Schindler’in Listesi’nden Sophie’nin Seçimi!

Hollywood’un “Yumuşak Güç” silahı sayesinde çekilmiş kaç tane İkinci Dünya Savaşı filmi seyrettiniz ömrünüzde? Tarih ile yakından ilgili olduğumuz için, bizim seyrettiğimiz Yahudi Soykırımı ve İkinci Dünya Savaşı filmlerinin sayısını bile hatırlamamaktayız desek yalan olmaz.

Bu yazıya başlarken, “Holocaust” adı da verilen, Alman Nazilerinin Yahudi ve diğer başka azınlıklara uyguladığı soykırım konusunda kaç film yapılmış diye merak ettik ve hiç de kolay olmayan bir film sayımına giriştik. Uzun uğraşlardan sonra, Nazilerin Yahudilere karşı yaptığı insanlık dışı soykırımı ele alan, tam tamına 495 adet film sayabildik!

Bunların içinde belgeseller olduğu gibi, Schindler’in Listesi, Anne Frank’in Günlüğü, Piyanist, Hayat Güzeldir, Sophie’nin Seçimi gibi Hollywood çok satanları da var. Biz de İtalyan yönetmenler Taviani Kardeşlerin Nazi karşıtı “Kuyruklu Yıldızların Gecesi” adli filmini, tüm romantizmi ile hâlâ hatırlarız.

YUMUŞAK GÜCÜN EN ETKİLİ KONUSU

Elbette “soft power=yumuşak güç” sadece filmlerle olmuyor. Bunun yanına kitap, dergi, araştırma, doktora tezleri, CD’ler, eski zamanların kasetleri ya da LP’lerini de eklerseniz, derya deniz bir “Yahudi Soykırımı” edebiyatı ve malzemesinin ortaya çıktığını görürsünüz.

Bu “soft power” sayesinde, hemen hepimizde Alman faşist Nazilerinin Yahudilere karşı zulmüne karşı bir nefret vardır. Nazi mezaliminin, Yahudilerin yanı sıra komünistlere, çingenelere ve diğer etnik azınlıklara karşı da olduğunun üzerinde fazlaca durulmaz elbette.

Ama bu 495 film ve binlerce kitap sayesinde, Nazilerin Yahudi soykırımı, günümüze kadar süren bir Yahudi sempatisi yaratmış oldu yeryüzünde. Hele, bunu daha da pekiştiren ve ne olduğu hala pek anlaşılamayan bir “anti-semitizm” tanımı ve yasağı ile, önemli bir dokunulmazlık da yaratıldı.

Bu dokunulmazlık zırhı arkasındaki İsrail, aslında dünyanın en “teokratik” devleti haline gelip, kendi vatandaşı olan Yahudilere bile zulüm uygulayan bir “devlet” oldu. Bunu İsrail’deki gösterilerde devletin kullandığı yöntemlerde her gün görmekteyiz.

KENDİ AYAĞINA ATEŞ EDEN KOVBOY!

İsrail devleti, şimdilerde seksen senedir bu “Soft Power” sayesinde yarattığı kendi dokunulmazlık zırhına sürekli ateş edip, delik deşik etmiş olmuyor mu, Filistin’deki zulümleriyle? Yukarıda bahsettiğimiz filmleri seyreden bizler, artık orada zulüm gören Yahudilerin yerine, Filistinli çocukları ve kadınları yerleştirip, bu filmleri bambaşka gözlerle seyretmiyor muyuz? Netanyahu’nun Biden ile oluşturduğu bu savaş koalisyonu, seksen senedir yaratılan bu sempati atmosferini tamir edilemeyecek derecede zehirlediğini bilmiyor mu acaba?

Elbette, İsrail’in kendi nüfusu içinde bile önemli bir kesim, yaratılan bu savaş ve nefret ortamından son derece mustariptir ve bu çıkmaz sokaktan çıkabilmenin bir yolunu aramaktadır. Son zamanlarda elimize geçen ve çok ilgimizi çeken Tel Aviv Üniversitesinden Shlomo Sand’ın “Yahudi Halkının İcadı” kitabı, İsrail’in içinden yükselen ve Yahudi halkının artık normal insanlar olarak yaşama arzusunu ifade eden bir çığlıktır bizce.

VE TEL AVİV’DEN BİR SES GELİR!

Shlomo Sand'ın "Yahudi Halkının İcadı" adli kitabı, Yahudi kimliği ve tarihi hakkındaki geleneksel anlatılara meydan okuyan, tartışmalı ve düşündürücü bir kitap. Tel Aviv Üniversitesi'nde tarihçi olan Sand, Yahudi halkının kökenleri ve sürekliliği hakkındaki yaygın inançların çoğunun, modern icatlar olduğunu savunuyor. İşte bu son derece önemli kitaptan 10 önemli ders ve içgörü:

1. Homojen Yahudi Halkı Efsanesi: Sand, ortak bir kökene sahip tekil, homojen bir Yahudi halkı kavramının, modern bir icat olduğunu savunuyor. Yahudi kimliğinin her zaman çeşitli olduğunu ve tarih boyunca çeşitli grupların Yahudiliğe geçtiğini öne sürüyor.

2. Hazar Hipotezi: Sand’ın en tartışmalı noktalarından biri, Doğu Avrupa'daki Aşkenazi Yahudilerinin büyük ölçüde 8. veya 9. yüzyılda Yahudiliğe geçen bir Türk halkı olan Hazarlardan geldiğini öne süren Hazar hipotezinin yeniden canlandırılmasıdır. Bu, bugünün Yahudilerinin antik İsraillilerden gelen doğrudan bir soy olduğu yönündeki geleneksel inanca meydan okuyor.

EVRİM TEORİSİ YAHUDİLERE DE GEÇERLİ

3. Dönüşümün Rolü: Sand, dönüşümün Yahudiliğin yayılmasında oynadığı önemli rolü vurgular. Antik dünyadaki büyük ölçekli dönüşümlerin çeşitli Yahudi toplulukları yarattığını ve bunun da saf, etnik olarak farklı bir Yahudi soyu fikrini zayıflattığını savunur.

4. Uydurulmuş Gelenekler: Sand, özellikle antik İsrail'den sürekli ve kesintisiz bir soyu vurgulayan birçok Yahudi geleneğinin ve anlatısının, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda, milliyetçi amaçlara hizmet etmek için modern çağda inşa edildiğini iddia eder.

5. Sürgün Efsanesi: Sand, M.S. 70'te İkinci Tapınak’ın yıkılmasından sonra kitlesel bir Yahudi sürgününe dair yaygın inancı da sorgular. Büyük ölçekli bir zorunlu yerinden edilmeye dair, çok az tarihsel kanıt olduğunu ve birçok Yahudi’nin bölgede kaldığını veya zamanla gönüllü olarak göç ettiğini savunur.

6. Milliyetçilik ve Kimlik: Kitap, Yahudi milliyetçiliğinin, özellikle Siyonizm'in, Yahudi tarihi anlatılarının inşasını nasıl etkilediğini araştırır. Sand, tutarlı bir ulusal kimlik yaratma arzusunun, belirli mitlerin güçlendirilmesine ve alternatif tarihlerin bastırılmasına yol açtığını öne sürüyor.

SİYASET TARİH YAZARSA BÖYLE OLUR

7. Tarih Yazımı ve Politik Gündemler: Sand, Yahudi tarihini incelemek için kullanılan tarih yazım yöntemlerini eleştiriyor ve birçok tarihçinin politik gündemlerden etkilendiğini savunuyor. Geçmişi anlamak için daha eleştirel ve ayrıntılı bir yaklaşım çağrısında bulunuyor.

8. Kültürel ve Dini Çoğulculuk: Sand, tarih boyunca Yahudi toplulukları içindeki kültürel ve dini çoğulculuğu vurguluyor. Yahudi uygulamalarının ve inançlarının farklı bölgeler ve dönemler arasında büyük ölçüde değiştiğini belirtiyor.

9. Hafıza ve Mitin Rolü: Kitap, hafızanın ve mitin kolektif kimlikleri şekillendirmedeki güçlü rolünü inceliyor. Sand, tarihi mitlerin çağdaş siyaset ve toplumsal uyum üzerinde derin bir etkiye sahip olabileceğini savunuyor.

10. Yahudi Kimliğinin Yeniden Tasarlanması: Sand, nihayetinde, Yahudi kimliğinin tarihsel karmaşıklığını ve çeşitliliğini kucaklayan bir yeniden tasarlanması çağrısında bulunuyor. Yahudiliğin etnik saflığa daha az, kültürel ve dini çoğulculuğa daha çok odaklanan bir şekilde anlaşılmasını savunuyor.

HAYAT BİR FİLM MİDİR Kİ?

Shlomo Sand’ın "Yahudi Halkının İcadı" adli eseri, Yahudi tarihi ve kimliğine kışkırtıcı ve zorlayıcı bir bakış açısı sunuyor. Sand, uzun zamandır benimsenen inançları sorgulayarak ve tarihsel anlatıların ardındaki politik ve ideolojik motivasyonları inceleyerek, okuyucuları geçmişle eleştirel bir şekilde etkileşime girmeye ve kolektif kimliğin temellerini yeniden gözden geçirmeye teşvik ediyor.

Sonuç olarak, tüm milletlerde olduğu gibi, Yahudi milletinin de Hollywood filmleriyle ve akıtılan sonsuz miktardaki paralarla yaratılan bir yapay kimlik yerine, bilimsel sınırlar çerçevesindeki bir varlık ile, yer aldıkları tüm topluluklarda ortak bir gelecek kurması zorunluluğu kendisini tekrar tekrar göstermektedir.

Hayat bir film değildir ki, kafanıza göre bir senaryo yazıp, kahramanlar üretebilesiniz! Çünkü, unutmayınız ki tüm filmlerin son sahnesinde, her zaman bir “The End, La Fine, La Fin, El Fin, Das Ende veya SON” yazısı olur.