Saray sofrasının soytarısı

Yetmedi mi topladığın şefkat sadakası,
Çöktün yine sıdk ile mihverine mali yazının,
“Yetmez, ama evet!” ile uydun imama.
Kuruldun muktedirin saray sofrasına, bir zaman,
İhaneti keyfiyetle okşattın tartak başını,
Bin buse kondurdun parmak emdiğin yüzüğe:
Ulusalcı dalgayı aşabildin mi, sol koldan?

Dervişliğe vurup işini, deruni ihanete devam,
Doldurdun cebine bakanlık bahşişini.
Soslu Heidegger, Gazali üstü az Marks kes,
Aman efendim siz bir dehasınız, sus pus,
Zeytinyağlı Nursi sarması, biraz Freud ile rakı,
Üstüne uzun uzun çekilir FETÖ kumpası:
Erdemden önce para: “Virtus post nummos.”

Karışıverdin aniden allame ulema safına,
Az kaldı uçup gidiverecektin katına çarkı feleğin.
Meyhanede meze yaptın Hrant’ın cenazesini,
Dişlerinin arasında Suriyeli çocuğun eti,
Enfiye kutunu çıkar, çek yandan hain otunu.
Poz verdin cani cemaatiyle, makam önü,
Utanmadın, kahvaltı çağrısından gaspçının.

Mutlak ezilmeli, dedin, Esat’ın dik duran başı,
Hayatında kafasını hiç dik tutamamış sofi.
Kurmuş köşkünü iktidar parsasının arsasına,
Bir yandan Babil yıkılır göz aynasında,
Öbür yandan yükselir zulmün Hürriyet Abidesi,
Kürt hisseleri uçuşur hendekler arasında.

O çıkardı sen giyindin püsküllü demokrasi fesi,
Ne oldu da şimdi, küfrediyorsun habipine?
Sen amin çektin, o okudu: Al sana açılım suresi.
Neyledin üstat, ne oldu Tayyip sevdana senin,
Ağır mı bastı kalp terazinde nefsin kefesi?
Vatan savaşına, saray savaşı diye tutturmuştun,
Fenafillah’ta fena iğfal edildim, diyorsun:
Seni gidi saray sofrasının soytarısı, seni!