Şair Milletin Oğlu!

Onun adı Teoman Alili. Anasından yiğit doğdu. Doğduğunda iki avucu da yumuktu. Doktorlar açamadılar. Bebek gözlerini açıp dünyayı görünce avuçları da kendiliğinden açıldı. Sağ avucunda ay, sol avucunda yıldız vardı. Bebek neşeyle iki elini çırptı, o an odaya gökteki güneş doldu. Vatan Hastanesinin kapısında ay yıldızlı al bayrak pencereden bunları gördü. Oğlu için gururla, mutlulukla mırıldanıp özgürce dalgalandı. Ozan ata da, o an orada bitti. Eğilip bebeğe baktı. “Bir yiğit daha doğurdu yüce milletim. Çok şükür. Yiğitler milletlerin rahmetidir... Adı Teoman olsun.” dedi. Öyle oldu. Bebek hemen Vatanseverlik sütüyle emzirildi, beslendi, serpildi. Çocuk yaşta Vatan Mahallesinde “Zalimle Mücadele” oyunları oynadı. Yetmedi, parti okulunda okudu, çetin derslerden parlak notlar aldı. Yeter mi, yetmedi. Balkanlar’da yiğitlik cephesinde çarpıştı. Ardından devrimcilik üzerine Yurtseverlik konusunda yüksek lisans yaptı. Yetmedi, tuttu kendini kendi varlığından bir daha doğurdu. Sonunda kendini vatan toprağına kattı yoğurdu. Yetmedi mi? Dar günümüze, her dem yetti yetişti Teoman. Türk milletinin Teomanları bol olsun! Canlar canı Teoman’ın göksel ekran arkasına çekilmesiyle, evrensel mesajlar da yağmaya başladı. Şair milletin oğulları, kızları hiç durmadı, sözleri yürekten süzdü, destanlarla düzdü. Öyle imgeler, öyle dil zenginliği ki tam da Teoman’ın bilgeliğine, sadeliğine, halk aşıklığına yakışır erdemler dolu… Türk Milleti Şair karakterini bir kez daha gösterdi.

Gökyüzünde kayan bir yıldız, Yüreğini neşe pınarı yapanların pîri, Balkanların üzerinden türkülere bulanıp Makedonya’nın kiremit çatılarına sığırcık kuşları gibi serpildi. Orada gönlünce özgürlük şarkısı şakıdı, dinlendi ve birden aylı bir gecede havalanıp İstanbul kubbelerinin, kulelerinin, köprülerinin üzerine türkü sözleri olarak döküm döküm döküldü.

Neye dokunduysa Teo, dur durak bilmeden, kesintisiz şiir yağdı üzerimize. Türkünün en güzel motifleriyle, içtenliğin en sağlam deyişleriyle sardı sarmaladı ruhumuzu. Bir Köroğlu söyledi bir Karacaoğlan, bir Yunus nefeslendi bir Emrah sazlandı, avazlandı. “Demeyin demeyin yârim vuruldu,” demedi kimse. “Bugün efkarlıyım açmasın güller,” de geçmedi kimsenin aklından. Bu nasıl iş? Bu ne yüce gönüldür ki, “göçüp gideni, göçüp gelen” yaptı. Bu nasıl mücadele kararlılığı, bu kaç makam destandır, yoldaş namusudur ki tuttu, kızarıp batan akşam güneşini, sabah aydınlığına, tan vaktine taşıdı. Ben de dedim ki kendime: “Gel sen de işe koyul, Teoman’ı, onun sevecenliğini, fedailiğini, bilge yüreğini, sadeliğini halk bilmeceleriyle, halk manilerinin diliyle anlat. Bakalım başarabilecek misin?” Aldı Haydar. Bakalım ne söyledi:

TEOMANLI BİLMECELER

I

Dünyayı versen almaz,

Vatanından parça vermez.

TEOMAN

II

Oksijensiz yaşar,

Vatansız yaşamaz.

TEOMAN

III

Kapıdan sığmaz,

Çocukların avucuna sığar.

TEOMAN

IV

Yedi dil bilir,

Gözleriyle konuşur.

TEOMAN

V

Ordulara eğilmez,

Bebeklere eğilir.

TEOMAN

VI

Kendi yansa güler,

Sen yansan ağlar.

TEOMAN

VII

Gülünü halka sunar,

Dikeni nöbet tutar.

TEOMAN

VIII

Sırattan geçer,

Dostundan geçmez.

TEOMAN

TEOMANLI MANİLER

I

Dedim yakamoz ol,

Dedi ben balık olayım.

Dedim balık ol

Dedi ben ışık olayım.

Dedim ışık ol,

Dedi ben deniz olayım.

Dedim deniz ol,

Dedi ben su olayım.

Dedim su ol,

Dedi ben bulut olayım.

Dedim bulut ol,

Dedi ben yağmur olayım.

Dedim yağmur ol.

Durdu dedi ki:

Bırak aşkla ıslanayım.

II

Dedim evin var mı?

Dedi ki var.

Dedim evin nerede?

Dedi varamazsın.

Dedim çok mu uzakta?

Dedi Kafdağı’nda.

Dedim nasıl gidilir?

Dedi bir adımda ya da iki.

Dedim evin büyük mü?

Dedi büyük, iki kişilik.

Dedim ikinci kim?

Dedi sırrımdır.

Dedim Eren midir?

Durdu dedi ki:

Vermenin sırrına erendir.