Sendikaların önündeki en büyük engel

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 25.7.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğine göre ülkemizde 20 işkoluda 140 sendika vardır. İş sözleşmesine dayalı olarak çalışsan 12.287.238 işçi ve 1.189.481 sendika üyesi vardır. Sendikalaşma oranı ise yüzde 9.68 dir. Oysa gerçek farklıdır. 2013-2014 yılları arasında aynı Bakanlığın verilerine göre 27 bin 230 işyerinde 986 bin 739 işçiyi kapsayan 4 bin 247 toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır ve sendikalaşma oranı yüzde 7’dir. Ülkemizde 1 milyonun üzerinde işyeri bulunduğu anımsanırsa işçilerin işyerlerinin yüzde 80’ninde örgütlenemediği ortaya çıkmaktadır. Bunun nedenleri üzerinde mutlaka durmak gerekir.
ÖNCE ÇİFTE BARAJ ENGELİ6356 sayılı yasanın 41. maddesine göre bir sendikanın toplusözleşme yapma yetkisi alabilmek için kurulduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde 1’ini işletme sözleşmelerinde çalışanların yüzde 40’ını işyeri sözleşmelerinde de çalışanların yarıdan bir fazlasını örgütlemiş olma koşulu vardır. Bu çifte baraj ILO tarafından çok eleştirilmiş ve sendika özgürlüğünün önündeki engel olarak tanımlanmıştır. Özgür toplusözleşme düzeni için bu barajlar sistemi kaldırılmalı ve kendini güçlü ve örgütlü olduğuna inanan sendikaların işverene çağrı yapabilmesi ve sendikanın örgütlenme gücünü kabul eden işverenin toplusözleşme masasına oturması öngörülmelidir. Almanya’da sistem böyledir ve doğrusu da budur.
SENDİKA ÜYESİNİN İŞTEN ÇIKARILMASIÜlkemizdeki düşük sendikalaşma oranının temel nedeni işverenlerin bu çağda temel bir hak olan işçilerin örgütlenme hakkını bir türlü kabul edememeleridir. Çalışanların iş güvencesi yasada var ama gerçekte yoktur. 4857 sayılı İş Yasası’nın 18-22’nci maddeleri işten çıkarılan işçilere işe iade davası açma hakkı tanımaktadır. Uzun sürse de davanın sonunda yargı feshin geçersiz olduğuna karar verirse işverene iki hak tanınmaktadır. Ya o işçiyi yeniden işe alacak ya da tazminatı ödeyerek işine dönmesini engelleyecektir. Bizde yaygın olan işverenlerin tazminat ödeyerek sendika üyesi işçiyi cezalandırmasıdır. İşsizliğin yoğun olduğu ülkemizde tazminat ödense de işçinin işsiz kalması büyük felaket ve hele bunun sendikalaşmanın önünü kesmek için yapılması büyük rezalettir. Yapılması gereken, fesih hangi nedenle olursa olsun, yargı aşamasına işçiye tercih hakkı tanınmalıdır. İşsiz kalmak istemeyen işçi mutlaka tazminat yerine işe iade edilmeyi tercih edecektir. Yasa değiştirilerek işe iade edilmeyi tercih eden işçinin işe alınması, boşta geçen sürelerin ücret ve sosyal hakları ödenerek, zorunlu hale getirilmelidir.
SENDİKALARIN YAPMASI GEREKEN1 Kasım seçimlerinden sonra eğer bir hükümet kurulabilirse sendikaların yapacakları ilk girişim yeni parlâmentodan iş sözleşmesi geçersiz olarak feshedilen işçinin işe iadesini zorunlu hale getirilmesini sağlamak için 4857 sayılı yasanın ilgili maddesinin değiştirilmesini sağlamak olmalıdır. Gerçek anlamda sendikacılık iktidardaki partinin arka bahçesi olmak, ona biat ederek işlerini yaptırmak değil, üretimden gelen gücünü kullanarak iktidara işçinin istediği ve hak ettiği düzenlemeleri yaptırabilmektir. İktidara biat eden sarışın Türk Metal Sendikası’nın işçilere yaşattığı felâket, işçinin değil işverenin çıkarını koruma çabasının nasıl işçinin isyanınına sebebiyet verdiği ve bundan böyle de vereceği gerçeği yalaka sendikalar için ders olmalıdır. Sendikacılığı yerlerde sürükleyenler artık akıllanmalı ve ayağa kalkmalıdır. Yoksa uyanan işçierin gazabı bir gün onları mutlaka boğacak, sendika merkezleri basılacak ve işçiyi siyasal iktidara ve işverenlere satan sendika yöneticileri kaçacak delik arayacaklardır.