Sarı filtre, Nâzım Hikmet ve Pierre Loti
Paramount+'ın başrolünde Haluk Bilginer'in yer aldığı, Turkish Detective'in ilk fragmanı yayınlandı. Fragmanda dikkat çeken ilk şey ise elbette sarı filtre, seçilen mekânlar ve çekim tarzı oldu. Aslında Batılı yapımların hemen hemen hepsinin bakış açısı böyle.
Cem Yılmaz’ın “Yahşi Batı” filminde geçen deve diyaloğu geliyor akla. “Camel, Camel, everywhere” yanıtını veriyor Yılmaz.
Oryantalizm tartışmaları yeni bir tartışma değil aslında. Türk Devrimi, doğduğu ilk günden bugüne hem gericilikle hem de oryantalizmle ve Batıcılıkla hesaplaştı. Bugün de olduğu gibi.
PİERRE LOTİ CEMİYETİ
Oryantalizm tartışmalarından birisi de “Türk dostu” olarak bilinen ve hatta 1913 yılında Fahri İstanbul Hemşerisi ilan edilen Pierre Loti’yle ilgili. Loti uzun yıllar İstanbul’da yaşadı, ismi bir tepeye verildi. ‘Doğu’daki Hayalet’ ve ‘Aziyade’ İstanbul’da geçen öyküleriydi. Her iki eserinde de Loti, İstanbul’u ve Türkleri oryantalist bir bakış açısıyla anlattı. Buna karşın, Türkleri suçlayan bir dil kullanmadı. Hatta kendi ülkesinde de protesto edildi. Yani Voltaire gibi “yeniçerilerin cenin yediğini” iddia etmedi. Yine de bakış açısı Avrupamerkezci’ydi.
Pierre Loti Cemiyeti´nden Pierre Loti Günü hatırası
Oryantalist bir yazar olan Pierre Loti’ye Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi Hisar gibi pek çok aydının değer verdiği, onu baş köşelere koyduğu biliniyor. Öyle ki Pierre Loti hakkındaki tek biyografi kitabı Abdülhak Şinasi Hisar’a ait.
Ancak dahası var. Ahmed İhsan, Bedri Nedim, Celâl Sâhir, rif Hikmet, Kâzım Şinsasi, Velid Ebuzziya ve Yahya Kemal ‘Servet-i Fünun’ dergisinde 10 Ocak 1920 tarihinde Pierre Loti Cemiyeti kurar. Hatta Süleyman Nazif de Cemiyet açılışında coşkulu bir konuşma yapar.
Cemiyet’in kurucuları arasında yer alan Abdülhak Şinasi Hisar şu bilgileri verir:
“1919 sonunda Türk matbuatı erkânından bazıları Türkiye ve Türklerin haklarını müdafaa için bir toplantı yapılmasına karar vermişlerdi. 10 Aralık 1919’da 20 Matbuat Cemiyeti’ne dâhil otuz-kırk kadar âzâ toplanarak bir de Pierre Loti Cemiyeti kurmaya teşebbüs etmişlerdi. Bu toplantıda Abdülhâk Hâmid, Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Celâl Sâhir gibi bazı şairler, edipler ve Ahmed İhsan, Velid Ebuzziya, Kâzım Şinasi gibi bazı gazeteciler vardı.
Bu toplantıda 23 Kânunusani, yani Ocak gününün “Pierre Loti Günü” tesmiye edilerek her sene onun tes’id olunmasına, ‘Türk dili ve Türk yaşadığı müddetçe böyle bir Pierre Loti günü anılacağın’ karar verilmiş ve bu münasebetle Dârülfünun’da ve o zaman tehlikeli sayılacak ‘miting’ kelimesi kullanılmadan, ‘büyük bir toplantı’ denilmesi müttefiken kararlaşmıştı.”
SALON KÖŞELERİNDE ÇAĞDAŞLIK İSPATI
Aklıma Safveti Ziya’nın ‘Salon Köşelerinde’ romanı geliyor. Romanın karakteri Şekip, salonlarda Türklerin ne kadar modern olduğunu Batılılara ispata kalkışıyordu. Bu çabanın nafile olduğunu ise daha sonra anlıyordu elbette.
Pierre Loti’yle ilgili en sert tepkiyi veren isimlerden birisi de Nâzım Hikmet.
1925 yılında yazdığı şiirde Loti, için “Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!/Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer/ Şarkın kurtulduğu gün/ senin ruhunu/ köprü başında çarmıha gerer/ karşısında cigara içerdim!” diyor.
Şiirin ilk kısmındaki mısralar ise bugün Batı yapımlı filmlerin kullandığı sarı filtreyi ve söz konusu oryantalist bakış açısını net bir şekilde ortaya koyuyor:
“Esrar!
Tevekkül!
Kısmet!
Kafes, han, kervan
şadırvan!
Gümüş tepsilerde rakseden sultan!
Mihrace, padişah,
bin bir yaşında bir şah.
Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
burunları kınalı kadınlar
ayaklarıyla gergef dokuyor.
Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor!
İşte Frenk şairinin gördüğü şark!”
MEDENİ OLDUĞUMUZU İSPAT ETMEYE İHTİYACIMIZ YOK
Frenk şairin, İngiliz ya da Amerikan yönetmenin gördüğü İstanbul bugün bile bundan fazlası değil. Mesele bugün sömürgeci Batı’nın bizi nasıl gördüğü değil, bizim kendimizi ve dünyayı nasıl gördüğümüz. Milli kimliği inşa etmede yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi oryantalizmin etkisinde kalıp, kendimizi “öteki” olarak konumlandırmak.
Öyle olunca da biraz olsun Türklüğü öven bir Frenk şairi törenlerle karşılamaktan, cemiyet kurmaktan ve bir tepeye adını vermekten gurur duyuyoruz. Ya da ne kadar çağdaş ve medeni olduğumuzu hiç ihtiyaç olmadığı halde ispat etmeye çalışıyoruz.
* Mehmet Samsakçı, İşgal Karanlığında Bir İsyan Alevi:Süleyman Nazif’in Pierre Loti Hitâbe’si