Şenol Güneş’in Pereira’dan farkı ne?
Beşiktaş-Fenerbahçe derbi maçı sanki İngiltere derbisinden farksızdı. Bir sürü yanlışlıklar olsa da atılan golleri beğendik. Peki nedir bu güzel oyunun anlamı. Teknik direktörler daha mı değişik taktik verdiler. Hayır. Onlar zaten verse verse takımlara yüzde on beş güç veriyorlar. Ama bizim ülke insanlarının yabancı antrenörlere bakış açıları çok değişiktir. Onlara sanki tanrının oğulları gibi bakarlar. Şartlanmışlık var. Bu kadar kalabalık bir nüfuslu bir ülkeyiz futbolla yatıp futbolla kalkıyoruz. Yine de olmuyor. Köy kahvelerinden kulüp başkanlarına kadar herkes futbol profesörüdür. Hafta sonu maçlarından sonra günlerce yorum yapılır. Hatta Avrupa ülkelerinin lig maçlarını da takip etmekten geri kalmayız. Bütün bunlara rağmen, ne yıldız futbolcu, ne de teknik adam yetiştiremiyoruz.. Neden? Beşiktaş’ın teknik direktörü Şenol’un ne farkı vardır Pereira’dan. Olsa olsa Şenol Güneş daha yakışıklıdır. Pereira, Bizim Yılmaz Vural’ın Portekizli modelidir. Hatta Yılmaz Vural belki ondan daha da donanımlı olabilir. Çünkü köy üniversitesinden mezundur. Ne garip ki ikisi de teknik direktörlükten öteye bir şovmendir. Öğretmenlik çok önemli bir meslektir. Önemli olduğu kadar da insanlar üzerinde etkisi büyüktür. Ancak sadece öğretmenin iyi olması demek öğrencilerinin başarılı olması demek değildir. Öğrencilerinin de eğitilebilir nitelikleri taşıması gerekir. Benim bildiğim kadarıyla hiçbir teknik direktör, büyük kulüplerin takımlarına kişilik veremezler ancak onlardan kişilik alırlar. Ben yaptım ben ettim demeye hakları yoktur. Söylemek durumundayım ülkemizde başka örneği var mı? Bilmiyorum. 3 amatör bir profesyonel takımın başında görev yaptım ve bu takımlar şampiyon oldu. Ama hiçbir zaman ben şampiyon yaptım diye konuşmadım. Bu sözcüğü pek sevmem. Ortada bir başarı yokken herhangi bir kimsenin başarılı olması söz konusu değildir. Ben bu takımların başında iken teknik direktörlük diplomam bile yoktu. Sonraları, sevgili dostum merhum Yılmaz Yücetürk Hoca’nın kursunda eğitim gördüm ve diploma sahibi oldum. Eğer benim yönettiğim Fenerbahçe profesyonel takımı şampiyon oldu ise bu, oyuncuların sayesinde oldu ve ben de onların sayesinde başarılı oldum.Yabancı antrenörlere hiç güvenim yoktur. Gözümde de pek büyütmem. Hep aynı hikaye söylenir. Futbol tarihine bakılırsa görülecektir. Takımın başına gelir gelmez, ilk söyledikleri cümle “takım şampiyon olacak” sözü oluyor. Bu tabii ki olacak..Tabii ki yurt içindeki başarının son noktası takımın şampiyon olması..Neden yabancı teknik adam getiriliyor? Lig sonuncularını yenmek için değil herhalde. Aslında her zaman söylerim. Teknik direktör ve antrenörlerin takımın başarısına katkısı büyütüldüğü gibi değildir. Ama mademki yabancı teknik adamda israr ediyoruz o zaman bu tip adamlar da kendilerine tanınan olanaklar paralelinde takımdaki başarılarını yükseltmelidirler.Yıllar yılı bizim oynadığımız sistem, İngiliz kaynaklı WM sistemidir. Bu sistem uzun süre değişmeyen bir sistemdi. Aslında bizim yerli teknik direktörlerimizin sistemi “haydi aslanım deyip sırtının sıvazlanma” sistemi idi.
Vitor Pereira’nın otorite gösterisiGeçtiğimiz hafta sözüm ona antrenör Pereira, yaptığı basın toplantısında Fenerbahçe tesisleri için “bu tesislere benden başka kimse giremez’’ şeklinde bir beyanat vermiş. Bence Aziz Yıldırım’ı henüz daha tanıyamamış. Bu söylem diktatör ruhlu olan Aziz Yıldırım’ı çileden çıkarmış Nasıl olur da benim yaptığım tesislere kimseye danışmadan sormadan kimse giremez der..Ve bunun üzerine gazetelerden okuduğumuza göre de, böyle bir şey olamaz “Kulağından çekip atarım” diyerek sert bir tepki vermiş. Pereira’nın yaptığı bu hareket bir otorite gösterisidir. Ama yabancı dil tercümesinden mi yoksa Türkçe dilini bilmemesinden mi kaynaklanıyor? Bilemiyoruz. Halbuki şunu deseydi ki- kimseyi teknik işlerime karıştırmam.- O zaman Aziz Yıldırım’ın kızmasına da gerek olmazdı. Bu bence bir anlamda basın provokasyonudur Haber almakta ve haberi dağıtmakta böyle gereksiz davranışlar vardır. Buradaki amaç zannedersem Kulübü karıştırmaktır. Bunlar yanlış hareketlerdir. Hiçbir basın mensubuna da yakışmaz. Pereira da otorite sağlamak uğruna görevini suiistimal etmiştir. Ve tribünlere oynamıştır. Şaşkın ördek misali baş dururken kuyruğundan suya dalmaktır. Bir kulüpte teknik direktörler ve herkes sadece ve sadece kendi görevlerini yapmalıdırlar..