Savunma sanayi içindeki truva atı: NATO Müdürlüğü
Bu yazımızı Sayın Savunma Bakanımız Yaşar Güler’in savunma sanayi alanında ”Projeler ve ürünlerle ilgili güvenlik zafiyeti yaratabilecek bilgilerin paylaşımı…” ile ilgili uyarısını dikkate alarak yazıyoruz.
Haberlere yansıyan ve Türk basınında yeterince tartışılmayan oldukça önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyor, daha en başından şu yorumu yapıyoruz: Kökleri Uluğ Beylere, Fatihlere, Atatürklere, Nuri Paşalara, Turhan Olcaytulara dayanan Türk Savunma Sanayii’nin çift başlı kartal gibi kanatlanışı NATO’yu oldukça rahatsız etmiş olmalı!
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı bünyesinde NATO Müdürlüğü mü kuruldu?
Anadolu Ajansı’nın 18.02.2024 tarihli, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı bünyesinde NATO Müdürlüğü kurulmasıyla ilgili haberinde SSB BaşkanıHaluk Görgün, "Bu konuda kısa vadede organizasyonel bir adım atacak ve yapılanmamızı buna göre şekillendireceğiz. Yapılandırılacak müdürlüğümüz ayrıca Avrupa Birliği, OECD, Birleşmiş Milletler ve OCCAR ilişkileri ve faaliyetlerini takip edecek." ifadelerini kullandı. Yakın tarihli bu haber ve ulaştığımız bilgiler doğrultusunda söylüyoruz ki Savunma Sanayi Başkanlığı bünyesinde NATO Müdürlüğü kurulmuştur.
Burada sorulması gereken ilk soru, Dışişleri Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde NATO konusunda ileri düzeyde uzman kadro mevcutken bu kurumlar aşılarak neden bizim en mahrem alanımız SSB bünyesinde NATO Müdürlüğü açıldığıdır. Göz bebeğimiz savunma sanayimizi ABD ve NATO'ya uyumlamak kimin sorumluluğundadır?
İHRACATI ARTTIRMAK BİR BAHANE OLAMAZ!
Haberlere yansıyan ihracatı artırma gerekçesi şüphesiz ki yetersiz bir bahanedir, olası sonuçları doğru açıklamamaktadır. Halihazırda, savunma sanayi firmalarımızın dünyanın gözdesi olduğu ve büyük ihracat olanakları taşıdığı açıktır. Savunma sanayimizin içine NATOculuğun sokulması, savunma sanayimizi geliştirmeyecektir. Aksine gelişimimizi baltalayacaktır.
Önceki yazılarımızda belirtmiştik. Ne zaman NATO, Türk savunma sanayiine girse gelişim duruyor, büyüme duruyor. Ne zaman Türkiye’ye ambargo uygulansagelişim artıyor ve Türkiye kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlıyor. Uzun zamandır CAATSA yaptırımı altında olan Türkiye’nin savunma sanayii gelişti. Bağımsızlıkçı politikalar özgüvenle uygulandıkça savunma sanayimiz kanatlandı.
Hal böyleyken neden en mahrem kurumumuza (ABD’nin arka bahçesi NATO için) NATO Müdürlüğü kuruyoruz? NATO savunma sanayimize girecek ve tarih tekerrür mü edecek? Bağımsızlık adımlarımızdan vaz mı geçeceğiz? Ya da şöyle soralım: FETÖ vb terör örgütlerini, istihbarat şebekelerini besleyip büyüten NATO şemsiyesi altında ne kadar güvendeyiz?
"Camuzcamuzun boynuzunda çamur görmezse korkmazmış"
(düşmanın, rakibin durumuna göre tedbir alınması gerektiğini, aynı zamanda karşıdakine mesajı vermeyi anlatan Avşar deyimi)
“Bazen duruma göre boynuzun çamurunu göstermek gerekir.”
NATO Müdürlüğü kurmak, yıllarca Türk Savunma Sanayiine kısıtlı teknoloji veren, örtülü veya açık ambargo uygulayan, bedelini ödediği uçakları vermeyen, vereceği uçakları fahiş bedellendiren NATO'ya -ki NATO ABD'dir- çamurlu boynuz göstermek midir?
Yerli ve milli silah sistemlerini çok başarı ile üreten ve bunları aynı başarı ile ihraç eden Türk Savunma Sanayii rakiplerine gücünü göstermektedir. Ancak Türk Savunma Sanayiinin bugünkü düzeyine ulaşmasını temin eden yüksek siyasetin görevlisi Savunma Sanayii Başkanlığı'nın NATObirimi oluşturması manidardır. NATO Müdürlüğü, Türk savunma sanayii içindeki Truva atıdır.