Seçim ve 14 Mayıs sonrası ‘senaryolar’

Dünyanın gözü bugün Türkiye’deki seçimde.

Ayrıntılara girmeden önce, en son yazacağımızı baştan yazalım; Hangi partiden olursa olsun, kime oy verirse versin, Türkiye halkının provokasyonlara alet olup, bir birine karşı kazanacağı bir ‘zaferi’ yoktur! Umarız halkımız bu zaferi şimdi sıralayacağımız ve istenmeyen en kötü ‘senaryoya’ karşı kazanır.
Dünyanın dikkati sadece sonuçlara değil, aynı zamanda seçim sonrası sürece odaklı. 2023 son 50 yılın en önemli seçimi ve dönüm noktası şeklinde ifade ediliyor. İttifaklar içerisindeki ‘kripto yapılar’.
Aylardır içerde çeşitli öngörüler, analizler, yorumlar ve anketlerin yanı sıra ifşalar, kasetler ve olası ‘senaryolar’ gündemi meşgul ediyor. Ancak dışarıdaki emperyalist merkezlerin düşünce kuruluşları, seçimin ardından bazı güçlerin harekete geçeceğini ‘tahmin ediyor ve öngörüyor’. 
Son haftalarda Cumhur ve Millet İttifakı içerisindeki ‘kripto’ yapılar, karşılıklı paslaşıyorlar.
Millet İttifakı içerisinden Cumhur İttifakına ve tersine medya aracılığıyla malzeme servis ediliyor. Bir yalanın en etkili ve en geniş biçimde karşılık bulabilmesi için, önce beş doğru haber paylaşılıyor. Nihayet en sona bırakılan tek yalan, geniş seçmen kamuoyunun ‘algısında’ doğru kabul ediliyor.
İçerde bunlar yaşanırken Atlantik ötesinde şu propaganda yapılıyor: “Seçim sürecinde ortalık kana bulanacak”. Cumhur İttifakı adayı Sayın Erdoğan’a ‘kundakçı, zorba, diktatör’ gibi sıfatlar, Batının tirajı yüksek holding medyalarının kapağından yayınlanıyor. Avrupa’daki bayrak yakma girişimi ve Kuran yakma eylemleri ve en son yurt dışındaki seçim sandıklarının Alman Hükümeti tarafından sınırlandırılması, Erdoğan’ın oylarını düşürmüyor, tam tersine yükseltiyor.

Millet İttifakı adayı Sayın Kılıçdaroğlu’na gerek yurt içinde gerekse Batı dünyasında, büyük arayla önde olduğu ve kazanmasına ‘kesin’ gözüyle bakılıyor. Dünya para sistemini yönlendiren plütokratların Economist dergisi, kapaktan ‘Erdoğan gitmeli’ haberini yayınlıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ise kazanacağı tahmin ediliyor. Youtuberların sokak anketlerinden şirket anketlerine kadar ve mitinglerdeki toplanan kitle sayısında, Kılıçdaroğlu hep önde ‘gösteriliyor’.

‘ERDOĞANSIZ’ AK PARTİ, İKTİDAR ORTAĞI

Millet İttifakı içerisinde parantez açıldığında (Saadet+Deva+Gelecek partileri+eski AK Partililer) ‘Erdoğansız AK Parti’nin’ olduğu ortaya çıkıyor. AK Parti’nin tabanından destek bu sayede sağlanıyor. Millet İttifakı’nın bu yapıyla AK Parti’nin ilk ‘parlak’ yıllarındaki politikalara geri döneceği analiz ediliyor. Batının tekelci sermayesi gelişmelere bu açıdan bakıyor.

Meclis Milletvekili seçiminde CHP listesinin çoğunluğu elde edeceği, Erdoğanlı AK Parti’nin ise ilk kez ‘muhalefet’ olacağı, ayrıca öngörüler arasında.
Bu özetten ‘olası senaryolara’ geçelim.

BİRİNCİ SENARYO; CUMHUR İTTİFAKI KAZANIYOR

Akşam saatlerinde bazı teknik aksaklıklar ve ‘İnternet kesintisinin’ ardından, Cumhur İttifakı “%51” yani çok az farkla seçimi kazanır. Buna itirazlar yükselir, ancak sorun Anayasa ve hukuk içerisinde çözülemez.CHP tabanından ‘Muharrem İnce olmasaydı kesin kazanırdık’ sesleri yükselir ve ortam bir süre yatışır. Akabinde Millet İttifakı seçmenleri sokağa çıkar ve protestolar ülkenin her yerine yayılır. Hükümet bitmeyen protestolara karşı öncelikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde polisi görevlendirir. Türkiye yaz aylarına çok sıcak girer ve nihayet durum ‘kontrol’ altına alınır.

ABD, AB ve bazı Batılı devletler Sayın Erdoğan’a ülkelerine seyahat ve giriş yasağı getirerek, ardına ‘yargılanmasını’ ilan ederler. Sonra BM Türkiye’ye karşı ekonomik yaptırımları gündeme getirir ve Batının kapıları Türkiye’ye kapanır. ‘Ambargo’ altındaki Türkiye mecburiyetten dolayı, yönünü Rusya, Çin, İran ve Avrasya bölgesine döner.

İKİNCİ SENARYO; MİLLET İTTİFAKI KAZANIYOR

Millet İttifakı “%55” ile kazanıyor. ‘Hile yapıldı’ gerekçesiyle öncelikle hukuki itirazlar başlar. YSK tüm incelemelerini tamamlar ve nihayet seçimin ‘tekrarlanmayacağını’ duyurur. MHP’nin tabanından ‘Sinan Oğan olmasaydı seçimi Cumhur İttifakı kazanırdı’ sitemleri yükselir. Ortam bir süre yatışır, ancak daha sonra “Millet İttifakını dış güçler destekliyor” “bu bir siyasi darbedir” söylemleriyle Cumhur İttifakı’nın seçmenleri alanlara çıkartılır.

Bu arada Millet ve Cumhur İttifakı içerisindeki ‘kripto’ yapılar, seçim sürecinde Ankara’da kurulan ‘gizli karargahın’ talimatlarını beklerler. Gizli karargah, yabancı büyükelçilikler gibi özerk bölge içerisinde dokunulmaz statüye sahip. Yabancı istihbarat elemanları da bu karargâhla seçim sürecini takip ediyor.
Önceki yıllarda TSK içerisinden tasfiye edilen bazı Süper NATO’cu güçler, paramiliter örgütler kurarak çatışma ortamlarına zemin hazırlar. Paramiliter örgütler içerisinde özellikle ‘mülteci’ maskesiyle Türkiye’ye akın eden ve silah kullanabilen cihatçılar da kullanılır.

ÜÇÜNCÜ SENARYO; CUMHUR VE MİLLET İTTİFAKI ‘KAYBEDİYOR’

Ülkedeki protestolar durmak bilmiyor olaylar kontrolden çıkıyor ve ‘kaos’ ortamı tezgahlanıyor. Türkiye içerisindeki silahlı ‘mekanizma’ harekete geçiyor ve 15 Temmuz’da ‘yarım kalan iş’, tamamlanmak istenir. Cumhur ve Millet İttifakı içerisindeki ‘kripto yapıların’ siyasi ayağı harekete geçerek ‘durumdan vazife çıkarmak’ ister. Aynı zamanda Türkiye’yi Ege ve Akdeniz’den çevreleyen ABD üslerinden ‘alarm’ sesleri yükselir. Türk Ordusu genel durumu tüm ayrıntılarıyla değerlendirdikten sonra, ‘yardım istemeden’ müdahale etmek zorunda kalır. Ülke genelinde ‘sıkı yönetim’ ilan edilir. NATO karar alır ve üyesi olan Türkiye’ye ‘alarm’ bahanesiyle, bazı bölgelere silahlı güçlerini takviye eder. Rusya bu gelişme karşısında jeostratejik bakımdan rahatsız olur ve NATO’nun bir an evvel Türkiye’den çıkmasını ister. Uluslararası gerilim daha da yükselir.

ÇIKIŞ YOLU; TÜRKİYE HALKI KAZANIYOR 

Olağanüstü koşullarda ve en büyük zorlukları aşmada, sistem partileri çözüm, strateji ve geleceğe yönelik ‘inandırıcı’ program hayata geçiremezler. İttifaklar dağılır ve ‘seçmenler’ sistem dışı yönelişe mecbur kalır. Halk artık seçimden ve tıkanan sistem bataklığından çıkarak “Devrim” iklimine geçer ve nefes almaya başlar. Uluslararası konjonktür ‘çok kutuplu dünyanın’ doğmasını durduramaz. Türkiye’nin NATO’dan kopma arifesi dönüm noktası olur. Bu dönemden sonra tarih, Öncü Parti’yi Türkiye sahnesine ve göreve çağırır. Öncü Parti’nin de merkezde yer alacağı ‘Geçici Milli Hükümet’ ilan edilir.