‘Saçılım’ın perde arkası!

“Türkiye’de açılım ne 2005’te, ne 2009’da, ne de 2013’te başladı. AKP’nin 3 Kasım 2002’de iktidara gelişiydi açılım sürecini başlatan... Recep Tayyip Erdoğan, 1991 yılından beri belirlediği Kürt planını, iktidarıyla birlikte hayata geçirmek istedi. ABD, Avrupa Birliği, İsrail de bu plana destek veriyordu. Ancak sistemin ana aktörleri, yani cumhuriyet rejiminin ana dinamiği olan Türk Ordusu başta olmak üzere, yargı, toplumsal muhalefet vb. bu planın önünde engel olarak duruyordu. Bu nedenle açılım zamana yayıldı. ABD’nin Irak işgali, PKK’nın yeniden saldırılara başlaması, TSK’ya yönelik asimetrik psikolojik Ergenekon, Balyoz derken beklenen zemin hazırlandı. 

İmralı’daki Öcalan görüşmeleri de bu dönemde el değiştirdi. Daha önce Genelkurmay’ın kontrolünde yapılan görüşmeler, 2005 yılından itibaren MİT kontrolüne geçti. PKK saldırılarını yaparken, MİT’in de Oslo’da PKK ile görüşmeler yaptığının ortaya çıkması, kamuoyunda infial oluşturdu. Önce BDP üzerinden bir açılım süreci yürütüldü. Ayrıca Habur’dan PKK’lıların girişi planlandı. Ancak Ekim 2009’daki bu girişlerin bir gövde gösterisine dönüşmesi açılımı tıkadı.  

Ardından Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’na getirilen Büyükelçi Murat Özçelik aracılığıyla yeni bir açılım planı yapıldı. Bu açılımın temelinde BDP üzerinden görüşmeler vardı. Ancak Özçelik ile Açılım Koordinatörü olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay arasında kriz patlak verince bu girişim de durdu. 

Yeniden çatışma süreci başlamış ve hatta şiddetlenmişti. PKK yıllar sonra ilk kez Hakkari ve Şırnak’ta kurtarılmış bölgeler planı geliştirmiş ve hayata geçirmek için kuvvet yığmıştı. Ancak güvenlik güçleri de bu girişime sert tepki verdi. Binden fazla PKK’lının öldürüldüğü belirtilen çatışmalardan sonra herkes operasyonların süreceğini beklerken, açılım sürecinin fitili Eylül 2012’de tekrar atıldı. Abdullah Öcalan, Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazmış ve mektuptaki talepler karşılık bulmuştu. 

‘İmralı Tutanakları’, başlayan son sürecin fotoğrafını çekmek açısından çarpıcı oldu. Hasan Atilla Uğur’un, 1999 yılında sorguladığı Öcalan “Ben taşeronum” derken, 2013 yılında aynı Öcalan meydan okuyordu. Bu da 2002’de başlayan “açılım’ın aslında ne olduğunu gösteriyordu.” 

*** 

Yukarıdaki satırlar Aydınlık’ın İstihbarat Şefi Ceyhun Bozkurt’un, “İmralı Tutanakları” isimli son kitabından... 

Ceyhun, İmralı’ya giden heyetlerin Öcalan’la görüşme tutanaklarının ilk kez Aydınlık’ta yayınlandığına dikkat çekerek sonrasını şöyle anlatıyor: 

“Tutanaklar konusunda çok ciddi bir karartma uygulandığını fark ettik. Açılım süreci gündemdeyken, tutanakların görmezden gelinmesi çelişkiliydi. Ama bizim amacımız Türk halkını bilgilendirmekti ve haberlerimize bu nedenle devam ettik. Bu çalışmanın kitaplaştırılması da önemliydi. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş haberlerimiz için, ‘üretim’ ifadesi kullanırken, gazeteden bir çağrı yapmıştık. Bu çağrıyı kitapta da yenilemek istiyorum. Elinizdeki tutanakları kamuoyuna açıklayın. Kitapta yer verdiğimiz tutanakları, sizdekilerle karşılaştıralım. Eğer farklı bir kelime, bir cümle varsa kamuoyu önünde sizden özür dilemeye hazırım.” 

*** 

Ceyhun’un kitabı “açılım”ın perde arkasını ve İmralı’daki görüşmelerin gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. 

Kitabın bölümlerinden bazıları şöyle: 

- BDP/HDP heyetlerinin İmralı’ya ziyaretleri... 

- Heyetlerin belirlenmesi sırasında çıkan krizler ve “veto”lar... 

- Görüşme tarihleri ve katılanlar... 

- Tutanaklardaki “açılım...” 

- Öcalan’ın Anayasa yapıcılığına soyunması, yasa talimatı vermesi... 

- Akil İnsanlar Heyeti nasıl belirlendi? 

- Öcalan, Bağımsız Kürdistan’dan vazgeçti mi? 

- CHP’ye ayar... 

- Görüşme tutanakları... 

*** 

Bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti-PKK ilişkilerinde bir dönüm noktası olan “pazarlık süreci”ni anlatıyor... 

Neler döndüğünü anlamak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap... 

İMRALI TUTANAKLARI 

Öcalan’ın ağzından ‘çözüm’ süreci  

Türü: Araştırma 

Yazan: Ceyhun Bozkurt 

Yayınevi: Destek Yayınları 

Baskı tarihi: 2015, Mart 

Sayfa sayısı: 255 

Fiyatı: 18 lira... 

*** 

KURALSIZ, ASİ VE ŞAİR BİR İNTERNET BİLGESİ... 

Mikail Erdoğan, eski bir meslektaşım... Dünya, Günaydın, Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak gazetelerinde çalışmış... 

Geçenlerde kitabı geçti elime... 

Ölü gibi yorgun olduğum bir dönem! 

“30 yıl gazetecilik yaptıktan sonra medyadaki işleyişe ve gidişata isyan edip ayrıldığı” yazıyor, arka kapakta... 

Sonra Facebook’ta açtığı sayfada, içinden gelenleri yazdığı, paylaştığı... Bu kitap da aslında o “paylaşım”lardan oluşuyor. 

Yazarımızın nokta, virgül kaygısı yok; büyük harflerle başı belada! 

Harf hatası yapıyor; görmemesi imkansız! Tenezzül edip onu bile düzeltmiyor... 

Pasaklı yani; ya da kural tanımaz...  

Ama ne yazarsa okutuyor... 

Hele kitabın en başında, internet üzerinden yaşadığı masalımsı bir aşk, akraba dostluk öyküsü anlatıyor ki; mükemmel başlayıp, fiyaskoyla biten...  

Tıpkı hayatlarımız gibi! 

İnsan, onu okuduktan sonra kitabı elinden bırakamıyor... 

Kuralsız, deli-dolu, yoksul ama kitabının gelirini engellilere bağışlayacak kadar zengin... Daha da ötesi biraz fırlama, biraz asi, çokça şair bir “internet bilgesi” Mikail Erdoğan... 

Ben, “Medyada Aşkın Kitabı”nı gerçekten çok sevdim. 

MEDYADA AŞKIN KİTABI 

Yazan: Mikail Erdoğan 

Türü: Anı/deneme 

Yayınevi: Ceren Yayıncılık 

Baskı tarihi: 2014, Haziran 

Sayfa sayısı: 246