Seçime doğru İsveç dersleri

Sonunda beklenen oldu, ekonomik durgunluk (resesyon) Avrupa’nın kapısını çaldı. Beklenen oldu diyorum ama, doğrusu AB bürokratları bunu beklediklerini hiç itiraf etmediler. Avrupa’nın “aşırı” sağcıları ve solcuları dışında işlerin buraya varacağını söyleyen yoktu.

İşte sonunda “aşırı” diye küçümsedikleri insanlar haklı çıktılar. Rusya’ya yönelik yaptırımlar ters tepti. “Aşırıların” söylediği gibi, “Amerika’nın zoru ile girişilen savaşta Avrupa, kendi kendini vurdu.”

İSVEÇ’TE ALIŞILMADIK GÖRÜNTÜLER

Ajanslar, “Avrupa’da resesyona giren ilk ülke İsveç oldu.” diye haber geçiyorlar. Stockholm’de her sabah altıda evsizlere çorba ve ekmek dağıtan Homeless Life adlı kuruluşun standının önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Bir yardım gönüllüsü “Hiç bu kadar çok talep olmamıştı, çok zengin bir ülkede yaşıyoruz ama toplum hızla fakirleşiyor.” diyor.

Kızılhaç’ın yoksullara ucuz gıda dağıttığı bir şubesinde de durum aynı. Yetkililer, temel gıdaya muhtaç olan insanların sayısının hızla arttığını söylüyor. 73 yaşındaki emekli bir kadın, “Gıda fiyatları çok yükseldi, artık süt, yumurta gibi bazı besinleri alamıyorum, onun için haftada iki kez buraya geliyorum.” diyor.

İSVEÇ İLK HALKA

İsveçli ekonomistlere göre her şey hızla artan enerji fiyatları ile başladı. Daha sonra buna gıda enflasyonu ve kiralardaki artış eklendi. Genel görüş, Rusya’ya yönelik tutumun ekonomik bunalımı tetiklediği yönünde.

Bunun, tüm Avrupa’yı bekleyen büyük resesyonun ilk halkası olduğu özellikle belirtiliyor. Krizin İsveç’ten başlaması ülkenin ekonomik anlamda ABD’ye çok yakın olmasına bağlanıyor. İsveç’in ekonomik bünyesi, Avrupa geneline göre hep daha sağlıklı oldu. Dolayısı ile diğer Avrupa ülkelerindeki krizin İsveç’tekinden çok daha ağır olacağı tahmin ediliyor.

Avrupalı uzmanlar, Rusya savaşındaki tutumun büyük bedellere yol açtığını -nihayet- kabul ediyorlar. Tamamen ABD güdümünde hareket eden AB bürokratlarının ve liberal/sol hükümetlerin Rus düşmanlığı “zengin kıtayı” ekonomik felaketin eşiğine getirdi.

TÜRKİYE’NİN FARKI

Bazı “cesur” gazeteciler ve akademisyenler ise, satır aralarında da olsa Türkiye’nin doğru bir yol izlediğini söylüyorlar. Ancak bunlar mahcup imalardan öteye geçmiyor. Şu sıralar Avrupa’da bir gazeteci Erdoğan hükümetini açıktan övmeye kalkarsa sonsuza dek işinden olabilir!

Öte yandan, Avrupalıların hala ağızlarına alamadıkları bir başka konu daha var: Enflasyona karşı faiz yükseltme politikasının işe yaramamış olması! İsveç’te faizler bir yıl içinde tam dört kat artırıldı. Ama faizi artırmak soruna çözüm olmadı. Diğer ülkelerin durumu da İsveç’ten farklı değil.

Batılıların bu konuyu hiç açmamalarının sebebi faizin kapitalizm için bir dogma olması. Kapitalizm her şeyi sorgulayabilir, ailenizin içine kadar girip çocuğunuzun cinsiyetini bile tartışmaya açabilir ama faizi asla tartışmaz, çünkü faiz “kapitalist dinin” olmazsa olmazıdır! Doğal olarak, Türkiye’nin faiz karşıtı politikasına da hiç değinilmiyor.

Türkiye dolu dizgin seçime yaklaşıyor. Millet İttifakı’nın öve öve bitiremediği, rol model kabul ettiği, “15 Mayıs sabahı bize milyarlarca dolar para gönderecekler” dediği Batı’nın hali ise işte bu…. Evet, kendileri para bulabilirlerse belki size de biraz gönderirler!