‘Sahte ırklar’ -(TAMAMI)

Telos Yayınları’nı yönettiğim sırada (1996-2000) Fransız Le Seuil Yayı-

nevi’nin “...En Güzel Tarihi” başlıklı bir dizisini keşfetmiştim. Nokta nokta yere “insan”, “hayvan”, “dünya” yerleştiriyorsunuz. Yayınevinin “copyrith servisi”nde beni tanıdıkları için bütün diziyi benim için ayırmışlardı. Sadece o harika “Dünya’nın En Güzel Tarihi”ni yayımlayabildim. Ben Hürriyet’e geçince arkadaşlar yürütemediler. Diziyi İş Bankası Kültür Yayınları aldı. İyi de etti. Ama nedense, kitabın ilk baskısının nerede yapıldığını belirtmek gereğini duymadı. Oysa yayıncılık geleneğine aykırıydı yaptıkları. İş Bankası Kültür Yayınları dizinin tamamını yayımladı mı, bilmiyorum. Bende 5-6’sı var. Bunlardan biri de “İnsanın En Güzel Tarihi”. Dizi kitaplarının her birinin 4-5 yazarı olduğu için, yazarları yazmıyorum. Kitap “Biz insanlar kimiz? Nereden geldik, nereye gidiyoruz?” sorularına bilimsel cevap arıyor. R.T. Erdoğan ile Bülent Arınç beylere gerekli kitap değil bunlar. Nasılsa bütün cevapları biliyorlar.

İnsanın en güzel tarihi

- SORU: O halde. Atalarımız tarafından seçilmiş yer ve genlerin ortak oyunuyla toplulukların karakteristik özellikleri oluşuyor. Belki “etnik” gruplar demek daha doğru, çünkü bugün bilim artık “ırklar” kelimesini kullanmıyor, değil mi?

- CEVAP: Hayır, “Irklar” üzerine çalışmalar tarihi bir önyargılar dizisinin devamı. Bilimin de bunda payı var. Ant-ropologlar, uzun süre deri rengine göre ırksal sınıflamalar yaptı: Beyazlar, Siyahlar, Sarılar. Yüzyılın başında kan grupları keşfedildikten sonra aynı kategorilerin bulunacağı ve ırkların varlığının ispatlanacağı sanıldı. Hatta bazı Naziler, B grubunun melez bir karakteristiği olduğunu ve saf Arilerde bunun görülmediğini göstermeye çalıştılar. Tüm bunlar saçmaydı. Bugün dünyadaki toplulukların çoğunun bütün kan grubu yelpazesine sahip olduğu biliniyor. Bir Papou’nun kendisi ile aynı gruptan birinden kan alması, aynı kökenden ama farklı gruptan birinden kan almasından daha iyi. Organ nakli için de aynı şey geçerli.

- SORU: Ya diğer genler için?

- CEVAP: Bugün binlerce farklı gen sistemi biliyoruz. Ama beyazların geni veya siyahların geni diye bir şey yok. Bütün beyazlarda ya da bütün siyahlarda bulunan ve diğerlerinde bulunmayan hiçbir gen yok. Bu, bilinen bütün genler için geçerli. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bilim adamları, bütün topluluklardaki gen repertuvarının aynı olduğunu anladı. Avrupalılar’da sık görülen bazı genler belki Doğulular’da ya da Avusturalyalılar’da azdı ama yine de vardı. Genetik farklılıklar, insanların kafalarına, deri renklerine ya da coğrafi kökenlerine bağıntılı olarak hayal ettiğimiz kategorilere uymuyordu. Genler, insan topluluklarını birbirinden kesin çizgilerle ayrılmışçasına bölmeye imkân vermiyor.

- SORU: Genetik olarak benzer küçücük gruplar bile yok mu?

- CEVAP: Hayır. Tabii ki, tesadüfen iki insanı alsanız, aynı topluluğa aitseler, farklı topluluktan olanlardan daha fazla birbirine benzeme şansları vardır. Ama bu, genetik olarak benzer aileler yaratmaya götürmez. Belki anlaması güç bir şey bu ama şöyle düşünün; bugünün insan topluluğunda basit genetik kategoriler oluşturulamaz. Eğer A grubu kana sahip insanları bir araya getirirseniz, yeryüzündeki tüm insan topluluklarının insanları burada yer alacaktır. Rh+ gen grubuna bakarsanız, dünya nüfusunun bir başka örneğini keşfedersiniz. Seçtiğiniz kritere göre, deri rengini, kan gruplarını, Rh’ı, boyu ya da başka bir şeyi öne çıkardığınızda her seferinde sınıflamalar elde edersiniz.

- SORU: Yine de farklı insan tiplerinin varlığını görüyoruz. Bu, sadece dış görünüşlerinden değil o zaman?

- CEVAP: Evet ve görünüşe güvenmemek lazım. 1784’lerden itibaren, Herder, ırksal sınıflamaları yapanlara karşı cevap olarak şunu yazıyordu: “Ne dört ne de beş insan ırkı var, insan grupları birbiriyle karışarak tüm zamanlara ve tüm kıtalara yayılan büyük bir görüntünün gölgelerini oluşturuyor.” (Age. 43,44)

Arkadaşımın oğlu

Ankara’da yaşadığım sırada bir kitapçı arkadaşım vardı. Ters mi ters, lanet bir Fransız kadınla evliydi. Arkadaş bizlerle Tavukçu ve Körfez lokanta-meyhanelerinde oturduğu için karısı bizlerden hoşlanmazdı. Bir de erkek çocukları vardı. O sıralar 5-6 yaşlarındaydı. Arkadaşımın hıh demiş burnundan düşmüş. Ama anası kadar aksiydi. Fransızcası, Türkçesinden iyiydi. Bir de İngilizce bilirdi. Aradan birkaç yıl geçti. Arkadaşım, kadından boşandı. Çocuk Fransız kadında kaldı. O sırada arkadaşım öldü. Biz İstanbul’a taşındık. Aradan zaman geçti. Paris’te bir ortak arkadaşımızla Ankara’yı konuşuyorduk. Arkadaşımın Fransız karısı da ölmüş. Çocuğu sordum. “Bilmiyor musun” dedi, “çocuğu evlatlık almışlardı, kendi çocukları değildi”.

Çok şaşırdık. Hayatımızda gördüğümüz en Fransız çocuktu. Türkiye’de bir yurttan alınmış. Ama Türk müydü, hangi soydan, hangi etnostandı? Çocuk Fransız kadının (ananın) Fransa’daki memleketindendi. Öyle yetişmişti!

Kim Kardashian’ın kuzeni

İngiliz The Sun gazetesinin yazdığına göre, Kars’ın merkez Karakale Köyü’nden 29 yaşındaki Muammer Çopur ile Kim Kardashian’ın “nenelerinin nenesi”nin kardeş olduğu iddia edilmiş. Yani kuzen oluyorlar. Müslüman Muammer Bey biraderimiz boşuna umutlanmasın, Hıristiyanlar kuzenleriyle evlenemezler. Kim Kardashian da Hıristiyan.

Ama köyün muhtarı Atilla Çopur pişmiş aşa su katıyor. “Muammer, emmimin oğlu olur, bizim Kardashian’larla akrabalığımız yok!” diyesiymiş. Nereden biliyor? Bilemez!

Türkiye’de bir kanadı Müslüman, bir kanadı Hıristiyan; bir kanadı Kaya, bir kanadı Pedros çok aile var.

12 Temmuz günü yayımlanan yazıma dönelim: Şiirlerini Türkçe yazan arkadaşım Cemal Süreya dirilebilse de kendisini “Ne” hissettiğini sorabilsek.