Seçimlerin seçimi

"Başlangıç" belgeseli için Caddebostan Kültür Merkezi'nde, Bağdat Caddesi Forumu'nun davetlisiyiz. Yönetmen Serkan Koç'un gözüyle Gezi günlerini izliyoruz. Salon tıklım tıklım.

Adeta yeniden yaşıyoruz tarihi değiştiren yazı. Biber gazı kokusunu, ölen ve yaralanan gençlerin acısını, ülkeyi aydınlatan özgürlük kıvılcımlarını...

Gösterimden sonra, Serkan Koç ve TGB'den Gizem Doğan ile söyleşi... Naçizane sözlerimi salondaki güzel insanların bazıları destekliyor, bazıları şaşırıyor, bazıları da eleştiriyor.

O an karar veriyorum. Söylediklerimi Aydınlık'ta yazacağım.

Mesela, eğer amacımız seçim kazanmaksa, asıl kazanılması gereken insanlar o salonda değil. Zaten hepsi aynı partilere oy verecek bir grup insanız.

Aramızda tabii ki tek bir "İslamcı" ya da "Kürtçü" yok. Amiyane tabirle, kendimiz çalıp kendimiz oynamaktayız.

Böyle toplantılar insana gaz veriyor ama seçim sonuçları değişmiyor. O zaman da başlıyor "zaten bu cahil millet..." muhabbeti.

Ama sakın sebeplerden biri de bizim içe kapanışımız olmasın? Diğer mahalleleri artık merak etmeyişimiz? Gönül bağı kurmaktan kaçınmamız?

Salondan biri "ama onlarda kafa yok ki!" diyor. Söylediklerimi teyit ettiğinin farkında değil.

Memleket siyaseten üçe bölünmüş halde. Türk milliyetçileri, İslamcılar ve Kürtler... Seçim sonuçlarını da bu konjonktür belirliyor.

Birbirinden hızla uzaklaşan ve ideolojik duvarlarla ayrılmış üç mahalle söz konusu. Resmen Yugoslavyalaşma.

Oysa seçim kazanmak istiyorsak, diğer mahallelerdeki insanları kazanmamız lazım. Böyle şeyleri ancak haklılığından emin, özgüveni tam insanlar yapar. Biz de çok şükür öyleyiz, değil mi?

Salondaki dostlara hangi gazeteleri okuduklarını soruyorum. Cevaplar belli. Aydınlık, Sözcü, Yurt, Cumhuriyet...

"Peki hiç zıt görüşlü gazetelere de bakmayı düşündünüz mü?" diye sorduğumda, genç bir kız cevabı yapıştırıyor. "Tahammül edilecek gibi değiller!"

"O zaman başkalarının bizi dinlemesini nasıl bekleyeceğiz?" diye soruyorum, kaş çatmakla yetiniyor.

Önümüzde iki yol var. Ya kendi mahallemizin kahramanı olmaya oynayacağız ya da mahalleler arasında, ortak ulusal değerler etrafında gönül bağları kurmaya.

Diğer mahallelerdeki vatandaşları dinleyip onları da bizi dinlemeye çağırmaya. Atatürk cumhuriyetinin değerlerini bu şekilde hatırlatmaya.

Bu galiba göründüğünden daha önemli... Yaklaşan yerel seçimleri ve sonrasını, yapacağımız seçim belirleyecek.

Mahalle duvarlarının içine kapanıp kalmak ya da diğer mahallelere özgüven ve muhabbetle açılmak... Bu seçim bizim!