Şampiyonluğa giden yol
BÜYÜK bir gürültüye uyandım. Deprem desem değil, bomba veya tüp mü patladı acaba bir yerde diye düşündüm ama kendime geldiğimde karşımızdaki binanın kentsel dönüşüme uğradığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldım.
Kentsel dönüşüme uğrayan on iki binanın tüm cam, çerçeve, kalorifer petekleri, boruları, tuvalet aksamları, dolapları yani evin para edecek neyi varsa, patır kütür pencereden aşağıya birer birer atıyorlar. Üstelik attıkları yer kamyonun çelikten yapılmış taşıyıcı kısmı olunca, binanın on ikinci katından fırlatılan kalorifer peteğinin sabahın sekiz buçuğunda çıkardığı ses de korkunç olmakta. Hayvanların tamamı gürültüden kaçtılar ama bizler evimizin içinde bu kabus ne zaman bitecek diye beklemekteyiz. Nasıl bir genetik mayamız varsa, sabır küpüyüz valla. Müteahhit daha çok kazanmak için binanın dışına bir taşıma asansörü kurma zahmetine bile girmemiş, biz de gariban müteahhit daha çok kazansın diye çileye katlanıyoruz.
ESAS KONUYA
DÖNERSEK...
Şampiyon olmak için hangi şartlar oluşmalı diye yazacaktım, yazım kentsel dönüşüme kurban gitti. Biraz kafa şişirdim ama klavye elimi esir alıp yazdırdı. Neyse, artık konumun başlığına dönelim ve 15 yıl profesyonel, 25 yıldır da amatör liglerde edindiğim tecrübede şampiyonluk ve küme düşmeyi de yaşayan biri olarak nasıl şampiyon olunur, dilim döndükçe anlatmaya çalışayım. Belki şampiyonluğa hasret kalanlara bir nebze katkım olur.
Şampiyon olmak için öncelikle kar, kış, sıcak, soğuk demeden stadı her maç dolduracak seyircinin olması şart diyecektim ki aklıma Başakşehir Futbol Takımı'nın 2019-2020 sezonundaki şampiyonluğu geldi. Koca stadyumda tribünleri dolduran kuşlardan bile az seyircisi vardı ama Başakşehir takımı şampiyon oldu. Şampiyonluk kutlamaları asker uğurlama veya düğün kutlamaları kıvamındaydı; Başakşehir şampiyon olduğunda o gün yoldan geçen biri bu kutlamalara tanık olsa hayırlı tezkereler der geçer giderdi ama sonuçta futbolda az rastlanır bir örnekle taraftar desteği olmadan şampiyonluğa ulaştılar.
ÖNCE TEKNİK
DİREKTÖR
İstisnalar hep olur, taraftar desteği her ne kadar önemli olsa da tabii ki tek başına yeterli değildir. Önce dürüst, parayı baştacı yapmayıp başarıyı düşünen, kafasındaki sisteme uygun oyuncu almayı hedefleyen, yönetime şirin gözükme derdi içinde olmayan, antrenman kadar psikolojik desteğin de farkında olup konuşması, hitabı ve giyimi ile örnek bir karakter olan bir teknik direktör bulunarak takım teslim edilir.
Sonrasında karakteri düzgün, çalışkan ve saygılı, kısaca Atatürk'ün söylemine uygun "zeki, çevik ve ahlaklı" futbolculardan kurulu bir oyuncu grubu oluşturulur. Eğer böyle bir oyuncu grubu ve teknik direktör varsa, hele bir de ödemeleri aksatmayıp futbolcularına ve teknik ekibe olduğu gibi tüm çalışanlarına saygı ve sevgiyle yaklaşan bir yönetim de mevcutsa, şampiyonluğa büyük ölçüde ulaşılır.
AYAKLARDAN
BİRİ EKSİKSE...
Yönetim, futbolcu, teknik kadro ve taraftar bütünlüğü masanın dört ayağı gibidir. Masa, ayakları üstünde sapasağlam durur. Ama eğer ayaklardan biri eksikse ya da arızalı ise işte o masadan hayır gelmeyeceği gibi takımdan da başarı gelmez.
Geçmişinde şampiyonluk olan takımların neredeyse tamamı bu sacayağının sağlamlığı sayesinde başarıya ulaştı. Buna en taze örnek de geçen sezon Galatasaray Futbol Takımı'nın elde ettiği şampiyonluktur. Masanın dört ayağı da sağlamdı. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'da ise bu dört unsurdan sadece ikisi, bilemedin üçü mevcuttu. Hal böyle olunca da onlar için şampiyonluk hayal oldu.
GALATASARAY YİNE
‘DÖRT DÖRTLÜK’
Gelelim bu seneye... Sezonu şampiyon olarak tamamlamak adına verdiğim örnekteki masanın ayaklarının dördü Galatasaray'da bir kez daha mevcut ama Fenerbahçe ve Beşiktaş takımları için aynı şeyler mevcut mu, işte bunu söyleyebilmek için biraz zamana ihtiyaç var...