Sağır, dilsiz ve kördürler Emperyalizmin kiralık silahına dönüşmek

Sevgili dostumuz kıdemli araştırmacı yazar Rafet Ballı uzun bir aradan sonra dün “Perinçek Türkiye’ye Lazım” başlığı altında derslerle dolu yazısıyla okurlarımızla buluştu. Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Perinçek’in neden Türkiye için lazım olduğunu, neden desteklenmesi gerektiğini o şerbet tadındaki kısa ve öz anlatım üslubuyla serdettikten sonra, şu yerinde tespiti yapmıştı: “Türkiye'nin NATO süreci bize şunu öğretti: Solcu, sosyalist, hatta komünist olabilirsin... İslamcılığı ya da muhafazakârlığı seçebilirsin... Tercihini milliyetçilikten yana da kullanabilirsin... Emperyalist merkezler için bunların her biri tek başına zararsız tercihlerdir. Yeter ki emperyalizme karşı mücadele etmeye kalkmasınlar.”  

Birçok ülkede yukarıdaki bu tarihi hakikati tescilleyen hareket, örgüt ve partiler var. En bariz örnekleri İran’da ortaya çıkan Mücahidi Halk Örgütü (Halkın Mücahitleri Örgütü) ile ülkemizdeki başta PKK olmak üzere “sol ve Marksist” olarak zuhur eden yapılardır. ABD’nin desteklediği İran Şah rejimine karşı toplumsal muhalefetin içinde yer alan ve kendisini ABD emperyalizmine karşı mücadelede “Marksist” olarak tanımlayan Halkın Mücahitleri Örgütü, Şah’ın devrilmesinden sonra Humeyni önderliğindeki İslam Devrimi ile ideolojik sorunlar yaşadı. Mücadeleyi kaybedince İran ile savaşa giren Saddam’ın himayesine girdi. Irak’ta siyasi ve askeri üslere kavuştu. Saddam’ın ordusuyla birlikte savaşa katıldı. İran içinde sabotaj ve casusluk faaliyetleri içinde yer aldı. Avrupa’da yaşayan muhalif İranlılar ile irtibat kurdu. 

Savaş sonrasında Saddam, bu sefer kendisini İran’a karşı savaşmak için teşvik eden Körfez Şeyh hanedanlıklarını kendisine “ihanet etmek ve kumpas kurmakla” suçladı. Körfez Arap ülkelerinden yüklü miktarda savaş tazminatı talep etti. Bu talebe kayıtsız kalan başta Kuveyt ve Suudi Arabistan’ı bu ödemeyi yapmadıkları takdirde cezalandıracağını söyledi. Kuveyt’in, Irak’tan koparılan bir vatan toprağı olduğunu ve “anavatana iade edilmesini” talep etti. Savaş esnasında Irak’ın komşusu olan Kuveyt’in Irak sınırları içinde yer alan petrol havzalarından “petrolünü çaldığını” iddia etti. Irak ordusu 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti.

16 Ocak 1991’de ABD ordusu ve başta İngiliz ordusu ile müttefikleri “Kuveyt’i Özgürleştirme” adı altında Irak’a karşı savaş açtı. Ertesi gün Irak’a karşı Kuveyt’te başlayan hava saldırılarının ardından 24 Şubat’ta Irak’a karşı kara harekâtı başladı. Irak’ı mesken edinmiş olan Halkın Mücahitleri Örgütü Saddam’ın emrinde ABD çıkarları ve askeri personeline karşı yaptığı iddia edilen eylemler sebebiyle Washington tarafından “terör örgütü” olarak damgalandı. “Çöl Fırtınası Operasyonu” adıyla bilinen bu saldırı sonucunda Irak’ın güneyi ve kuzeyi, merkezi Bağdat yönetiminden koparıldı. 1991 sonrası gelişmeler Mart 2003’te Irak’ın tamamen işgal edilmesi, Saddam’ın devrilmesi ve bugünkü mezhep ve etnik temelde bölünmüş olan Irak’ın maruz kaldığı süreci beraberinde getirdi.

AVRUPA İSTİHBARATININ GÜDÜMÜNE GİRDİ

Halkın Mücahitleri Örgütünün lider kadrosu Irak’tan çıkarak kapağı Fransa ve Almanya’ya attı. Avrupa’da iğdiş edildi. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya istihbaratının güdümüne girdi. ABD, İngiltere ve Fransa, Irak’ta kalan binlerce taraftarı için kamplar inşa etti. İkinci Dünya Savaşından sonra kullandıkları Nazi subayları ve casusları gibi, bu örgütü İran’a karşı işbirliği yapmak karşılığında cezalandırmama ve faaliyetlerine devam etme imkânı sundu. Başkan Bill Clinton’un eşi ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un tavsiyeleriyle “terör örgütü listesinden” çıkarıldı. Avrupa’dan sonra ABD’de de siyasi ve ticaret çalışmalarına izin verildi. İran’a yakınlığıyla bilinen Eski Irak Başbakanı Nuri El-Malik bu örgütün kamplarının taşınması ve Irak’taki faaliyetlerinin son bulmasını istedi. Ancak bu talebi ABD ve Batılı devletler nezdinde rahatsızlık yarattı. Siyasi ve askeri komuta kadrosunu Kuzey Irak’a taşıdı. Tahran bu örgütün İran’a karşı bölücü faaliyetler içinde olan PKK’nın İran kolu PJAK ile birlikte çalıştığını söylüyor.

ALMAN KOALİSYONUNUN DESTEĞİ

İran’ın en son maruz kaldığı sokak eylemeleri ve silahlı saldırılar içinde aktif rol oynadığı iddia ediliyor. Başta Alman olmak üzere birçok Avrupalı gazeteci ve konunun uzmanı araştırmacı yazarları araştırmalarına binaen ABD, İsrail, Almanya ve Fransa’nın siyasi yöneticileri ve istihbaratının bilgisi dâhilinde muhalif İranlıların, Irak’taki kamplarda olan ve Avrupa’ya getirilen İranlı çocukların örgütün Arnavutluk ve Kosova’daki kamplarında askeri eğitim aldıklarını belgeleyen çalışmalar yayınladı. Buradaki kamplarda eğitilen örgüt askerlerinin Ukrayna’da Rusya’ya karşı ve Kuzey Irak’a götürülerek buradan İran’a karşı istihdam edildikleri yönünde ciddi iddialar var. Özellikle Almanya’da Merkel’den sonra iktidar olan ve ABD ile İsrail’deki Netanyahu hükümeti ile derin ilişkiler içinde olan “Sosyal Demokrat, Sol, Yeşiller” soslu hükümetin İran, Rusya, Suriye ve Türkiye’ye karşı Halkın Mücahitleri Örgütü ve PKK’nın faaliyetlerine gizli-açık destek verdiği yönünde suçlamalar var.

GAFLET İÇİNDEKİ ZAVALLILAR

“Sol, Marksist, sosyalist, muhafazakâr, milliyetçi, devrimci” gibi şaşalı söylem ve kimliklere ortaya çıkan, halkların demokrasisi, özgürlük, adalet, kadın hakları iddiasıyla zuhur eden örgütlerin, yolun sonunda, “diktatörlere ve gerici rejime karşı şer kuvvetlerle dahi birlikte oluruz” zihniyetinin, nasıl emperyalizmin kullanışlı maşası ve kiralık silahına dönüştüğünün ibretlik öyküsüdür. Kör bir nefretin, kindarlığın, basiretsiz bir muhalefet anlayışının beyi nasıl körelttiğinin ve zehirlediğinin hazin tarihidir. Acınası olan vaka odur ki, emperyalizmin bıçağını yalayan bu çevrelere halen inanan, Kuran’ın Bakara Suresi 18’inci ayetinde ifadesini bulan “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Yönlerini değiştiremezler.” dediği gaflet ve ihanet içinde olan zavallıların olmasıdır.