Sayın Kılıçdaroğlu, ey CHP’liler

Genel Yerel Seçimlere tam yedi gün kaldı, Pazar günü sandık başına gidiyoruz.

Böyle bir seçim, demokrasi tarihimizde hiç yaşanmadı.

Hiçbir muhalefet partisi, bugünküler kadar şanslı bir seçim yarışına giremedi.

Rahmetli Bayar’dan tutun, bugüne kadar gelmiş geçmiş hiçbir muhalefet lideri, böyle bir şansı yakalayamadı; böyle lime lime dökülen bir iktidara karşı seçim yarışına giremedi.

İktidar üyeleri hakkında yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma, nüfus suiistimali ortalara döküldü.

Karşınızda rezil bir iktidar var

Başbakan, kendisiyle ilgili sosyal medyada patlayacağı iddia edilen ses ve görüntülerin korkusu içinde, yönetimindeki medyada ön alırcasına “silikonla” kişilere bire bir benzeyenin yaratılabileceğini yazdırıyor ve hemen arkasından da sosyal paylaşım sitesi “Twitter”ı dünyaya meydan okuyarak kapatacağını söylüyor ve böyle bir karar aldırıyor.

Aldırıyor ama onun bu yasağını önce ülkenin Cumhurbaşkanı ve sonra kendi milletvekilleri tanımıyor ve deliyorlar.

Yani tam bir iktidarsızlık ve tam bir kepazelik hâkim.

Aynı zamanda ülke bölünmeye doğru süratle sürüklenirken, PKK’nın uzantısı olan siyasi partinin sözcüleri kırk bin kişinin katilinin bir sene sonra tahliye olacağını söylüyorlar.

AKP iktidarı ile böyle bir uzlaşmaları olmadan, bu sözü almadan, bunu söylemeleri mümkün değildir.

Yani sözün özü, CHP’nin karşısında, rezillikleri boylarını aşmış bir iktidar bulunuyor.

Tutarlı ve istikrarlı olmak gerekir

Bütün bunlar göz önüne alındığında, CHP’nin bu seçimden birinci parti olarak çıkması, olmadı, en az yüzde otuz beş oy alması gerekir.

Seçimlerden birinci parti çıkılmaz, oylar da yüzde otuz beşin altında kalırsa bunun tek müsebbibi partiyi yönetenlerdir.

Demokrasi tarihimizde hiçbir genel başkan bu kadar şanslı bir seçime girmemişti. Ne Ecevit’i, ne İnönü’sü ve ne de Baykal’ı.

Bu nedenle kimse çıkıp da, “Baykal kaç alıyordu?”, “Geçmişte ne olmuştu” diye savunma yapmaya kalkmasın.

30 Mart’ta alınacak oyların geçmişle mukayesesi mümkün değildir; zira hiç böyle bir iktidarla yarışmamışlardı.

Ayrıca, geçmiş dönemlerde düşük oy alınmış olması, bugün alınacak düşük oyu savunur kılmaz.

Aday belirleme sürecinde yapılan yanlışlar, parti üst yönetiminde Atatürk Milliyetçiliğini ırkçılık olarak niteleyen bir bölücünün bulunması, Cemaat’le iç içe olmak, Tunceli’de “Dersimliyim” deyip, Ankara’da “Bozkurt selamı vermek” tutarsızlığı, başarısızlığın sebebi olur.

Yani her şeyden öte tutarlı ve istikrarlı olunması gerekirdi.

CHP tabanı, insanların etnik kökeninin kendilerinin şerefi olduğunu, ama Türkiye’de bir tek halk olduğunu, onun da “Türk Halkı” olduğunu kabul eder. Onun dışında bölücülerin ağzıyla “Halkların kardeşliği”ni kabul etmez.

Muhalefet partileri halkta umut yaratmak zorundadır. Umut yaratmıyorsanız, seçmen tercihini etkileyemezsiniz.

Seçim meydanlarında, partinin yerel yönetimler politikasını anlatmanız ve ön plana çıkartmanız gerekir.

Miting meydanlarında herkesin bildiği, “dört bakan bir başçalan” lafı umut yaratmıyor. Hırsızlık, rüşvet, nüfus suiistimali, sokakta oynayan çocukların ağzında, başka şeyler söylemek gerekir, malumun ilanı kitlelerde heyecan yaratmıyor.

Miting meydanlarında gittiğiniz her yerde yörenin sorunlarını anlatacaksınız; aşı, işi anlatacaksınız; imar soygunlarının önüne nasıl geçeceğinizi anlatacaksınız; kent rantını nasıl vergilendireceğinizi anlatacaksınız.

Bölücülerin zekâsından değil, Gezi Parkı gençliğinin pırıl pırıl zekâsından istifade edeceksiniz.

Sayın Kılıçdaroğlu, bu kadar olumlu gelişen şartları, lehe çevirip yüzde otuz beşleri yakalayamıyorsanız, geçmişle mukayese yapmadan önce kendinizi sorgulayacaksınız.

Ey Cumhuriyet Halk Partililer, Türkiye’yi kurtarmak için önce Cumhuriyet Halk Partisi’ni

kurtarmak gerekir, siz de bunu unutmayacaksınız.