Sarayda yaşayıp yer sofrasında oruç açmak ne oluyor?

Türk milletinin yarısı bonzai çekmiş o sahipsiz çocuklar gibi. Dünya yansa umurlarında değil. “Reis!” diyor başka bir şey demiyorlar.

Ama o Reis’in yönettiği Türkiye, şu sıralarda yangın yeri gibi...

Dünkü yazımı yazarken dolar 4,54 liraydı, bu yazıyı yazarken tam 30 kuruş yükselmişti.

Anlayacağınız şu: AKP hükümetinin yılbaşında çalışanlara yaptığı zammın daha fazlası üç günde cebimizden çalınmıştı.

Emeğiyle geçinenler, yılbaşından bu yana yüzde 20 kayıpta.

Ekmeğimizi çalıyorlar, ey millet, ekmeğimizi...

AKP’LİLER ZENGİNLEŞİYOR

Kim çalıyor ekmeğimizi?

AKP iktidarı çalıyor.

Görüyorsunuz, kısa sürede dolar 4 liradan 4 lira 80 kuruşun üstüne çıktı ama onlardan tıs çıkmıyor.

Çıkmıyor, çünkü doların artması onlara yarıyor.

Çünkü, AKP ile ilişkileri olanların bankalarda milyarlarca doları var.

Türk parası değer yitirdikçe onlar kazanıyor.

Oturdukları yerden kısa sürede zenginleşiyorlar.

Bu yüzden de doların, avronun yükselmesini durduracak önlem almıyorlar.

Anlayın artık: Reis, Türkiye’yi kurtarmak için değil kendisini kurtarmak için çırpınıyor. Milletin gözünü de sarayda yaşayan o değilmiş gibi yer sofrasında oruç açarak boyuyor.

Devleti akılla değil de oruçla-namazla yönetmeye kalkışmak bizi hızla felakete sürüklüyor.

ERDOĞAN KİMİ RAKİP İSTİYOR?

Bugün, iki Aydınlık yazarından çalıntı yapacağım. İlki, Sabahattin Önkibar’dan... O, Salı günü, Tayyip Erdoğan’ın ikinci turda kendisine rakip olarak Meral Akşener’i değil kolayca yenebileceğini düşündüğü Muharrem İnce’yi istediğini yazmıştı.

Ben de bu kanıdayım. Zaten, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği tartışılırken, partili kimlikten çok merkez sağa yakın bir isim olmasını önermiştim. Ama, tabanın baskısı, Sayın İnce’yi devreye soktu.

Peki, “Nereden biliyorsun Erdoğan’ın İnce’yi istediğini?” diye sorabilirsiniz.

Benim ölçüm, holding televizyonların ve gazetelerin Akşener ile İnce’ye yaklaşımları...

O günden beri takip etmeye çalıştığım haberlerde Meral Akşener’i hemen hemen hiç göremedim. Ama Muharrem İnce az veya çok haber yapılıyordu.

Demek ki yüce irade emir buyurmuş: Muharrem’i gösterin ama Meral’i sakın ha!...

Bu da AKP Lideri’nin, İyi Parti Lideri’nden daha çok çekindiğini ortaya çıkartıyor.

İkinci turda Sayın İnce’ye karşı kullanacağı malzeme, ona göre çok daha bol ve verimlidir.

KÖYLÜ MÜ KALDI ÜLKEDE?

İkinci çalıntım ise Yavuz Alogan’dan... O da aklımdan geçenleri benden önce yazdı. Salı günü, Muharrem İnce’nin sekiz köşeli köylü kasketine takmıştı. Popüler görünme çabasının Sayın İnce’yi karikatürleştirdiğini dile getirmişti Alogan.

Doğru... Bu şapka işini siyasete sokan Süleyman Demirel, kasketi atıp fötr şapkaya sarılarak daha ileriyi göstermişti seçmene. Rahmetli Ecevit ise köylü kasketi takmıştı. Takmıştı ama o dönemde köylü nüfusu şehirli nüfustan çok daha fazla idi. Bugün ise köylü hemen hemen kalmamış gibi. İşte size TÜİK’in resmi sayfasından o bilgi: “İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2017 yılında yüzde 92,5’e yükseldi. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise yüzde 7,5 olarak gerçekleşti.”

Yani Muharrem Bey’in o şapkası ne yazık ki artık yüzde 7 gibi küçük bir azınlığı temsil ediyor. Sayın İnce’ye kılavuzluk yapanlar, kullandıkları sembolleri zaman ve zemin ilkesine uydursunlar ki Yavuz Alogan dalga geçmesin bir daha onlarla...

BRAVO HALAÇOĞLU!

Meral Akşener ile birlikte hareket eden 5 milletvekilinden birisi de tarihçi Yusuf Halaçoğlu idi. Bir aksilik oldu, listeye giremedi. Bunu gören Ak propagandacılar başladılar saldırıya. Amaç İyi Parti’yi yıpratmak elbette.

1- Ama Sayın Halaçoğlu buna fırsat vermemek için sesini yükseltti. Şu açıklaması ile daha bir değer kazandı. Diyor ki: “Şunu belirtmek istiyorum. Sosyal medyada bu durumu çarpıtarak verenler iyice anlasın ki, benim milletvekili olmam önemli değil. Biz makam için yola çıkmadık. Hedefimiz Türkiye’yi yeniden parlamenter demokratik hukuk devleti olarak inşa etmek ve tek adam yönetiminden kurtarmak.”

2- Aynen katılıyorum: Hedefimiz Türkiye’yi yeniden parlamenter demokratik hukuk devleti olarak inşa etmek ve tek adam yönetiminden kurtarmak.