Şecâat arz ederken... -(TAMAMI)

TRT televizyonlarında çalıştığım dönemde haftanın belirli günlerinde Program Müdürlüğü’ne bağlı şube müdürleri toplantısı yapılırdı. Yayın-Yönetim Şubesi Müdürü arkadaşımız, yayın akışı ve güvenliğiyle ilgili sert eleştiriler yapardı. Yapardı ama eleştirilerinin çoğu kendi sorumluluk alanına girerdi.

O hesap: ilmi ve kalemi kuvvetli Fethullah Gülen Hoca, ABD’de yayınlanan Financial Times gazetesinde (27.09.12) “Peygamber’in Geleneğinde Şiddet Yoktur” başlıklı bir yazı yayınlamış. (Zaman, 29.09.12) Yazıyı okuyunca, acaba bizim Yayın-Yönetim Şube Müdürü arkadaş mı kaleme almış diye düşündüm.

Ne var ki yazının adı Kur-an’la ve tarihsel gerçeklerle çelişmekte: Ama isterseniz, Yahudiler ve dinden çıkanlarla (irtidat edenlerle) ilgili ayetleri ve İslam’ın kuruluş yıllarında Yahudi kabilelere uygulanan zulüm ve katliamları unutalım; bu yazının kapsama alanı dışında bırakalım.

Kaş yapayım derken

Fethullah Gülen’in yazısı, İslamcıların Libya’nın Bingazi kentinde ABD büyükelçisi ile elçilik çalışanlarını öldürmeleriyle ilgili. Giriş bölümünde, İslam’ın, Hz.Muhammed’in ve İslâm’ın kutsal değerlerinin Batı ülkelerinde zaman zaman hakarete uğradıklarını, Müslümanların bu türden hakaret ve küfürleri kabul edemeyeceklerini söylüyor, ancak Müslümanların bu türden tahriklere kapılmamalarını, şiddete başvurmamalarını tavsiye ediyor:

“İslâm’ı aşağılayanlar Müslümanları olumsuz bir şekilde tanıtmaya çalışıyor olabilirler, böylece Müslümanların ayrımcılığa uğramalarını, izole edilmelerini, kovuşturulmalarını ve sınır dışı edilmelerini meşru göstermek isteyebilirler. Müslümanların dünyasında kasıtlı bir şekilde karmaşa başlatmak yeni bir husus değildir.”

Fethullah Gülen’in yazma ve yazınsal mantığı son derece zayıf, dünyadaki 1 milyar 600 milyon Müslüman nüfusa çocuk muamelesi ediyor ve sanki “Sen terbiyeli ol kötü arkadaşlara uyma” diyor. Sanki bu 1 milyar 600 milyonluk kitle yetişkin değil, her türlü bilinçten yoksun!

Batı’ya göre: Zaten bazı Müslümanlar, sorunlarını yasal yollarla halledeceklerine feveran edip katliam yapıyorlar, suç işliyorlar. Uygarlıktan uzak tepkiler!

Fethullah Gülen bunları kabul ediyor ve baldırı çıplak, serseri meşrep dindaşlarını uyarıyor. Belki duymuşsunuzdur: Pakistan’ın Demiryolları Bakanı Gulam Ahmad Bilour, Hz.Muhammad’e hakaret içeren filmin yönetmeninin öldürülmesi için 100 bin dolar ödül vereceğini açıkladı (Yurt gazetesi, 24.09.12). Şimdiye kadar aksi bir açıklama yapılmadığına göre ödülü Pakistan devleti ve hükümeti de onaylıyor. Buna ne buyrulur? Gülen Hoca, bu ilkelliğe karşı bir tepki gösterdi mi?

Fethullah Gülen ve benzerleri, tahrikleri mahrikleri bir yana bırakıp, “Bu Müslümanlar neden böyle?” sorusunun inandırıcı yanıtlarını aramalı.

Cevapsız sorular

Gülen Hoca, “Müslümanlar olarak kendimize sormamız gereken soru şudur” diye saymaya başlıyor:

- Biz İslâmı ve peygamberi dünyaya hakkıyla tanıtabildik mi?

- Peygamberin örneğine uyup onu hayranlık uyandırıcı bir şekilde tanıtabildik mi?

- Sadece sözlerimizle değil, hareketlerimizle de bunu amaçlamalıyız. Eğer İslâm denildiğinde insanların aklına ilk gelen intihar bombacılarıysa, onlarda nasıl İslâm’la ilgili olumlu fikirler oluşabilir?

- Masum sivilleri öldürmek Müslümanların maruz kaldığı barbarlıktan farklı mı gerçekten?

- Bu rezil filmle hiçbir alakaları olmayan Libya’daki Amerikan elçiliğine saldırmanın, elçiyi ve elçilik görevlilerini öldürmenin ne gibi bir mantığı olabilir?

- Eğer bu saldırıların arkasında Müslümanlar varsa, bu Müslümanlar İslâm’ın ne olduğundan habersiz olmalılar ve İslam adına büyük suç işliyorlar.]

***

Fethullah Hoca, kesenin ağzını açıp paralar saçarak, her yıl dünyanın dört bir tarafında “Abant Konferansları” diye bir şey düzenlettiriyor. Önümüzdeki yıl yaptıracağı Abant Konferansı’na dünyanın önde gelen, din bilimcilerini, din tarihçilerini, tarihçilerini, psikologlarını, sosyologlarını, suç bilimcilerini davet ettirip, yukarıdaki soruları sorsun. Ayrıca Türkleri ve Müslüman ülke temsilcilerini de bir başka toplantıya davet ettirsin. Ama iki konferans aynı günlerde ve ayrı ülkelerde yapılsın. İki konferansta ortaya çıkan cevapları incelemek ve yorumlamak üzere, iki toplantıya katılanların yer almayacağı bir başka konferans düzenlensin. Üçüncü konferansın vereceği raporu ben tek cümle ile özetleyeceğim: İslâm’ın yorumu çağdaşlaşmadan Müslümanlar çağlarına uyum sağlayamazlar.

Hoca’nın öğütleri

Fethullah Hoca, “Bir Müslüman her zaman hilesiz olmalıdır ve hareketlerinde ve sözlerinde tutarlı olmalıdır. Hıristiyanların, Yahudilerin, Budistlerin ve diğerlerinin kutsal değerlerine kendi dinine ve değerlerine karşı göstermesini beklediği saygıyı göstermelidir. Müslüman, tepkisini gösterirken doğru olan ‘orta yol’dan ayrılmamalıdır” diyor, ki der!

Ama tarihin tanıklıkları, Müslümanların her zaman hilesiz, hareket ve sözlerinde tutarlı olmadıklarını; başkalarının din ve kutsal değerlerine saygı göstermediklerini; tepkilerini gösterirken çoğunlukla aşırı yolları seçtiklerini kanıtlıyor.

Yüzlerce yıldır Müslümanlara aynı türden “nasihat” yapılıyor ama nasihatler onların umurunda bile değil. Bir kulaklarından girip ötekinden çıkıyor. Neden?

El cevap

Çünkü Müslümanlar en azından 700 yıldır çağının çağdaşı olma niteliğinden yoksunlar! Çareyi ve kurtuluşu da söyleyeyim: Çare İslâm’ın kendisinde değil! AKP ve Gülen cemaatinin yıkmaya çalıştığı laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine saygı göstermekte ve onu örnek almakta!..