Sevgi ve sevimlilik eki (TAMAMI)
“Diye” sözcüğüne en çok romancılar, öykücüler gereksinme duyarlar, kahramanlarımızı konuştururken çok yararlanırız. Bazen çok tekrar edilir, tekrar etmek zorunda kalırsınız, ama ölçüyü kaçırdığınızda kulağı tırmalar. Romanlarda, öykülerde genellikle konuşmalar, “dedi”, “diye” sözcükleriyle bağlanır. Roman ve öykü, biraz da kişileri konuşturma ustalığıdır, bu ustalığı göstermek, bu sözcükleri kullanma ustalığıdır bazen de. Yeni yazıya geçildiğinde romanlarda, öykülerde bu sözcüklerin nasıl yazılacağına pek kolay karar verilemedi, ortaya farklı uygulamalar çıktı.
Sonu noktayla biten uzun bir konuşmanın sonunu “Dedi.” diye bitiren yazarlarla da karşılaştık, “dedi.” diye bitirenlerle de. Yani kimi büyük harfle yazdı, kimi küçük harfle. Satırbaşı yaptıktan sonra “Dedi.” yazımını benimseyenler de vardı. Kılavuzlarda nasıl yazılacağına dair bir kural yok. Kılavuzlarda kural bulamadığımız durumlarda, kullanımdaki yaygınlığa, eskilerin deyişiyle “teamüle” bakarız. Bazı yıllar yukarıdaki iki yazım da birbirine yakın oranda karşımıza çıktı, basit bir “dedi” sözcüğünün yazımı kocaman yazarları uğraştırdı. Bu durum Nurullah Ataç gibi Türkçe ve imla konusunda duyarlı bir yazarın gözünden kaçmadı, bazı yazılışları yanlış buldu, yazarları uyardı.
Bu gün durum nedir, diye sorarsanız... Ben kişileri konuştururken, bu sözcüklerin özel bir imlası olduğunu düşünürüm. Konuşma cümleleri ya da başkalarının cümlelerinin sonunu, tırnağı kapattıktan sonra, “dedi” diye küçük harfle yazarak bağlarım. Genel eğilim budur, Nurullah Ataç da bunu doğru sayar.
İmlası uzun süre bizi uğraştıran bu “diye” sözcüğü bir edebiyat doçenti siyasetçinin dilinde bakın ne işlere yol açtı? İmlası sorundu ama, anlamı hiç sorun olmamıştı, herkes bilirdi, yanlış kullananlara pek rastlamazdık. “Şunu yaptın diye” gibi kullanımlarda “diye” çoğu zaman küçümseyici bir anlam katar söze. “Üç beş Mehmet öldü diye” dediğinizde, çok açık bir aşağılama var, önemsememe, umursamama var. Ayrıca “Mehmetçik” ten, “cık/cik” ekini çıkardığınızda, sevginizi de çıkarmış olursunuz. Bu ek Türkçede sevgiyi ve sevimliliği anlatır.
Mehmetçik’i sevmedikleri zaten o kadar belliydi ki... “Üç beş Mehmet öldü diye” derken, sevgisizliklerini, sevimsizliklerini açıkça ortaya koydular.