Sahadaki gerçeklik siyaseti belirler

Arap aşiretlerin ABD ve PKK’ya karşı ayaklanması, Suriye’de yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülebilir mi? Ayaklanmaya destekçi ve karşıt kesimler, bu soru üzerinden tartışıyor. ABD’de Suriye üzerine çalışan politika oluşturma merkezlerinde, durumun geçici ya da dönemsel olmadığı değerlendirmesi ağır basıyor. Yine, Washington’un sahadaki gerçekliği dikkate almayan politikasına dikkat çekiliyor. 2014 yılında Washington’un Suriye politikasını eleştirerek istifa eden, ABD’nin 2011 yılında Suriye’deki olaylar başladığında Şam Büyükelçisi olan Robert Ford, “Arapların SDG'ye karşı şikayetleri yıllar öncesine dayanıyor. ABD bu endişeleri gidermek ve Kürtleri Deyrizor'dan çıkarıp yerel Arap liderleri getirmek yerine eli kolu bağlı oturdu.” diyor. Ford, Deyrizor’da Araplar güç kullanarak geriletilse bile, PKK ile Arap aşiretler arasındaki gerginliğin bitmeyeceğini vurguluyor (Middle East Eye, 5 Eylül 2023).

Suriye sahasındaki durumu en iyi bilen Amerikan görevlilerinden Ford’un çatışmayı sonlandırmak için önerdiği çözüm, sahadan PKK’nın çekilmesi, yerini Arap aşiretlere bırakması. Ama bu Washington’un hedefleri ile çelişiyor. Bu durum, aslında sahadaki mevcut gerçekliğin, ABD’nin zor kullanarak oluşturmaya çalıştığı zemini ayaklarının altından kaydırdığını açık bir şekilde gösteriyor.

AŞİRETLERİN KONUMU

Ağırlıklı olarak Deyrizor, Rakka ve Haseke’de bulunan Sünni Arap aşiret konfederasyonlarının bir ucu Irak’a, Ürdün’e ve Suudi Arabistan’a kadar uzanıyor. 2011’de Suriye’de olayların başlamasından sonra aşiretleri Şam’dan koparmak için, bölgedeki aşiretler üzerinde nüfuzu olan Riyad’ın yanı sıra, Ankara ve Doha’nın katılımıyla CIA-CENTCOM yönetiminde bir operasyon hayata geçirildi. Aşiretler Şam ile bağlarını hiç kesmedi, ancak ABD işgali 2015 yılından itibaren adım adım sahadaki güç dengesini değiştirdi. Bu süre boyunca bölgedeki yönetim boşluğu nedeniyle birbirleriyle mücadele ederken Washington, Şam, Ankara, Riyad ve Tahran ile birlikte davranmaya yöneldi. Aşiret konfederasyonlarının değişik boyları farklı ülkelerle işbirliği yaparken, bu durumun sahadaki güç dengesine göre değiştiği görüldü.

Peki bugün durum ne? İnişler, çıkışlar olacaktır, yer yer çatışmalar duracaktır fakat kesin olarak ortaya çıkan şudur: Sünni Arap aşiretlerinin en büyükleri hem ABD’ye hem de PKK’ya karşı isyan etmiş durumda. Geçen yıldan bu yana yavaş yavaş gelişen isyanın Deyrizor ile sınırlı kalmayacağı, Münbiç, Haseke ve Rakka’ya doğru zaman içinde genişleyeceği görülüyor.

BİRLEŞEN HEDEFLER

Başta Şam yönetimi olmak üzere Moskova, Tahran ve Ankara’nın bu olay karşısında nasıl tutum aldığına bakalım. Moskova ve Tahran’dan Arap aşiretler ile PKK çatışması konusunda doğrudan resmi bir açıklama gelmedi. Ancak Rusya’nın sahadaki birlikleri ve İran ile bağlantılı grupların, Arap aşiretlerin isyanına doğrudan olmasa da destek verdikleri görülüyor. PKK bağlantılı yayınlarda, Arap aşiretlerinin isyanının arkasında Suriye yönetimi, İran ve Rusya arasındaki eşgüdüm olduğu, Türkiye’nin de buna uygun davrandığı görüşü vurgulanıyor. PKK kaynaklarında daha önce açıkça karşıya alınmayan Rusya’nın suçlanması, yanı sıra İran’ı hedef alan çok sayıda haber ve yoruma yer verilmesi bir başka önemli nokta.

Türkiye ise, resmi olarak en üst düzeyden Arap aşiretlerin isyanını desteklediğini açıkladı. Suriye yönetimi de aynı şekilde Arap aşiretlerin isyanına destek verdi.

Bitirirken vurgulayalım, bu gelişmelerin arka planında Suriye’deki Arap aşiretleri üzerinde önemli nüfuzu bulunan Suudi Arabistan’ın önce İran, ardından Suriye ile barışmasının etkisi önemle hesaba katılmalıdır. Gelişmelerin yönünü anlayabilmek için, bölge ülkelerinin birbirinden farklı öncelikleri olmasına rağmen giderek tek bir noktada birleşmekte olduklarını vurgulamak gerekir:

ABD’nin bölgeden çıkarılması. Bu koşullarda top Türkiye’nin sahasındadır. Sahanın nesnel gerçekliğinin, siyaseti belirlemesi aşamasına gelmiş bulunuyoruz.