Safari turları ve kölecilik zihniyeti
George Floyd’un beyaz polisler tarafından haksızca ve zalimce öldürülmesinin iç parçalayıcı videosunun yayılmasından sonra zorbalığın en uç noktası olan ırkçılık, sömürgecilik ve kölecilik üzerine benden araştırma ve yazı istenince bu konu üzerine yoğunlaştım. Yoğunlaşınca ise Floyd olayındaki gibi açık ırkçılık/zorbalık kadar kültürümüze işlemiş örtük sömürgeci, ırkçı zihniyetiyle karşılaştım.
Out of Africa gibi Afrika’yı yalnızca hoş hayvanların ve doğanın olduğu, siyahilerin hizmetçi, beyazların büyük evlerde yaşayan, uçaklarla safari turlarına giden, lüks otellerde kalan ayrıcalıklı varsıllar olduğu turistik bir kıta gibi tanıtan bu romantik filmlerin, kitapların da aynı ırkçı ve beyaz gösteriş düşkünü zihniyetin örtük işaretleri olduğunu fark ettim. Bu işaretler çevremizde her yerdeydiler ama koşullandırılmalar görmemizi bazen engelliyordu.
Örneğin, yaşamın farklı bir deneyimi olarak bir gün sabah beş, altı gibi Londra’da, merkezde otobüse bindim. Otobüs çok doluydu ama bir tek beyaz yoktu. Tüm otobüs fabrikaya veya benzer yerlere işçi olarak giden siyahilerle doluydu. Beyazlar sıcak yataklarında uyumaktaydı. Günümüzde hala daha varsıllık ve iyi işler beyazların, yoksulluk ve işçilik Afrika kökenlilerin görevi. Tabii yalnız Afrika kökenlilerin değil, sömürülmüş tüm ülkelerin insanlarının kaderi. 500 yıllık sömürgecilik zihniyetinin yansımaları…
Ben 1980’li yıllarda İngiltere’de elektronik mühendisliği bölümünde okurken “Endüstri Devrimi Tarihi” isimli bir ders almıştım. 1800’lü yıllarda İngiltere’de makinelerin keşfi ile bir endüstri devrimi yaşandığı ve İngiltere’nin varsıllığının tarihsel nedeninin bu olduğunu öğrenmiştim, 20 yaşındaydım. Tarih bize böyle öğretilmişti. Bugün ise okuduklarımla tarihin bambaşka seyrini görüyorum ve bu öğrendiğimiz tarihin kültür hegemonyası içinde bize yanlış öğretildiğini fark ediyorum.
1500’lerden başlayarak asırlarca İngiltere Afrika’dan avlayıp yeni kıtada sattığı ve çalıştırdığı kölelerle varsıllaşmış, bu köleleri Amerika topraklarına taşıyıp ağır şartlarda büyük pamuk tarlalarında boğaz tokluğuna çalıştırmış, bu pamukları gemilerle İngiltere’ye, Manchester’a taşımış ve orada makinelerle dokuma yapmıştı. Yine sömürgesi olan ve dokumacılıkta çok gelişmiş Hindistan’da dokuma yapamasınlar diye insanların başparmaklarını kesmiş, Manchester’da dokuttuğu kumaşları Hindistan’ı bir pazar olarak kullanıp orada satmıştı.
Bu top, tüfek, kırbaç, zincir ve kol, parmak kesmek gibi zorbalıkla yapılanları gizlemek için ise bir kültür hegemonyası kurmuş, yani buna da örtük zorbalık diyelim, verdiği eğitimle yanlış yönlendirmiş, yaptığı filmler, yazdırdığı kitaplar, üniversitede fon verip yaptırdığı taraflı araştırmalarla asırlar boyu yanlış bilgileri yaymıştı. Safari turları ile bu bölgeleri turistik birer ülke gibi sunmuştu. Bunları yaptıracak, bu haksızlık ve insaniyetsizliğe göz yumacak merhametsiz, satın alınabilir insanları da her zaman bulmuştu, hala da buluyor.
Bulamadıkları merhametli ve cesur insanlar da vardı. Bunlardan biri The Guardian gazetesi, geçen hafta başladığım yazı dizisinde “Pamuk Kapitali” adı altında kendi gazetelerinin ırkçı, köleci, sömürgeci sahiplerini araştırmış ve uzun, kapsamlı, akademik bir yazı dizisi yapmış. İyi bir araştırmacı gazetecilik örneği, hatta eşsiz. Bu uzun dizide yalnızca kendi köleci geçmişlerini değil, tüm ülkenin geçmişini önümüze koyuyorlar. Tabii bu zihniyet yalnızca İngiltere’de değil, tüm Batı Avrupa, İspanya, Portekiz, Fransa, Hollanda, Belçika vb varsıllıklarını sömürgeciliğe borçlular, hatta merhametsizlik bu ülkelerin bazılarında İngiltere’ye göre kat ve kat fazla.
Gazeteye göre 2018 yılında Glasgow Üniversitesi bir yıllık bir araştırma sonuçlarını açıklamış ve kölecilik üzerinden üniversitenin ciddi finansal destek aldığını belirtip 20 milyon poundluk bir tazminat paketi hazırlamış. Ertesi yıl Glasgow Belediyesi kentin Transatlantik köle ticareti ile bağlantılarını araştırıp yayınlamış. Edinburg ve Bristol da bu konunun araştırılıp bir özür dilenmesi gerektiğini belirtmiş. İngiltere Merkez Bankası, Kraliyet Sarayları, Kew Gardens, National Trust, İngiltere Kilisesi, Cambridge Üniversitesi de köle ticareti ve kölecilik üzerine kendi köklerini araştırmaya başlamış.
Gazete ekliyor: Liverpool liman kenti olduğu için kölecilikle ilgili tarihi çok netti. Ancak, Manchester, liman değil ama limana çok yakın, ulaşım kolay, gizli bir dokuma cennetine dönüştürüldü, Karayipler’den de çok uzak, dokuma tezgahlarında çalışanlar beyaz ve böylece Manchester tüccarları kölecilikle ilgili tarihini çok iyi gizledi. Manchester’ın diğer adı Cottonapolis imiş. (Pamuk polis / Pamuk kenti yani) Haftaya Liverpool ve Manchester’ın kölecilik tarihi ile devam edeceğim…
FOTO ALTI : Quary Bank Mill - Manchester yakınındaki İngiltere’nin en büyük dokuma fabrikalarından biri