Şam’ı Türkiye’ye düşman cepheye itmek

Kaynayan kazan Ortadoğu daha çok odun tüketir. Ancak tekrar hatırlatalım: Dünyanın ağır sıklet merkezi Şam coğrafyasıdır. Bu bölgenin merkezinde Suriye ve Anadolu vardır. Devletlerin kaderini tayin eden olaylar burada cereyan eder. Coğrafya kaderimizdir. Bu coğrafyaya hâkim olan dünyanın oksijen borusuna tahakküm kurar. Hayat vanasını elinde tutar. ‘Büyük Satranç Tahtası’ kitabının yazarı Zbigniew Kazimierz Brzezinski. Ailesi Hazar bölgesinden göç eden Yahudilerin kurduğu bugün Ukrayna’da yer alan Brzezany (Berzani) kasabasından. Ailenin geldiği kasabanın ismi olan Berzani’nin (Brzezany) Kuzey Irak hanedanlığını kuran Barzani ailesi ile bir ilgisi olabilir mi? Şimdilik bunu geçelim.

Brzezniski 1928’de Polonya’nın başkenti Varşova’da doğmuştu. 26 Mayıs 2017’de ABD’nin Virginia eyaletinde öldü. Kızı babasının huzurlu öldüğünü beyan etmişti. İsrail ve Siyonist Yahudi sermaye Tanrılarına sunduğu hizmetten mütevellit huzurlu ölmüş olması muhtemelen doğrudur. Ancak 28 Mayıs 2017’de yayınladığımız ‘Huzursuzluk Kaynağı Brzezinski Huzurlu Ölmüş’ yazımızda nihai mahkemeye intikal eden bu adamın çok karanlık dünyevi panoramasını arz etmiştik.
Devletlerarası ilişkileri satranç oyununa benzeten Brzezinski Suriye krizinden kısa bir müddet önce Şam’daydı. Filistinli dostum eski tarih bölümü başkanım rahmetli Hayriye Kasmiye hanımefendinin kendisine hitaben “Çok iddialı yorum yapamayacağınız ve göremeyeceğiniz gelişmelerin yaşanacağı saha Suriye olacak.”demişti. Brzezinski, huzur diyarı Şam’dan ayrıldıktan kısa bir müddet sonra tüm Suriye’yi huzursuzluk kapladı. Bugün başta Suriye tüm bölgemizde yaşadıklarımız satranç oyunundan çok daha karmaşık ilişkiler ihtiva etmektedir. Oyun içinde oyunlar mevcuttur.
S.ARABİSTAN VE BAE NEDEN ŞAM’LA YAKINLAŞIYOR?
Çirkef bir kumpas ve kelimelerin kifayetsiz ve yetersiz kaldığı bir cinayete kurban edilen Cemal Kaşıkçı olayı sebebiyle zor günler yaşayan Suudi Veliahtı Muhammed Bin Selman talimatıyla sosyal medyada Türkiye’ye karşı geniş bir kampanya başlatıldı. Suudi Arabistan ve dostları körfez ülkelerinde Türk ürünlerinin boykot edilmesi talep ediliyor. Arap Birleşik Emirlikleri Abu Dabi Emiri Muhammed Biz Zayed’in de işin içinde olduğu görülüyor. Türkiye’ye karşı daha etkili sonuçların hasıl edileceği inancından hareketle Şam ile yakınlaşmanın arayışları devreye girmiş.
KATAR’IN TEKLİFİNE PARALEL
Suudi hanedanlığın haz almadığı Katar inisiyatifinde Türkiye-Rusya-İran-Irak-Katar eksenli beşli blok ve Suriye’yi Katar parasıyla imar edelim önerilerinin ayyuka çıktığı bir vakitte, Suudi inisiyatifinde Şam’a gösterilen ilgi ve sevginin özellikle Türkiye ile ilgili olduğunu görmek lazım. Müslüman Kardeşler Örgütüne karşı (İhvan Hareketi), ki onların nazarında Erdoğan HHükümeti bu mihverin başı olarak telakki ediliyor, Şam’a işbirliği önermeleri manidardır.
Önce Bahreyn Dış İşleri Bakanı Şeyh Halit Bin Ahmet Bin Muhammed El-Halife Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile BM koridorlarında kucaklaştı. Suudi askeri vesayeti altında olan Bahreyn’in Suriye ile bu görüntüyü vermesi Suudi hanedanlığın izni olmadan mümkün değildir.
‘ARAPLAR İÇİ SORUN’ SÖYLEMİ
Bu günlerde ise 7 senedir kapalı olan Arap Birleşik Emirlikleri’nin Şam Büyükelçiliğinde hummalı bir hazırlık var. Sefaret temizleniyor. Mobilyalar yenileniyor. Duvarlar boyanıyor. Emirliklerden Şam’ı ziyaret eden özel bir heyet ikili ilişkilerin Arap kardeşliği ve birliğine hizmet edeceğini beyan ediyor. Araplar arasında yaşanan bu sorunların aynı ailenin bireyleri arasında hâsıl olabileceğini ama bunun aile huzuruna zarar vermemesi gerektiği yönünde açıklamalar yapılıyor. Dün de Ürdün’den bir parlamento heyeti Şam’daydı.
Ne oldu da yıllarca Suriye devletini yıkmak için tüm imkânlarını seferber eden, Suriye’yi Arap Ligi’ nden dışlayan, İsrail, ABD ve Türkiye ile Şam’a yüklenen “Arap” kardeşler bugün imana geldiler ve Şam yeniden şerif oldu?
İdlib’te gidişat sorunlu. Suriye askerine yönelik saldırılar artmış durumda. Türkiye İdlib’te kontrolde zorlanıyor. Rusya, bu saldırılar ve kayıplar sebebiyle Suriye’yi uzun bir müddet frenleyemez. Fırat’ın doğusu meselesinde Türkiye henüz ABD ile cepheden karşı karşıya gelmek niyetinde değil. Bir sonuç alınmayacağını bilmesine rağmen ABD ile istişare yoluyla çözüm arıyor. Enerjisini Münbiç ve Fırat’ın batısına harcıyor.
SURİYE’Yİ TÜRKİYE’YE KARŞI KULLAMAZLAR AMA..
Danışmanlar Esad zaafı ve muhalefeti küstürmeme kaygısı taşıyan Erdoğan’a Şam ile görüşmenin gerekli olmadığını telkin ediyor. Rusya ve İran ile bina edilen iyi ilişkileri yeterli görüyor. En büyük hatayı da burada yapıyor. Şam’ı Moskova ve Tahran’ın piyonu olarak telakki diyor veya böyle bir algı var. Şam, Suudi, Arap Birleşik Emirlikleri ve Bahreyn’in Suriye yakınlaşmasının sebeplerini iyi okuyor. Bu adımlarda yatan Türkiye niyetlerini görüyor. Ülkesi için bu ilişkilerden faydalanmayı biliyor. Faydalanacakta. Ama ve lakin Suriye’yi bunların Türkiye hedefleri için suiistimal etmelerine izin vermeyeceği de aşikâr.
Ancak Türkiye kibri ve duygusallığı rafa kaldırıp tüm ilişkilerinden bağımsız ağır sıklet merkezi coğrafyamızın iki nadide ülkesi Türkiye ve Suriye’nin karşı karşıya gelmemesi için devlet aklı devreye girmelidir. Zira gelişmeler zincirini koparmış iki boğanın keyfiyetine bırakılamayacak kadar önemlidir. Arapçada güzel bir deyim var; Dostun (Şam) baldır ama tümünü yalama. Ankara’nın en büyük günahı ve felaketi Şam’ı Türkiye düşmanı cepheye itmek olur.