Sendikaların sanayi ve ticaret ortaklığı

Sendikaların aidat gelirleri, üye sayısının büyüklüğü ile doğru orantılı olarak çok ciddi miktarlara ulaşabilir. Genelde bir günlük çıplak ücret tutarında aylık olarak alınan aidat, ortalama günlük ücreti 50 TL olarak alırsak, onbin üyeli bir sendikada ayda 500.000 TL dolayında bir gelir demektir. Sorumlu sendika yöneticilerin yönettiği bir sendika aidat gelirleri ile çok ciddi bir sermaye birikimi sağlayabilir. Sendikaların bu çok önemli sayılabilecek sermaye birikimi ile ne yaparlar veya neler yapabilirler? Bu konuda kimse bugüne kadar sendika yöneticilerine somut öneriler sunamamış ve sendika zenginliğinin toplum ve sendika üyeleri yararına değerlendirmesi konusunu işlememiştir. Bu ciddi bir eksikliktir.

BAŞKA ÜLKE SENDİKALARI NE YAPIYOR?
Sendikaların parasal akışının kullanımını tamamen sendika yönetecilerinin değerlendirmesine bırakmış ve bu konuda hiçbir kısıtlama getirmemiş ülkelerde bu konuda ilginç örnekler sergilenmiştir. İsrail İşçi Sendikaları Konfederasyonu Hisdatrut yıllar önce Solel Bonel adlı bir inşaat şirketi kurarak inşaat sektöründe ulusal ve uluslararası işler yüklenerek adından çok söz ettirmiştir. Alman İşçi Sendikaları DGB’nin bir zamanlar Lufthansa ile ortaklığı ve bir yayınevi vardı. İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu LO’nun süpermarket zinciri var. Eminim başka ülke sendikalarının benzer girişimleri vardır. Bizde OLEYİS Sendikası 1980 öncesi Atatürk Havaalanının lokantalarını işletir ve buralar mesleki eğitim yaptırırdı. Benzer bir durum Kıbrıs’ta var. Bugün Girne’de bulunan Dome otelinin işletmesini KKTC Otel ve Turizm İşçileri Sendikası yapmaktadır. Bazıları sendikaların kamu ve özel işletmeciliği dışında bir emek sektörü yaratmasına karşıdır. Böyle bir girişimin sendikacılığın özü ile çelişeceği ileri sürülür. Buna katılmamız zor çünkü sendikalar temel işlevlerini ve sorumluluklarını üyelerine karşı yerine getirdikten sonra sanayi ve hizmetlerde bir rekabet kabiliyeti yüksek emek sektörü yaratarak hem topluma hem de üyelerine ucuz mal ve hizmet sağlayabilir; ayrıca kendi camiası içinde çok büyük bir istihdam olanağı yaratabilir.

YASADAKİ ENGELLEME
6356 sayılı yasanın 26. maddesi 8. bendinde sendikaların ticaret ile uğraşmasını yasaklamıştır. Bu kısıtlamaya istisna sayılabilecek bir hüküm ile sendikaların nakit mevcutlarının yüzde kırkından fazla olmamak kaydı ile Genel Kurul kararı ile sanayi ve ticaret kuruluşlarına ortak olabileceklerini öngörmüştür. Bu önemli hükmün uygulaması var mı bilmiyoruz ama bu hüküm bu ülkede var olmasına büyük ihtiyaç duyulan sosyal diyaloğun oluşmasına ciddi katkıda bulunabilir. Ciddi bir sermaye birikimi olan sendikanın kendi işkolunda kurulu işyerlerine bu yoldan ortak olduğunu ve genel kurullarına katılma hakkını elde ettiğini düşünelim. O kurullarda sendikacılar getireceği eleştiri ve önerilerin o şirketin geleceğine ve iş güvencesinin sağlanmasına çok ciddi katkıları olacağını sanıyoruz.

TİCARET YASAĞI KALDIRILMALIDIR
Yasadaki ticaret yasağı kaldırılarak sendikaların en azından kendi üyelerinin yoğun olduğu yerlerde piyasa fiyatının çok altında tüketim malları satması gerçekleştirilebilir. Sendika üyeleri ve genelde işçiler enflasyona sürekli yenik düşmektedir. Sendikaların kuracağı ekonomların, işçi marketlerinin çalışan kesime büyük bir rahatlık sağlayabilecek potansiyali olabilir. Kdz. Ereğlisinde Demir-Çelik işçilerinin, İstanbul Saraçhane’de Genel-İş Sendikasının bu tür mağazalarına tanık olmuş biri olarak son derece başarılı olduklarını biliyorum. Aynı şey neden yapılamasın?
Sendikacılarımız günümüzde birikmiş gelirleri ile ya taşınmaz mal almakta ya da o gelirleri yöneticilerin gereksiz gezileri ve abartılı ücretleri için harcamaktadırlar. Bunun yerine neden üyeleri için seyahat şirketi kuramasın, neden işçiler için market açamasın? Bu konunun üzerinde sendika yöneticileri düşünmeli ve sendikacılığımızda yeni bir çığır açılmasının mimarı olmalıdırlar.