Sendikacılıkta bir kilometre taşı -(TAMAMI)

Türkiye’nin, Birleşmiş Milletlerin kurucusu olması ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ni imzalamasından sonra ülkemizde işçi sendikaları yasal bir kimliğe kavuştu. 1947 yılında kabul edilen 5018 sayılı Yasa sendikalarımız için bir başlangıçtı ve 1963 yılında kabul edilen 274 ve 275 sayılı yasalar gerçek sendikacılığın başlangıcı oldu. 1980 sonrasında sendikaların gücünü azaltmak için çaba gösteren hükümetler oldu ama hiçbirisi sendikaları güdümlü hale getirmek çabasına soyunmadı. Bu olumsuz başarıyı sadece AKP hükümeti gerçekleştirebildi. Bunun nedeni açıktı; çünkü AKP Türkiye’nin laik, demokratik düzenini değiştirerek bir İslam cumhuriyeti kurmak istiyordu ve bunu sağlamak için bütün muhalefet odaklarını yok etmesi veya yandaş yapması gerekiyordu. Sendikalar namlunun ucundaydı ve iki konfederasyon ve bunlara üye sendikaların çoğu AKP hükümetine teslim oldu. Sendikacılığın ve sendikaların onurunu korumak isteyen bir avuç sendika, hükümetin yeni hedefi olmuştu.

Bu yeni hedef olan sendikalardan Tek Gıda-İş sendikacılık tarihimizde rastlanmayan bir hükümet saldırısı yaşadı ve hükümet Türk-İş’in bazı yöneticileri ile işbirliği yaparak bu sendikanın Genel Başkanını değiştirmek istedi; çünkü sendikanın genel Başkanı Mustafa Türkel, bağımsız ve özgür sendikacılığa inanıyor ve AKP’ye biat etmiyordu. Sendika, Çalışma Bakanlığı’nın inanılmaz engellemelerine rağmen ÇAYKUR’da yetki alıp sözleşme masasına oturunca greve gitmek zorunda kalacağını biliyordu. Sendikanın hiçbir önerisi kabul edilmedi, sendika greve gitti ve ÇAYKUR Genel Müdürü grevi kırmak için bir yandan işçileri tehdit etti, diğer yandan mevsimlik işçileri bir ay öncesinden işbaşı yapmaya davet etti ve korkutulan işçiler greve katılmadı. Hükümet işte bu aşamada aradığı fırsatı yakaladığını sanarak bazı Türk-İş yöneticileri aracılığı ile Tek Gıda-İş Sendikası’nın üç yöneticisine şu mesajı gönderdi, “ÇAYKUR’da sizinle sözleşme imzalarız ama Başbakana Genel Başkanınızın kellesini götürmemiz gerek.” Bu inanılmaz öneri üzerine üç yönetici sendika karar defterine Genel Başkanın yetkilerini kaldıran bir kararı yazarak bir saray darbesi yapmaya kalktı. Durumu öğrenen ve Genel Başkanlarının dürüstlüğüne, söylemlerinin doğruluğuna inanan şube başkanları büyük çoğunlukla darbecilere karşı direnerek olağanüstü genel kurul için imza topladı. Üç yöneticinin çıkardığı tüm engeller aşılarak Olağanüstü Genel Kurul toplandı ve Mustafa Türkel’in başkanlığında yeni yöneticilerle özgür sendikacılığın onurunu koruma kararı aldı. 4 Ağustos’da yapılan olağanüstü genel kurulda tabanın desteğini alarak güven tazeleyen Mustafa Türkel, onurlu sendikacılık örneği vermeye devam ederek sendikacılığımıza çok önemli bir mesaj verecektir.

Hükümetin tüm yasa ve evrensel normlara aykırı olarak bir sendikanın içişlerine müdahalesi ve bu müdahaleye karşı sendika şube başkan ve üyelerinin yiğitçe direnişi sendikacılık tarihimizde ilktir ve koltukları için sendikalarının özgürlüklerini satan diğer sendika başkanlarına ders olacak niteliktedir. Tek Gıda-İş sendikasının şube başkanları ve üyeleri özgür ve bağımsız sendikacılık yoluna çok önemli bir kilometre taşı dikmişlerdir ve davranışları sendikacılık tarihimizde hak ettiği yeri alacaktır.

Hükümet yaptığı bu çok vahim yanlıştan umarız gerekli dersi çıkarır. İnsanların özel yaşamlarının her evresine karışan Başbakan nasıl bir Gezi Direnişi ile karşılaşmış ve karizması nasıl fena halde çizilmişse umarız aynı direnişi işçilerle yaşamamak için artık sendikalara müdahaleden vazgeçer.

Halkımız ve özellikle işçilerimiz siyasetçiler tarafından koyun gibi görülmeyi kabul etmemelidir. İşçilerimiz özgür sendikacılığın kendileri için ne kadar önemli olduğunu, Tek Gıda örneğinden hareketle, artık anlamalıdır. Sendikaların onuruna inanan yöneticiler bundan böyle işçilerin eğitimine ve onların siyasi bilinçlenmesine büyük önem vermelidir. İşçiler eğilmeyerek, zulmün karşısında dimdik ayakta durarak da kazanabileceklerini Tek Gıda-İş örneğinden öğrenmelidirler.