Sarraf Davası ve AKP’nin tavrı

ABD New York Eyalet Güney Bölge Mahkemesi’nde devam eden ve Rıza Sarraf’ın sanıklıktan “tanıklığa” terfi ettiği davada jüri kararını 3 Ocak’ta vermişti. Şimdi Yargıç Richard Berman’ın vereceği ceza bekleniyor. Karar 11 Nisan’da açıklanacak.

Yani yaklaşık 3 ay süre var.

Kayda geçen çok sayıda isim bulunuyor. Dava üzerinden Türkiye’nin ve AKP iktidarının tehdit edildiğini artık tartışmaya bile gerek yok.

TALEPLER

ABD’nin, Erdoğan ve AKP iktidarından bazı istekleri olduğu anlaşılıyor. Kapalı kapılar arkasında bu isteklerin net bir şekilde iletildiği konuşuluyor.

ABD’yle ilişkileri düzeltmek için oluşturulan “gayriresmi ekip” de bu talepleri biliyor.

Görüşmeler gizli olsa da istenilenleri tahmin etmek zor değil:

“Rusya ve İran’la işbirliğini kes”, “Astana masasından çekil”, “PKK’yla açılıma geri dön”, “Suriye ve Irak’ın bölünmesine evet de”, “Suriye’de PKK/PYD bölgesini kabul et”, “FETÖ operasyonlarını yumuşat”, “Kıbrıs’ta istediklerimizi yap”, “S-400’lerden vazgeç”...

ZAMANLAMA MANİDAR

ABD tehditlerini sürdürürken AKP’de bazı gariplikler yaşanmaya başladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Suriye’nin geleceğinde Esad yok” ifadesini yine tekrarladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi sonrası “Suriye’yle siyasi müzakereden” söz ediyordu. Sonra birdenbire “Esad terörist”e döndü.

Başbakan Binali Yıldırım ABD’nin Kudüs kararına ve İsrail-Suudi Arabistan ittifakına rağmen Suudi Arabistan’a gitti. Bölge politikalarında iki ülkenin uyumundan söz etti.

Arkasından Dışişleri Bakanlığı, Rusya ve İran Büyükelçilerini çağırıp Suriye ordusunun İdlib’de teröristlerle mücadelesini durdurmasını istedi.

Peş peşe gelen bu gelişmelerde “zamanlama” manidar bulundu.

KENDİ AYAĞINA KURŞUN

İktidardan gelen açıklama ve hamleler sorgulanıyor. Siyasi kulislerde bu tavırların Sarraf Davası’yla ilgisi olup olmadığı tartışılıyor.

Erdoğan son günlerde yine ABD’ye sert tepkiler veriyor. Ama “güven” sıkıntısı yaşanıyor.

2007, 2009, 2011 seçimleri öncesindeki “milliyetçi” çıkışları hatırlatılıyor.

PKK’yla Oslo’da masaya oturulurken, İmralı’da Abdullah Öcalan’la gizlice “açılım” müzakereleri yapılırken, kürsülerden PKK’ya sert çıkışları gündeme getiriliyor.

“Sarraf Davası’nda karar için verilen 3 ay süre, hâkime mi AKP’ye mi?” sorusu yöneltiliyor.

İktidar son çıkışlarıyla kendi ayağına kurşun sıkıyor.

MARDİNLİ DOSTUM

Mardinli bir dostum var. Ayağı çarıklı bir diplomattır. Öyle televizyonlara çıkıp ahkâm kesenlerden değil, gerçekten uzmandır.

Suriye ve Irak’taki gelişmeleri yakından takip eder. Bölgedeki aşiretleri ve ilişkilerini iyi bilir.

Irak ve Suriye’de duyduğum bir olayla ilgili ayrıntılı bilgi öğrenmek isteyince hemen onu ararım. En geç yarım saat içinde olayı bütün yönleriyle anlatır.

HERKESİ İDARE ETMEYE KALKARSAN...

Sık sık görüşürüz. Bölgedeki gelişmeleri konuşuruz.

Erdoğan’ın ve hükümetin son günlerdeki çıkışlarından kaygılı. “Bunlar ne yapmaya çalışıyor?” diye soruyor. Yapılan açıklamalarla Sarraf Davası arasında bağ olup olmadığını merak ediyor.

Rus ve İran Büyükelçilerinin Dışişleri’ne çağrıldığı gün yine aradı. Endişeliydi. Suriye’de gelinen noktadan geriye gidilmesinden kaygı duyuyordu. Sonra bilge bir edayla, “Herkesi idare etmeye kalkarsan, kimseyi idare edemezsin” dedi.

Haksız mı?

GERİ DÖNÜŞ MÜMKÜN DEĞİL

AKP’nin defolarının sorun yarattığı bir gerçek. Sıkışınca zikzaklı politikalar izliyor. Ama fazla bir seçeneği de yok!

Türkiye geri dönüşü olmayan bir yola girdi. Bu yoldan geri dönmeye kalkanlar olursa, onları sırtından atar ve yoluna devam eder.

Bunu önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz.

Türkiye bölge ülkeleriyle işbirliğinden, ABD, FETÖ ve PKK’yla mücadeleden vazgeçemez!