Seçimin kazananı yok
Seçimlerin tozu dumanı biraz insin diye bekledim.
Kazanan yok.
Sadece Erdoğan belki diyebiliriz.
Görevini sürdürecek, ama işi çok zor.
Yeni sistem yetkiyi bir kişide topluyor.
Tsunami gibi yaklaşan ekonomik krizin tek sorumlusu da o görülecek.
Bir de yeni ortak, MHP ve Bahçeli tabii.
Bugünden sonra konuşacağımız iki konu olacak: Ekonomik kriz ve terör.
Kriz ağır basacak, çok can yakacak.
Seçim öncesi dağıtılan rüşvetler şimdi bir bir geriye fazlasıyla alınacak.
Kasım ayında yerel seçimler var muhtemelen.
Bakalım halk bu seçimlerde ne yapacak?
BAHÇELİ VE KILIÇDAROĞLU
Başından beri söylüyorum.
CHP ve MHP farklı şekil ve yöntemlerle iktidarı ayakta tutan en önemli siyasi unsurlardır.
Baykal sayesinde başbakan olan Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu sayesinde de iktidarını korudu, güçlendi ve başkan oldu.
HDP ve FETÖ’ye verilen örtülü örtüsüz destekler sayesinde 24 Haziran seçimini AKP ve MHP güle oynaya kazandı.
Muhafazakar sağ seçmen ekonomiden ne kadar canı yanarsa yansın, ikinci tura kalınırsa HDP’nin kilit parti olacağını anladı ve ilk turda Erdoğan’ı daha fazla destekledi.
Seçim gecesi hayalkırıklığına uğrayan milyonlarca CHP’li muhalif seçmen, hala Muharrem İnce’nin YSK önündeki konuşmasını dudak okutmaya, gece gelen tehdit mesajlarından bahane üretmeye çalışıyor.
Oysa olay çok net.
HDP’nin barajı geçtiği anlaşılınca iş bitti ne itiraz kaldı ne direnme.
Tüm mesele PKK’nın siyasi kanadının Meclis’e sokulması, Atlantikçi siyasetlerde koz olarak kullanılmaya devam edilmesiydi.
Liberal yetmez ama evetçiler o gece ve ertesi sabah sevinçlerini saklayamadılar, CHPliler kan ağlayıp depresyon yaşarken.
Dikkat edin seçim sürecinde İnce ve Kılıçdaroğlu Atatürk’ü pek telaffuz etmediler.
Recep Tayyip Erdoğan ise sürekli dönen reklam klibinde Atatürk ve Bandırma vapurunu kullandı.
Yerli ve milli kavramı etkili oldu.
Kayıp yüzde 7’de tutuldu.
Ancak artık gerçeklerle yüzleşme zamanı geliyor.
Kozmik dış borç ve cari açık, yüksek enflasyon ve faizler, dolar ve avrodaki devalüasyon baskısı Türkiye’yi iflasın kıyısına sürüklüyor.
Mark Mobius gibi sıcak paracı akbabalar ellerini ovuşturup batan geminin mallarına el koymayı bekliyor.
IMF kapısına gittiğimizde ise bu kez sadece kemer sıkma değil Kıbrıs ve Güneydoğu, Ermenistan şartları masaya gelecek.
AKP-MHP milliyetçi İslamcı koalisyonu o zaman ne yapacak merak ediyorum.
Gerçi yCHP ve HDP var oldukça iktidarlarını sürdürürler.
Atlantikçi medya, mafya ve sıcakpara hakimiyeti bu krizin atlatılmasına yetmeyecek ve Türkiye, önünde sonunda Avrasya’ya kurumsal ve kararlı olarak yönelecektir.
İşte o zaman Milli Hükümet arayışı ve Milli Kurtuluş programının hazırlanışında öncü Vatan Partisi öne çıkacaktır.
Bu programı 1993’ten beri yazan Perinçek’e, VP’ne hakaret edip ona yandaş, ajan, deli divane suçlaması yapanlar da utanacaktır.
Demokrasi beşiği denilen ABD ve Avrupa, son 2 yüzyılın en büyük sömürgeci katilleridir.
İsrail zulmünü savunmak için BM İnsan Hakları Komisyonu’ndan çekilen, mülteci çocukları ailelerinden ayırıp kafeslere kapatan, dinci terörü yöneterek, dünyaya savaş ve kargaşadan başka bir çıkış yolu sunmayan bu ‘yeni barbarlar’, ne Türklere, ne Kürtlere bir çözüm öneremez.
Türkiye, er ya da geç, Atatürk’ün 6 oklu milli hükümet cephesinde bütünleşecektir.
Bu seçim veya bir sonraki Atlantik aritmetiğiyle yapılacak diğer seçimin pek bir hükmü de olmayacaktır.
Türkiye’ye göklerden kurtarıcı inmeyecek, kurtaracak program zaten önümüzde hazır.
Atatürk’ün Avrasyacı, bölge merkezli dış politikacı, bilime dayalı üretme ve kalkınmacı programı.
Oraya doğru gidiyoruz, enseyi karartmayın!