Şaşırtıcı bir yayın-(TAMAMI)

Rahmetli İsmet Paşa siyasi karşıtlarına karşın kıyasıya mücadele verirken hep üslubuna dikkat eder, karşıtlarına hakaret edeceğine onları siyasi usül ve adaba uygun açmazlara sokarak alt ederdi. İsmet İnönü, “Ben bir tek aklını kaybetmiş mültecilerden korkarım. Onların üstüne hangi şekilde giderseniz gidin yarar sağlamazdı. Çünkü o öldüğünde cennete gideceğine inanırdı” derdi.

2002 yılından bugüne dek hep ana muhalefet partisinin siyasi karşıtlara karşı ve mülteciye karşı takındığı tavır aynı olmuştur. İnönü’den sonra CHP Genel Başkanı olan Ecevit en hiddetli olduğu zamanlarda bile Demirel’le olan ilişkilerini saygı ve bir düşünce adamının ideolojik kavgası olarak edep içinde sürdürdü. 2010 yılına kadar Genel Başkan olan Baykal da hep aynı tavrı sürdürmüştür. Sayın Başbakan’a asla “Recep Bey” dememiş, Başbakan kendisini Ergenekon davasının savcısı olarak ilan ettiğinde Baykal nezaket ve edep sınırını aşmadan: “O halde ben de o davanın avukatıyım” diyerek tarihi CHP’nin ilkelerinden sapmadan ana muhalefet liderliğini yürütmüştü.

2008 yılında CHP’nin eline- Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’e- bir rapor ulaştı. Uluslararası ve finansmanı Hollanda Hükümeti tarafından karşılanan raporda şu öneriliyordu:

“Deniz Baykal gitmeli, onun yerine daha bize uygun ılımlı biri gelmeli!”

Arkasından o isim ortaya çıktı. İyi bir müfettiş olan ve Başbakan’ın ilişkisi olabileceği kabul edilecek, yolsuzlukları araştırıp ortaya çıkaracak Kemal Kılıçdaroğlu.

Siyasette üslup değişimi

O rapordan 2 yıl sonra bir kaset skandalıyla Baykal istifa etti ve yerine Önder Sav’ın arkasından ittiği Kılıçdaroğlu geldi. Kılıçdaroğlu, koca bir seçim kampanyası boyunca zerzevat ve meyve fiyatlarından söz ederek edepli ve saygın CHP’yi karşısındakine en ağır sözlerle hücum eden, agresif bir CHP haline getiriverdi. Oysa karşısında bu tür üslupta boy ölçüşemeyeceği Kasımpaşalı bir iktidar lideri vardı. İşte bundan sonra üsluplar bozuldu, fikir ve ideoloji, parti ilkeleri bir yana itildi ve sonunda bu karşılıklı edepli olmayan ağız dalaşının galibi seçimde açık ara önde giden AKP oldu. Eskiden kongreleri marşlarla açılan, türkülerle kapanan CHP, Antalya İl Kongresi’nde eski liderini yuhalayan bir parti oldu.

Sayın Erdoğan’a bakarsanız “Kılıçdaroğlu’ndan çok memnundur ama partisi için pek hayra alamet biri değildir.”

Gelelim yayına

Ulusal Kanal ilkeli bir kanaldır. Bu kanalda program yapanlar, sunucular hatta spikerler Atatürkçü, Kemalist içi yozlaşmamış, demokrasiye uygun hareket etmek sorumluluğundadır. Yani çağırdıkları konuklara çanak sorular sormazlar. Mutlaka yayın canlıdır ve halkın mesajlarına, eleştirilerine, yorumlarına açıktır. Ancak geçen hafta Cumartesi günü akıl almaz ve yayıncılık ilkelerine son derece ters düşen bir yayın yoluyla YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasını -icraatın içinden gibi- yayınlanmasıyla karşılaşanlar, -başta ben- şaşkınlıktan küçük dilini yuttu. Programın adı Alternatif. Sunucusu çoğu programını eğlenceli bulduğum Sabahattin Önkibar. Programın yayınlanacağı gün üst üste yapılan açıklamalardan sonra Önkibar’ı aradım:

“-Sabahattin bu tarihi bir fırsat. Benim programa katılamıyor, korkuyor. Umarım sen ekranda aylardır söylediğin gibi Soros’u da TESEV’i de parti içi demokrasiyi de neden millet kavramını anayasadan kaldırmak istediğini de hatta partisi içindeki numaralı CİA ajanlarını sorabilirsin.”

Önkibar sevdiğim bir arkadaş ve güvendiğim ilkeli bir adam olarak:

“Elbette ağabey. Gerekeni yaparım.” dedi.

Ekranın başında bekliyorum. Program Kılıçdaroğlu’nun makamında ya da bir başka mekanda çekilmiş, banda alınmış yayınlanıyor. Canlı değil ki YCHP Başkanına ulaşacak mesajlar olabilsin. Açıkçası Önkibar hiç beklemediğim bir nedenden olsa gerek ki Kılıçdaroğlu’na her grup toplantısında söylediklerini bir kez de Ulusal Kanal ekranından özenle söylettirdi. Ayıp oldu. Kime karşı? Önce Milli Anayasa Platformu’nu yöneten Hüsamettin Cindoruk ve arkadaşlarına. Sonra programın sürekli konuğu Atatürkçü ve “Atatürk’te birleşelim” sloganıyla milli anayasayı savunan Ufuk Söylemez’e. Dahası Aydınlık Gazetesi’den başta Serhan Bolluk, cezaevinde bulunan Doğu Perinçek, Yalçın Küçük ve arkadaşlarına. Ulusal Kanal’ın dürüst ve ilkeli mensuplarına, İP Genel Başkan yardımcılarına ve en önemlisi “milli iktidar” diyerek yollara düşen 400 bin gence.

Bu iyi olmadı sevgili Önkibar. En önemlisi 3 saate yakın süren ve hep canlı sunduğun o güzelim espirili, mücadeleci Alternatif adına. Şimdi sormak istiyorum neden o program Sayın Genel Başkan’ın konuşması biter bitmez aniden son buldu? Telaşın neydi?