Sabahattin Ali’yi öldüren yalnızlığı
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Sabahattin Ali’yi Ali Ertekin ya da MİT değil, yalnızlığı ve örgütsüzlüğü öldürdü.
2 Nisan, Sabahattin Ali’yi kaybedişimizin yıldönümüydü. Sabahattin Ali’nin arkasından çok söz söylendi ancak ölümünün ardındaki bu gerçeği ifade eden olmadı.
Ölünün ardından, hele de bu kişi sevdiğimiz birisiyse, kötü konuşmak pek içimizden gelmiyor. Ancak gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya konmalı ki bir daha böyle büyük edebiyatçılarımızı bu şekilde kaybetmeyelim.
İKİ SABAHATTİN ALİ
Eserlerine ve yaşamına baktığımızda karşımıza iki Sabahattin Ali çıkar.
Biri; Değirmen’de, Kağnı’da, Sırça Köşk’te, Kuyucaklı Yusuf’ta toplumcu gerçekçiliği zirve yapan, köylünün, işçinin, ümidini her zaman diri tutan sevdalının derdini anlatan Sabahattin Ali.
Biri de; ümitsiz, karamsar, bireysel çıkışlar arayan ve o dehlizlerde Yusuf gibi kuyulara düşen Sabahattin Ali.
MESKENİ DAĞLAR ALİ
“Şehirler bana bir tuzak
İnsan sohbetleri yasak
Uzak olun benden uzak
Benim meskenim dağlardır”
Dağ motifi halk şiirinde çoğunlukla yüceliğiyle, heybetiyle yer alır. Şair dağlara şiir yakar yüceliğinden faydalanmak için. Aşık sevdiğini dağa kaçırır heybetinde gizlenmek için. Dağlarda Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun, Karacaoğlan’ın destanları yankılanır.
Ancak Sabahattin Ali için dağ, insan sohbetlerinden kaçılacak bir mecradır. Ne heybeti vardır dağların ne yüceliği. Dağ, onun için tatminkar bir yalnızlığa dönüşmüştür.
GÜNLERİ GEÇMEYEN ALİ
“Yanımda yatan yabancı
Her söz zehir gibi acı
Bütün dertlerin en gücü
Geçmiyor günler geçmiyor”
(…)
“Yar olmadı bana devir
Her günüm bir başka zehir
Mapushanelerde demir
Parmaklıklara sarıldım.”
Hapishane, tarihin her dönemde devrimcilerin uğrak noktası olmuştur. Kimisi için hapislik bir vatan hizmetidir kimisi içinse “zehir.” Nazım Hikmet belki de şairlerimiz arasında en fazla hapishanede volta atandır. Hapislik günlerini ise şöyle anlatır:
“Dokuz yıl hapislik ettim,
Ve bu vatan hizmeti
Daha ne kadar sürer
Belli değil”
Davası için hapse düşene hapis de bir dava görevidir. Ancak “insan sohbetlerinden uzak olmak isteyen” Sabahattin Ali, hapishanede de yanındaki yabancının zehir gibi sözleriyle geçemeyen günlerini sayıklamıştır.
ÖRGÜTSÜZ AYDININ HAZİN SONU
Yine Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan’da yarattığı karakterler de bu örneklerden izler taşır. Bu birkaç örnek, Sabahattin Ali’yi kaybedişimizin işaretlerini de içinde barındırmaktadır.
Sabahattin Ali’nin toplumun alt tabakalarını tüm gerçekçiliğiyle aktaran öyküleri, çeşitli dergilerdeki siyasi yazıları, bir örgütlülükle birleşemediği için onu umutsuz bir yalnızlığa itmiştir.
Herkes ve her şey kendi koşulları içerisinde değerlendirilir. Ancak Ali’nin örgütsüz bir yalnızlık içerisinde yuvarlanması, kendi gerçekliği ve somut durumuyla açıklanamayacak bir durumdur. Çağdaşları legal ya da illegal birçok örgüt-parti faaliyeti içerisinde mücadele ederken Sabahattin Ali’nin bunlardan uzak durması kendi tercihiyle açıklanabilir.
Nihayetinde Sabahattin Ali, aleyhine devam eden davalar sebebiyle Avrupa’ya kaçmak isterken Ali Ertekin adında emekli bir subay tarafından başı taşla ezilerek vahşice öldürülmüştür.
Ancak Sabahattin Ali’yi öldüren o emekli subay değil, ona nihayetinde Avrupa’ya kaçma planları yaptıran yalnızlığı ve örgütsüzlüğüdür.
Devrimci aydınlarımızı benzer buhranlar içerisinde kaybetmemek için Sabahattin Ali’yi de bu gerçekliğiyle birlikte kavramak gerek.