Sendikaların siyaset ilişkisi ne olmalıdır?
Calışma yaşamı her ülkede yasalar, yönetmelikler, toplusözleşmeler kanalı ile düzenlenmektedir. Bu konuda en önemli etken yasalardır. Yasaların yapıldığı parlamentolarda siyasi iktidarın duruşu, eğilimi önemlidir. Bu eğilim elbette yasalara yansıyacak ve iktidar kimden yana ise o toplumsal katmanın çıkarına yasaların oluşturulacağı açıktır. Çalışma yaşamında yapılacak düzenlemelerin tek amacı güçlü sermaye karşısında güçsüz işçi sınıfını korumak olmalıdır. Çalışma yasalarına bu nedenle gerek vardır. Bu yapılmazsa doyumsuz kapitalizm, işçileri sonuna kadar sömürecektir. Bu sömürü dayanılmaz boyutlara gelirse işçinin sokaklara döküleceği ve kapitalizmin kazanının patlaması kaçınılmaz olacaktır. Bunu önlemek için, kapitalizmi yaşatmak için, bir anlamda sosyal devleti ayakta tutmak için iş yasaları her ülkenin geleceği için çok önemlidir. Bu yasalar çalışma yaşamına işçi yararına çok ciddi kazanımlar getirebilir veya makyaj yasaları olarak göstermelik iyileşmeler sağlayabilir. Bunun hangisinin olacağı o ülkedeki sendikaların sosyal-siyasal gücü ile yakın ilgisi vardır.
YALVARAN SENDİKACILIK-EMREDEN SENDİKACILIK
İşçi yararına bir çalışma ortam iki yoldan sağlanabilir. Sendikalar güçsüz ise haklarını elde edebilmek için siyasal iktidarın karşısında diz çökecek ve adeta yalvaracaktır. Eğer o ülkede sendikalar işçilerin sınıf bilincini geliştirip siyasetin etkili kozu, çoğunluk seçmeni olarak eğitebilmişse o ülkede sendikalar siyasi iktidardan isteklerini rahatça alabilecek konuma gelmiş demektir. İşçilerle zıtlaşan iktidarlara karşı sendikaların genel grev gibi çok etkili bir yaptırım gücü vardır veya seçimlerde ülke emekçilerini iktidar partisine oy verdirmeme gibi bir seçeneği her zaman o partiye karşı kullanabilir. Diyeceğimiz o ki bu ülkede ve her ülkede işçilerin seçmen olarak sayısal üstünlüğü vardır ve sendikalar eğitilmiş ve bilinçlendirilmiş bir üye gücü ile, siyasetin içinde veya dışında kalarak, istediği partiyi iktidara getirebilir veya iktidardan düşürebilir. Bunun iki yolu vardır.
SİYASETİN İÇİNDE VEYA DIŞINDA SENDİKACILIK
Sendikaların işçi sınıfının haklarını koruyabilmesi için siyaset üzerinde etkisi olması gerekir. Bu etki iki yoldan sağlanabilir: Ya sendikalar sınıf ve siyasal bilinç edinmiş üyeleri ile bir siyasi partinin açık destekçisi olur, bir zamanlar İngiltere’de İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun yaptığı gibi, aidatların bir kısmı desteklediği partiye aktarır ve partinin en tepe yönetim kurullarında temsil edilir veya sendikalar tamamen siyasetin dışında kalarak ekonomik ve siyasal güçlerini iktidar partisi üzerinde Demokles’in kılıcı gibi askıda tutar. Bunun iki farklı uçtaki örneği Azerbeycan ve Türkiye’dir. Azerbeycan’da sendikalar tamamen siyasetin dışındadır. Her işkolunda tek sendika ve ülkede tek konfederasyon olduğu, çalışanların yaklaşık yüzde 30’u sendikalı olduğu için Konfederasyon başkanı Settar Bey sendikalar adına parlamentoya girmiştir ama iktidar partisinin listesinden değil bağımsız olarak seçime girmiş ve kazanmıştır. Sendikalar siyasetin dışında bir güç kaynağı oluşturduğundan iktidar üzerinde büyük güç sahibidir. İstediği yasayı çıkaracak veya istemediği yasanın çıkarılmasını önleyecek gücü vardır. Bizde ise bunun tam aksi bir durum var. Sendikalar ve konfederasyonlar arası amansız ve sürgit devam eden çekişmeler yüzünden sendikalar güçlerini yitirmiş ve birçok sendika ve konfedrasyon, bağımsızlığını siyasi iktidara teslim etmiştir. Sendikalarımız üyelerine sınıfsal bilinç, siyasal bilinç vermeye korkmaktadır. Sendika eğitimlerinde siyaset konusu bir tabudur ve bu konuda konuşabilecek hiçbir eğitmen, genelde eğitim çalışmalarına çağrılmaz. Sonuçta çoğunluğu müslüman ve dindar olan işçilerimiz inanç güçlerini sınıfsal çıkarları için değil dinsel inançları için harcar ve Allah’ın ipine sarılmakla sorunlarının çözüleceğini sanırlar. Bunun aksini söylemeye, hiçbir sendika yöneticisi cesaret edemez. Bugüne kadar hiçbir sendika veya konfederasyon başkanı bağımsız olarak seçime katılmayı aklının ucundan bile geçirmemiştir. Çünkü biliyor ki bağımsız aday olarak büyük bir hezimet yaşayacaktır. Kendisinin karanlıkta bıraktığı işçi sınıfının ona aydınlık getirmeyeceğini, ona sahip çıkmayacağını çok iyi bilir. Sendika enflasyonu ve çekişmeler içinde sendikacılık ancak bu kadar yapılabilir ve kimse de sendika sayısını azaltalım, birleşelim, güçlenelim kaygısında değildir. Bu nedenle sendikacılığımız etken değil, edilgen kuruluşlar olarak sürünmeye devam edecektir.