Sahne faşistleri

Türkiye muhalefeti uzunca bir süredir ciddi bir kanaat önderi sorunu yaşıyor.

Bu sorunun iki boyutu var. Birincisi çalgıcı, şarkıcı, oyuncu, hokkabaz, mafya babası demeden, azıcık şöhret sahibi kim varsa düşünce kıblesi bellemeleri. İkincisi, ellerindeki yazar çizer takımının da hızla bu saydığım tiplere benzemesi.

Muhalefet, çarşı pazarda ne kadar döküntü tip varsa toplayıp vitrinin en önüne koyuyor. Yeter ki ülkeyi kötülesinler, halkı aşağılasınlar, devlete küfretsinler. Yeterince iyi küfredenler sadece alkışlarla değil, belediye bütçeleri ile ödüllendiriliyor!

Bu yeni yetme sahne filozofları, paranın kokusunu iyi alan tipler. Onun için hamamda karılar nasıl bayılır gösterisi misali, her konuşmalarında biraz daha gerdan kırıp yeni numaralar sergiliyorlar.

Konser dedikleri şey önce soyunma şovuna, sonra porno gösterisine, en nihayet insanlara küfrederek cezbeye gelinen bir tuhaf ayine dönüşüyor.

Tiyatro dediğiniz, hiç değilse başında veya sonunda ülkeye bir hakaret, bir zevzeklik olmazsa kabul görmüyor. Kitap fuarları, düşüklük abidesi söyleşiler düzenliyor. Her biri güya yazar olan zevattan ağzını açan küfrediyor, tehdit savuruyor. Lavabo-tuvalet malzemeleri fuarında malzemeleri konuştursanız daha edepli sonuçlar alırsınız!

ŞEHİTLİĞE HAKARET EDEN HOKKABAZ

Komedyen sıfatı edinmiş kaba saba bir hokkabaz, Süleyman Soylu’nun jandarmalara “abdestsiz göreve çıkmayın” demesi ile dalga geçerek “senaryolarımızı abdestli şekilde yazıyoruz” dedi.

Oysa sadece son üç yılda yüzden fazla jandarma, vatan savunmasında şehit düştü. Jandarma’nın başında bulunan Bakan’ın personeline bir baba şefkati ile yaklaşmasından daha doğal ne olabilir? Vatan için ölmeyi göze alan genç jandarmaya abdest ve dua nasihat etmenin neresi kötü? Sizin hayvan taklidi yaparak hüplettiğiniz paranın binde biri maaş alan insanlar, sadece para karşılığında ölümü göze alırlar mı sanıyorsunuz? Hayatınızda “vatan sevgisi imandandır” diye bir söz duydunuz mu? Ya da vatan diye bir kavrama sahip misiniz?

Şirketlerin, belediyelerin fonları ile semirmiş bir hokkabazın şehitlik kurumunu bu şekilde aşağılaması muhalefetin de kanına dokunmalıydı. Ancak, mizah düzeyi düşen kitlelerin duyarlılığı da dibe vuruyor maalesef. Muhalif tellallar bu iğrenç benzetmeyi alkışlarla karşıladılar. Genellikle geğirme ve osurma yolu ile sahne sanatı icra eden yeni kanaat önderlerinin son def-i hacetini de alıp başlarının üzerine koydular.

SAHNEDEKİ ÇIPLAĞIN FAŞİST DİLİ

Sahnede bedenini teşhir etmekle ünlenmiş bir kadın, bu sefer zihnindekileri kustu, “İmam Hatip mezunları sapıktır” dedi.

Eskiden olsa “müptezelin biri saçmalamış” der geçerdik. Ama şimdi durum biraz farklı. Küstah kadının sözleri, muhalefetteki faşizan ezberin yansımasından başka bir şey değil. İmam hatipliler, kuran kursları, camiler ve hatta sıradan dindar yurttaşlar bile bu azgınlığın hedefi haline gelmiş durumda.

Muhalefet partileri bir yandan sahte dindarlık pozları keserken, diğer yandan tüm gövdeleri ile toplumun geniş bir kesimine karşı düşmanlık üretiyor, ötekileştiriyor. Toplumsal bölünmeyi ve kavgayı tahrik ediyor. Yetmiyor, bu arsızlıkları yapanlara özel olarak sahip çıkıyor.

Muhalefet, bu işin bir ucunun ayrımcılığa, ırkçılığa kadar vardığını görmüyor olamaz. “Seçim yaklaşırken toplumu ne kadar gersek, ne kadar fitne çıkarsak” kardır diye düşündükleri anlaşılıyor.