Serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmemeliyiz!
Ekonomik kriz derinleşip sürdükçe ve çözüm seçenekleri tartışmaları öne çıktıkça serbest piyasa ekonomisinin büyüsüne inanların seslerini yükselttiğini görüyoruz.
Geçenlerde TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, krizden çıkmak için çözüm yollarını sıralarken serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmemek ve bütün çözümleri serbest piyasa içinde aramak gerektiğini ve ekonomideki yaşanan sıkıntıların önemli bir sebebinin de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğunu açıklamıştı.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de şu açıklamayı yaptı: "Serbest piyasa bolluk demektir, bereket demektir. Kontrol darlık, bereketsizlik demektir, kısıt demektir. Çünkü gerçekte olmayabilecek talepleri uyarır, fiili hale getirir. Bir şeyin kısıtlı olduğu, olabileceği hissini verdiğiniz andan itibaren insan organizması dahi savunma refleksiyle bunu ihtiyacının üzerinde talep etmeye başlar. Kısa dönemlerde arzu etmediğimiz sonuçları hemen vermiyor diye, biraz meşakkatli olabilecek bu yoldan vazgeçmemeliyiz."
SERBEST PİYASA AKTÖRLERİ
Serbest piyasa ekonomisi piyasalarda alınıp satılan mal ve hizmetlerin fiyatlarının arz ve talebe göre belirlendiği, devletin müdahale etmediği bir sistemdir. Kapitalist sistemin temelidir. Serbest piyasalarda karar vericiler ev halkı, firmalar, devlet ve dış dünyadır. Ev halkı ekonomiye üretim faktörlerini(emek, sermaye, doğal kaynak ve girişimcilik) sağlayan ve bunlar karşılığında gelir elde eden bir veya birden fazla kişiden oluşan ekonomik birimdir. Ev (hane) halkının amacı elde ettiği gelirle en fazla faydayı sağlayacak harcamayı yapmak harcamadığı kısmı tasarruf etmektir.
Firmalar, üretim faktörlerini kullanarak mal ve hizmet üretiminde bulunan ve ürettiği mal ve hizmetleri ev halkına, diğer firmalara, devlete ve dış dünyaya satan ekonomik birimdir. Firmaların amacı üretim faaliyetinden en fazla karı elde etmektir. Buna bağlı olarak elde ettiği karı işletme sermayesi olarak biriktirmek ve yeni yatırımlara girmektir.
Merkezi ve yerel yönetimlerden oluşan devlet ev halkı ve firmaların alım-satım-üretim faaliyetlerinden vergi toplar, kamu hizmetleri için harcama yapar. Bazı alanlarda ekonomik faaliyetlerde bulunur. Serbest piyasa ekonomisinde devletin ekonomik faaliyetlere oldukça az girmesi esastır. Dış dünya diğer ülkelerin ev halkı, firmaları ve devletleri dış dünyayı oluşturur.
HANGİ PİYASALAR?
Pazar (piyasa) dediğimiz mal ve hizmetlerin satıldığı mecralar üçe ayrılır.
1- Faktör(kaynak) piyasaları
Emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimciliğin alınıp satıldığı piyasalardır. Kapitalist sistemde üretim faktörlerinin mülkiyeti özel mülkiyet yani ev halkına ait olduğu için ev halkı bu piyasada satıcı, firmalar alıcı durumundadır. Fiyatlar arz ve talebe göre belirlenir.
2- Ürün(mal ve hizmet) piyasaları
Firmaların ürettikleri ürünleri kar amacıyla sattıkları piyasalardır. Bu piyasalarda firmalar satıcı ev halkı alıcı durumundadır. Fiyatlar piyasada arz-talep kanununa göre belirlenir.
3-Döviz piyasaları
Dövizin alınıp satıldığı ve fiyatının belirlendiği piyasalardır. Burada da döviz fiyatı arz-talebe göre belirlenir.
SERBEST PİYASANIN ALTIN KURALI
Tüm piyasalarda fiyatlar (emeğin fiyatı ücret, sermayenin fiyatı faiz, doğal kaynakların rant, girişimciliğin kar) arz ve talebe göre belirlenir ve devletin müdahalesi olmaz veya olmaması beklenir. Ancak bu kanun her zaman güçlüler lehine işlediği ve güçlülerin belirlediği bir kanun olduğu için fiyatı belirleyen aslında güçlü firmalar, güçlü insanlar, güçlü devletlerdir. Arz-talep bir oyundan ibarettir. Zaten kapitalizme yapılan en büyük eleştiri de bu oyunun sonunda insanlığın büyük bir çoğunluğunun sömürülmesine yol açmasıdır. Bu açıdan baktığımızda piyasalar tam rekabet halinde olmayıp tekelci rekabet halindedir. Tekeller arasında rekabet ekonomileri belirlemektedir.
TÜRKİYE’MİZİN DURUMU
Türkiye’de ne serbest piyasa ekonomisi, ne sosyalist ekonomisi, ne karma ekonomi var. Darmadağınık disiplinsiz, kuralsız, hukuksuz, devletin işine geldiğinde müdahale ettiği işine gelmediği zaman geri çekildiği, devleti yöneten hükümet yetkililerinin siyasi emellerinin ve çıkar ilişkilerinin öne çıktığı ve arz-talep kanununun alacaklılar ve güçlüler tarafından belirlendiği bir ekonomik sistemimiz var. Ayrıca serbest piyasa işleyişini baltalayan büyük ölçekte kayıt dışı ekonomimiz var.
Tüm ekonomik krizlerin sebebi de bu. Ülkemizin kaynaklarını verimli kullanmıyoruz. Üretmiyoruz. Dış dünyanın ürettiklerini onların verdiği borçlarla tüketiyoruz. Gelecek gelirlerimizi yiyoruz.
Bu durumda olan ülkemizde bizi kurtaracak sistemin güçlülerin sahne aldığı serbest piyasa ekonomisi olduğunu iş dünyası ve bankalar savunuyor. Çok ilginç ama savunmaları eşyanın tabiatına uygun.
İŞ DÜNYASINDAN BEKLEDİĞİMİZ
Tamam, serbest piyasa ekonomisini savunun ama bizde uygulandığı haliyle değil. Bize serbest piyasa ekonomisinin bir versiyonu olan ve ülkemizde uygulama dönemlerinde oldukça başarılı olmuş karma ekonomi lazım. Planlama lazım. Strateji lazım. Devletin stratejik alanlarda ve yatırımlarda devreye girmesi lazım. Devletin müdahalesi tek adamın yönetmesi değil tabi ki. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bizim gibi gelişmekte ve dış borcu çok olan ülkelerde iyi bir model değildir.
Ezcümle, toplumsal vicdanı olan adil bir hukuk sistemi ile taçlandırılmış planlı bir karma ekonomi ile üreten ve tasarruf eden bir ekonomi yaratmalıyız. Bunu da milletin birliği ve dayanışması ile sağlayabiliriz.