Sanat! Hemen şimdi!

Son iki ay içinde kültür sanat haberlerinde patlama oldu. Ajanslardan yerel, ulusal, evrensel düzeyde günde ortalama 50 haber düşüyor. Yanı sıra bölgelerden ve büyük kentlerden onlarca özel etkinlik haberi... Kitap eki veren her gazeteye, bir edebiyat tartışma ya da etkinliği değilse bile, her gün onlarca da yeni yayın haberi geliyor. Sanki bütün toplumsal kesim ve düzeylerde, herkes, “Sanat! Hemen şimdi!” diyerek nöbet geçiriyor, birileri de felaket sonrasında yardım malzemesi ve ekmek benzeri sanat üleştiriyor. Hem de her biri sürü sepet ödüllü... Hepsinde de kültür ve sanatla bağdaşmaz ölçüde yapış yapış reklam söylemine batmış Türkçe özensizliği ve anlatım bozukluğu... “Acaba sanattan ne anlıyorlar?” sorusunu sormadan edemiyorsunuz.

SANATA UZAK KUŞAKLAR

Sonra bir gün yine böyle onlarca “sanat” haberi içinden bu sıfatı hakkedenleri ayıklamaya çalışırken, önden batırdığınız şişmiş balonun arkanızda su yüzüne çıkması misali, gerçek bir anda yüze vuruyor: “Türkiye’deki genç nüfus kültür ve sanattan uzak.” Başlığın altında ise şu bilgi: “Ajans Press’in Habitat Derneği verilerini derlediği incelemede çarpıcı başlıklar ortaya çıktı. Buna göre gençlerin yüzde 81’i tiyatroya ya da konsere gitmezken yüzde 43’ü de sinemaya gitmiyor. Gençler içerisinde kitap satın almayanların oranı ise yüzde 55 oldu.” Genç kuşağın yanı sıra aslında yetişkinlerin de sanata ve okumaya uzak durduğu saptanan ama sinema salonlarını sulu komedi müptelası milyonlarca kişinin doldurduğu bir ülkede sanatın sınırlarını belirlemek enikonu güçlükler içeriyor.

SİNEMAYI SANATTAN SAYMAMAK

Hemen ardından gelen bir başka haber toplumun sinemayı sanattan saymadığını gösteriyor: “Hatay’da bu yıl 5’incisi düzenlenen Uluslararası Antakya Film Festivali’nde Yeşilçam’ın usta sanatçıları ödüllerini boş salonda aldı.Yaklaşık 500 kişilik Hatay Kültür Merkezi’ndeki törene yaklaşık 50 kişinin katılması, Yeşilçam’ın usta isimlerini üzdü.” Farklı dallarda 95 filmin dereceye girmek için yarıştığı festivalde, o elli kişiyi ise, etkinliği düzenleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, Hatay Valiliği, Hatay Büyükşehir Belediyesi, Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ile Ansam Kültür Derneği Fotofilm Sanat Merkezi’nin görevlileri ve onur ödülü alan sanatçılar oluşturuyor. Filmlerin yapımcı ve yönetmenleri bile ortalarda yok...

ANLAMLI SÖZLER VE ÇIKIŞ

Bağrına taş basarak aldığı ödülü tüm kadınlara adayan Selda Alkor, şu anlamlı sözleri etmekten kendini alamıyor: “Büyük Ata’mın çok değer verdiği bu kentte, ben bu ödülü tüm kadınlar adına almak istiyorum. Artık çocuk gelinler olmasın, artık kadınlar şiddet görmesin, artık kadınlar Ata’mızın bize vermiş olduğu bütün hakları kullanma imkânına sahip olsunlar. Kadınlarımızın baş tacı olduğunu artık beyler anlasınlar” dedi. Yıllardır sanatın içine tükürenlerin, şairleri ayyaş ve sapkın ilan edenlerin yönettiği, bu tutuma çanak tutanların sanat adına ödül mahfillerinde çeteleştiği bir ülkede önce kültür ve sanat tanımına dair bir asgari müşterek oluşturmak gerekiyorsa, bu ilkenin çıkış noktası da Selda Alkor’un sözlerinde... Bazı yazar arkadaşlar ve okurlar, Kemal Tahir tartışmasını nereye bağlayacağımı soruyor.

Tam da bu çıkış noktasına bağlanıyor: Kemal Tahir’in dediği gibi, sanata dair kötü niyetler ödülle gizleniyorsa, toplumun her sanatsal etkinliğe uzak duruşuna şaşmamak gerekiyor. Yanıt sorunun içinde: Batı değerlerine teslimiyet karşısında evrensele açılan yerel değerlerimizi tutkuyla sahiplenmek gerekiyorken, nice büyük sanatçımızın adlarını öteden beri çarpıtma ve ün peşinde ödül avcılığına yem edenlere edebiyatımızın “iplerini” büsbütün teslim etmek hangi sanatsal niyetle bağdaşıyor?