Sanat piyasası

SÖZ konusu “sanat” olunca başlıktaki “piyasa” kavramı belki çoğu okuyucuya tuhaf gelebilir. Fakat böyle ekonomik içerikli bir kavram artık sanat için de geçerli. Çünkü sanat da, kültür de oldum olası alınıp satılan bir şey ve son yüzyılda bütün dünyada -özellikle de çağdaş sanatta- alan hatırı sayılır bir pazara dönüşmüş durumda... Böyle olunca da günümüzde sanat adı altında yapılan her üretim ister istemez dikkat çekici bir “pazar” nesnesi konumuna yükseldi.

Öyle görülüyor ki bu pazar için küresel anlamda yeni yeni kurumlar, müzayede şirketleri, sipariş “mal” üretimleri, değer (sanatsal - kültürel - ekonomik) manipülasyonları, reklamlar, rakam kurguları, tıpkı borsada olduğu gibi “açığa satış” işlemleri bile söz konusu artık. Bu yüzden de çağdaş sanat alanındaki sanatçı kimlikleri “para” ile birlikte eski tip kültür alanından çıkıp gitgide bu yeni sistemin enstrümanları olmaya evriliyor. Zaten hayat ve profesyonellik de sanatçıları o sürece zorluyor. Fakat bir süredir çağdaş sanat piyasası da zorda.

EDEBİYATIN META DEĞERİ

İlgilenenler bilecektir: “Pazar” ya da “piyasa” kavramları müzik ve sinema alanları için de söz konusu. Hatta medyada zaman zaman o piyasalardaki ekonomik krizlerden de söz edilip duruluyor. Fakat edebiyat alanında durum biraz karışık... Çünkü şiir alanında henüz bir “şiir piyasası” kavramından söz edilemiyor örneğin? Burada bazı insani “meta”lar gibi şiirin de ekonomik bir değeri, dolayısıyla bir piyasası olup olamayacağı elbette başka bir tartışmanın konusu ama hem dünyada hem ülkemizde şiirle ilgili bir piyasa oluşamadığı için şiirin de bu yüzden gelişip serpilemediğini, yeni bir şiirin çıkmadığını iddia edenler var. İddiaya göre şiir para etmiyormuş, zaten şiire para yatıran kimse de yokmuş. Benzer bir durum aynı nedenlerle öykü için de geçerli...

Roman söz konusu olduğunda, zaman zaman büyük rakamlardan, yazar transferlerinden söz ediliyor; görünen bir piyasa söz konusu olsa da bunun rakam olarak hangi düzeylerde olduğu, kayıt altına alınmadığı için henüz bilinemiyor doğal olarak.

CİROLAR VE MUHTEMEL HAYALLER

İster müzik, sinema, ister edebiyat ya da plastik sanatlar olsun elbette genel olarak “sanat” kültürle ilgili bir kavram. Çünkü her şeyden önce insani ve toplumsal olgu... Fakat artık bütün dünyada bir “kültür endüstrisi” kavramı söz konusu ve doğal olarak bu “endüstri”nin de tıpkı parayla ilişkisi olan diğer alanlarda olduğu gibi bir piyasası olacak. Görüldüğü kadarıyla tartışma burada değil, doğrudan bu piyasanın karakterinde ve kimyasında...

Söylenip yazılanlara bakılırsa “çağdaş sanat” piyasalarında dünyada konuşulan rakam 80 milyar dolar civarında. Türkiye’de ise bugün bu piyasa için 300 milyon dolardan söz ediliyor. Her alışveriş kayıt altında yürümediği ve rakam manipülasyonlarının oranları takip edilemediği için dile dökülen bu bilgilerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilinemiyor. Azı da olabilir fazlası da. Fakat 2010 yılında bu rakamın 120 milyon dolar çevresinde döndüğü yazılıp çizilmişti.

Israrla yazılıp söylendiğine göre dünya çağdaş sanat piyasaları -birçok alanda olduğu gibi- giderek Batı’dan Çin’e kayıyormuş. Burada elbette Çin’in merkezinde durduğu bir Avrasya kavramından da söz edilebilir. Fakat bu konuda Çin dışındaki Avrasya ülkeleriyle ilgili veriler henüz bulunmuyor.

Bir önceki yazımda da belirttim: Artık dünya da bölgemiz de Türkiye de BOP ile birlikte -her anlamda- başka bir sürece evrildi. Fakat şimdi BOP zora düştü. Bu durum sanat “piyasa”sında da derinden hissediliyor: Çağdaş sanat ekonomisindeki sıkışıklık had safhada... Tıpkı zaman zaman ekonomiyle ilgili birçok alanda olduğu gibi çağdaş sanat alanlarında da “piyasa”lar allak bullak. Adına ister “kültür endüstrisi”, ister “çağdaş sanat” deyin, ilgili piyasa yeni bir yol ayrımına gelip dayanmış durumda...