Sapmışlara benim sözüm

Gel ey şair, dök sözün cevherini güne,

Kır kandilini gecenin, dökülsün şafak Meşhed'e.

Bir nasihat eyle, zalimle konup göçene,

Anlat adamın merdini, söyle namerdini gitsin.

Sorsun ahvalini Zaloğlu Rüstem, mazlum milletin,

Şiirle yetişmiş memleketlere ne oldu böyle?

Onlar bozguncu boyu, boz çakalları Asya'nın,

Türk düşmanı, Fars düşmanı, Arap düşmanı hem de,

Bilirim ki bozkurt, bozguncu olmaz komşu iline.

Kuduz Köpeğin* sadık itleri, şimdi Almatı'dadır,

Ezilecekler tahtakurusu gibi tırnağı altında Kazağın.

Gel ey bilge, bir nasihat eyle, zalimle konup göçene.

Batının sırtlanı, yerin ve göğün kan emicisi,

Ölümün hesabına çalışıyor, çürüyüp dökülenler,

Salınmış üstüne namusun, vatanın, kutsal emeğin.

İnecek tepelerine Asya Kartalı'nın pençesi.

Ruhunu satanlar kesmek istiyor hakkın yolunu,

Kadına hasım, erkeğe hasım, bebeğe hasım.

Kalinka düşmanı, Raga düşmanı, Halay düşmanı,

Öyle doğmuş, öyle beslenip salınmış meydana,

Şarkımıza düşman, türkümüze düşman ve sazımıza,

Düşlerimize hasım, danslarımıza ve umuda...

Söyle, hiç olunur mu Bozkurt, girilse kurt postuna?

Zalim boyun eğecek, kılıcın vereceği hükme:

Kutlu barışın kolay gelmeyeceği belli değil mi?

Kalk ey yüce millet, aç Divanı göster kitapta yerini,

Kalk ey yüce halk, ilahi Kuran'da göster bendini.

Bir kibrit çakımıyla yak, eşkıya kaşanelerini.

Ses veriyor Hayyam, gök davulları gibi yeri inleten,

Bozkurt bozguncu olmaz, olursa boz çakaldır adı!

Dosta düşman, kardeşe düşman, yarana düşman.

Karıncaya düşman, uçan kuşa, yüzen balığa düşman,

Ey zaman, göster kılıcını, hayat yıkıcılarına,

Uyan ey ruhu insana sunulmuş, yükselen Asya'da.

Gel ey Şirazlı Hafız, göster dilinin ışığını güne,

Kır kandilini gecenin, dökülsün şafak Meşhed'e.

Dönsün devran, mum gibi söndürülsün zulmü zaman,

Görsün Yanki ve illa uşağı maddedeki sırrı:

Ey gül, nice kanarsın İsfahan'da, kanın dirilecek vallahi,

Bir zerre aşkı bilmeyenlere bildirilecek, billahi!