Seyyid Rıza’nın hangi itibarı? -(TAMAMI)

Bu yazıya başka türlü başlayacaktım. Ahmet Hakan’ın 23 Kasım 2012 tarihli Hürriyet’te yayınlanan “Rahatlama CHP” başlıklı yazı parçası yöntemimi değiştirmeme yol açtı. CHP’ye “Vur abalıya” yapan Ahmet Hakan yazıyor:

[“Hüseyin Aygün’ün Seyit Rıza’ya iade-i itibar için attığı adım CHP’ye takılmış. CHP’liler elbirliğiyle bu girişimi bastırmışlar. Ve rahatlamışlar. Buradan kendilerine sesleniyorum. Hiç rahatlamayın! Bir “Evlad-ı Kerbela” olan Seyit Rıza’nın darağacında sallandırılan vücudu sizin peşinizi hiç bırakmayacak.

Yargısız bir şekilde oğluyla birlikte asılan Seyit Rıza, rüyalarınıza girecek. Ayıpları, zulümleri, cinayetleri kim örtbas edebildi ki siz edebileceksiniz. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün... Seyit Rıza’lar karşınıza dikilecek. Kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağına iman ettiğimiz gibi iman ediyoruz buna..”]

Seyyid Rıza’nın masumiyeti (!)

Dersim konusunda adil olmak isteyen kimse Seyyid Rıza’nın (1863-1937) idamı ile isyanın bastırılma yöntemini ve uygulamalarını birbirinden ayırmak zorundadır. Birini idam etmek ve bir isyanı silahla bastırmak katlanılması çok zor bir sorumluluktur. Böyle bir şey yapmak zorunda kalanların rüyaları güllük gülistanlık olamaz.

Kitaplıktaki Dersim kitaplarını indirdim. Elime Rıza Zelyut’un “Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerceği” (Kripto Yayınları, 9.basım, 2011) adlı kitabını aldım. 391. sayfasında “Mahkemede yargılanan Seyit Rıza ve arkadaşları” alt yazılı bir fotoğraf var. Ama bir başka yerde Seyyid Rıza’nın idamı hakkında şöyle bir yazıya rastlamak da mümkündür:

“Seyit Rıza’yla beraber 58 kişi Elazığ’da kurulan İstiklal Mahkemesi’nde yargılanırlar.

Elazığ’da kurulan bu sözde mahkemede sanıklara savunma hakkı dahi verilmez. Mahkeme göstermeliktir zira Dersim’in hükmü çoktan verilmiştir. Dersim ileri gelenleri “isyana teşvik” suçundan yargılanırlar. Ankara’dan gelen emirle mahkeme hükmünü verir. Seyit Rıza ile beraber 6 kişi idam cezasına çarptırılır. Diğer Dersimli esirler ise ömür boyu hapis cezalarına çarptırılırlar.” (Dersim News, Dersim Haber, Tunceli Haber, Dersim 38)

Aktardığım metne göre, Ahmet Hakan’ın iddiasının aksine Seyyid Rıza, İstiklal Mahkemesi adlı bir “sözde mahkeme” (!) tarafından yargılanmış.

Wikipedia’nın verdiği bilgiye göre: “İstiklal Mahkemeleri, 1920 yılında Milli Mücadele sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve Milli Mücadele’yi engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için özel kanunla kurulan mahkemelerdir.

Kurtuluş Savaşı yıllarında görev yapan birinci dönem İstiklal Mahkemeleri dışında daha sonraları da dönemlerine göre farklı vazifeler yürüten İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Sonradan kurulan bu mahkemeler birer devrim mahkemesi niteliğindedir.”

Seyyid Rıza’nın kimliği

Yasal dayanağı olan İstiklal Mahkemelerini, bugün antidemokratik saymanın ciddiyetle bağdaşır bir yanı yoktur. Demokrasi snobizmi sınıfına girer. Bu zevzeklikleri bir yana bırakıp, Rıza Zelyut’un kitabından Seyyid Rıza’nın kim olduğunu okuyalım:

“Türkiye’nin ortasındaki bir coğrafyada neredeyse bir krallık kurma noktasına gelen Seyit Rıza yakından tanınırsa, Tunceli’nin dağlık alanlarında patlayan isyanın niteliği ve devletin tavrı da daha kolay anlaşılacaktır. Adını herkesin duyduğu ama hakkındaki bilgilerin son derece az olduğu Seyit Rıza ile ilgili bilgileri ilk kez derli toplu biçimde sunuyoruz. / Seyit (Seyyid) Rıza; Dersim (Tunceli) çevresindeki iki ana aşiret kolundan Şeyh Hasanlar topluluğunun lideridir. Kendisi Şeyh Hasanlılar’ın yukarı Abbaslılar isimli nisbeten zayıf kolunun reisi olmakla birlikte; “seyyid” ailesinden gelmesi yüzünden güçlenerek etkisini diğer aşiretlerin üstüne yaymıştır. Devlet adamlarıyla ilişkilerini de kurnazca yürüterek; onları sürekli aldatarak kendini diğer aşiretlerin gözünde ‘Devletin saygı duyduğu / korktuğu adam’ gibi göstermesini becermiştir. / Onun, eski Türklerin ‘yağma’ saldırılarına benzer bir sistem yarattığı anlaşılıyor. O, hem rakip aşiretleri hem de ovalık alanlardaki yerleşik köyleri ve kasabaları vurarak mal gasp eden bir çete yaratmıştır. Seyit Rıza, bu silahlı grupları çok iyi yönettiğinden diğer aşiretler ister istemez onun egemenliğini tanımışlardır.” (S.250)

Ankara hükümetini tehdit

Seyyid Rıza’nın yakın adamı ve 1937 Dersim isyanının yöneticilerinden olan Baytar Nuri’nin “Büyük Millet Meclisi”ne gönderdiği telgrafı okuyalım:

“Sevr muahedesi mucibince Diyarbekir, Elaziz, Van ve Bitlis vilayetlerinde müstakil bir Kürdistan teşekkül etmesi lazım geliyor, binaenaleh bu teşkil edilmelidir, aksi takdirde bu hakkı silah kuvvetiyle almağa mecbur kalacağımızı beyan eyleriz.

(25 Kasım 1920)

İmza: Batı Dersim Aşiret Reisleri.” (s.238)

Ankara’daki hükümet ile 1920’de gönderilen telgrafı almış olanlar aynı kişilerdir. İstiklal Savaşı sırasında çıkan Kürt isyanlarını, Koçgiri ve Şeyh Said isyanlarını elbette unutmamışlardır. İstiklal Mahkemesi’nin verdiği idam kararının Alevilik ve Kürtlükle hiçbir ilişkisi yok. Dersim İsyanı’nın dört temel gerçeği vardır: Vergi vermemek; askere gitmemek; silah teslim etmemek, çapul yapmak; yani Dersim’e devleti sokmamak! Devletin Dersim belgeleri, Fransa’dan silah yardımı alan Seyyid Rıza’nın Ermeni Taşnak ve ayrılıkçı (Kürt) Hoybun örgütleriyle ilişkisini kanıtlamaktadır. Böyle birini isteyen “mazlum” ilan edebilir. Ama buna CHP’yi ve TBMM’yi kesinlikle alet edemez. Ayıptır, ahlak dışıdır!