Samsun’da


TED, Cumhuriyet’in ilanından altı yıl sonra, Atatürk’ün buyruğuyla kurulmuş çok köklü bir eğitim kurumu. İlk adı Türk Maarif Cemiyeti idi. Ülkemizdeki yabancı okullara karşı, yerli, bizden bir seçenek olması için destekler Atatürk bu okulu. Şimdi durum nedir bilmiyorum ama, bilgi yarışmalarında, spor karşılaşmalarında bir zamanlar benim de öğrencisi olduğum yalnız Ankara Atatürk Lisesi yarışabilirdi TED Koleji’yle... Çoktandır gitmek istiyordum Samsun’a, TED Koleji’nin daveti tam zamanında oldu; iki gün öğrencilerle, öğretmenlerle konuşmalar yaptıktan sonra Kavak’a geçtim; büyük şampiyon Yaşar Doğu’nun köyünü, çocukluğunun geçtiği evi gördüm. O efsane şampiyonu ve arkadaşlarını anlatan yeni kitabım için Samsun gezisi epey yararlı oldu. Öğrencilerini sanat ve edebiyat konularında da donanımlı kılmak için çırpınıp duran, başta Berrin Aydın olmak üzere Samsun TED Koleji yöneticilerini, öğretmenlerini kutluyorum. Benden önce sevgili Ataol Behramoğlu konukları olmuş. Denebilir ki TED burada üniversitenin yapması gereken etkinlikleri yapıyor, bir bakıma onlara örnek oluyor.
Yoğun geçen toplantıların ardından bir ara fırsat buldum, kimseye haber vermeden Kavak’a gitmek üzere bir minibüse atladım. Önce rahat oturayım diye bana yer gösteren gençlerle başladı muhabbetimiz, sonra yaşlılarla konuşup kaynaştık. Emirli köyüne niçin gittiğimi anlatınca, yanımda oturan otuzlu yaşlarda bir genç; “Bir Yaşar Doğu’muz, bir de Atatürk’ümüz kaldı elimizde!” dedi. Bu sözü duyunca koltuğuma rahatça yerleştim, yol arkadaşlarımla neleri konuşabileceğimin işaretini almış oldum böylece. Konuştuk da... Her şeyi sattıktan sonra, kendilerinden önce hiçbir şey yapılmamış gibi övünen, sürekli yurtdışına giden yöneticilerden konuştuk. Hava epey soğuktu Kavak’ta, iklimi Samsun gibi yumuşak değil. Kavaklılar efsane şampiyonu unutmamışlar, belediyenin girişinde onun fotoğrafı, bindiğim taksinin üstünde “Yaşar Doğu” adı yazılı. Emirli 7 kilometre ötede, pelit ağaçları içinde orta halli bir köy. Yaşar Doğu’nun büyüdüğü ev, Yukarı Mahalle dedikleri, dik bir yamacın başladığı yerde. Yaşar Doğu çocukluğunun en mutlu günlerini dedesi Arif Çavuş’un bu iki katlı evinde geçirir. Evin dışı, saman karıştırılmış, çamur sıva. Önünde “çıkma” gibi duran ya da modern yapılardaki “veranda” ya benzeyen “kuruluk” dedikleri yerin üstünde, ağaçtan iki çengel asılı. Buraya boyunduruk konuluyor ya da yoğurt torbası gibi şeyler asılıyor. Bizim İç Anadolu köylerinde karşılaşmadığım araç gereçler ilgimi çekiyor. “Sonak” dedikleri öküz boynuzu bunlardan biri. İçine ezilmiş, yumuşatılmış sabun konulurmuş, ses çıkarmasın diye kağnı tekerleri arasındaki mazıya sürülüyor. Erimiş sabun bir çeşit kağnı yağı olarak kullanılıyor. İçerde “herkiri” dedikleri kocaman tahta sandığı da ilk kez burada görüyorum. Kiler gibi, içine un, buğday konuluyor. İkinci kata ahşap merdivenlerle çıkılıyor, birinci kattaki toprak zeminin yerini, ikinci katta ahşap zemin alıyor. Karşı duvarda bir ocak, bacasından ucunda kocaman bir çengel bulunan kalın bir zincir sallanıyor. Bakır kazanlar bu zincire asılarak ısıtılıyor. Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle ev korumaya alınıp müze yapılacakmış. İyi düşünülmüş, umarım bir an önce ev çökmeden gerekenler yapılır. Kavak’tan Samsun’a dönerken, gene köylülerle konuşuyoruz. Yanımdaki köylü öyle bağıra bağıra olmasa da, çekinmeden söylüyor söyleyeceğini: “Çocuklarımızı kurtarmak için gitmeli bu hükümet,” diyor. Çocukları şu ya da bu cemaatin kapmasından rahatsız. “Çocuk benim, onların değil,” diyor. Cemaate giren çocukların kendi çocukları olmaktan çıktığını çobanlık da yapmış bu köylü iyi biliyor.
Not: 4 ve 5 Ocak günleri saat 13.00-17.00 arasında Ankara Kitap Fuarı’nda (ATO Kongre Merkezi) Çınar Yayınları standında bütün kitaplarımı imzalayacağım. Görüşmek dileğiyle.