Sıcak para enflasyonu düşürmez, sorunları derinleştirir

Sıcak para girişinde 31 Mart 2024 sonrasında son yılların en büyük artışı yaşandı. Seçim belirsizliğinin sona ermesi, yüksek reel faiz ve döviz kurunun TCMB tarafından kontrol altın altında tutulması gibi etkenlerle ‘carry trade’ adı verilen ‘faiz arbitrajı’ için çok sayıda yabancı yatırımcı Türkiye sermaye piyasalarına yatırım yaptı. TCMB seçim öncesinde yaşanan döviz manipülasyonunu baskılamak için 500 baz puan artış yaparak politika faizini yüzde 50’e çekmişti. Döviz manipülasyonunu durdurmak için onlarca milyar dolar satış yapan merkez bankası, seçim sonrasında yüksek faizin cazibesiyle Türkiye’ye gelen yabancıların döviz satışlarıyla karşılaştı. Satılan dövizi alarak döviz rezervini yeniden 140 milyar dolara yükseltti. Son üç ayda carry trade için sağlanan getiri oranı dolar bazında yüzde 10’a ulaştı. Yabancıların getirisi yıllık olarak yüzde 40’a ulaşıyor ve bu oran dünyada dolar bazında en yüksek getiridir.

DIŞ BORÇLAR YENİDEN ARTMAYA BAŞLADI

Yüksek TL faizi nedeniyle imkanı olan şirketler agresif bir şekilde döviz kredisi kullanmaya başladı. Bu döviz kredilerinin ne kadarının iş amacıyla kullanıldığı henüz net değil. Ancak çok sayıda şirketin carry trade imkânından yararlanmak için döviz borçlanıp TL mevduata ve tahvillere yatırarak yüksek faiz oranından yararlandığı biliniyor. Oysa gerek özel sektörün gerek kamu sektörünün dış borçlarının azaltılması konusunda son beş yılda önemli bir aşama kaydedilmişti. Atılan liralaşma adımları Türkiye’yi düşük borçluluk oranıyla gelişen ülkeler içinde en iyi konumda olan ülkelerden birisi haline getirmişti. Yeniden borçlanma eğilimi orta vadede döviz talebini artıracak ve TL’de istikrarsızlığı tetikleyecektir.

VATANDAŞ PROGRAMA İNANMIYOR

Gelelim Mehmet Şimşek’in ‘program çalışıyor’ söylemine. TCMB’nin düzenlediği piyasa katılımcıları anketine göre 2024 yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 44, ekonomi yönetiminin beklentisi ise yüzde 38. Ancak vatandaşın enflasyon beklentisi yüzde 80-90 aralığında. Cari açıkta yaşanan kısa vadeli düzelme işlerin yoluna girdiği anlamına gelmez. Reel olarak değerlenen TL, ithalatı yüksek seviyede tutuyor ve turizm gelirlerinde daha da yükseliş olması ihtimalini azaltıyor. Ayrıca mevcut durum bu gelirleri tehdit eder hale gelmiş durumdadır. Döviz gelirlerininin azalması durumunda yüksek cari açık ve merkez bankası rezervlerinin yeniden erimesi kısır döngüsüne devam eder. Şimşek ve ekibi göreve geldiğinde döviz mevduatı toplam mevduat içinde yüzde 40 seviyesindeydi; bugün bu oran yüzde 39,4. Yani son bir yılda döviz yatırımcıları dövizini bozmamış, programa inanmamış.

MANDACILAR YENİDEN DÖVİZ MANİPÜLASYONUNA BAŞLADI

Kur Korumalı Mevduat için yıllarca ‘servet transferi yapılıyor’ diyen neoliberal zevat yabancılara ve büyük şirketlere sağlanan yüksek getiri hakkında suspus kalmayı tercih ediyor. Neoliberaller gelen sıcak paranın şaşkınlığını yaşarken önemli bir kısmının sıcak paranın çıkacağı beklentisini abartarak yeni bir döviz manipülasyonu süreci başlattılar. Neoliberallerin yıllardır dilinden düşmeyen ‘yapısal reform yapılmalıdır, SWAP’lar açılmadan yabancı gelmez’ repliklerinin aksine güçlü bir yabancı yatırımcı girişi oldu. Neoliberaller bir kez daha yanılırken ‘döviz uçacak’ iddiasıyla kendilerine yeni bir gündem belirlemiş oldular.

SICAK PARANIN MUHTEMEL ZARARLARINA ÖNLEM
ALINMALIDIR

Türkiye sermaye piyasalarına yabancı para girişi likidite sağlar ve piyasaları kısmen de olsa derinleştirir. Ancak burada kısa vadeli hareketleri engelleyen SWAP hattının sınırlı tutulmasının büyük önemi var. Eğer bu konuda taviz verilirse TCMB’nin dövizi kontrol altında tutması mümkün olmaz, döviz piyasası yabancıların eline geçer. Nihayetinde sıcak paranın bir ülke ekonomisine yaptığı katkı çok sınırlıdır.

Hatta serbest piyasa koşullarında (merkez bankasının piyasaya müdahalesinin olmaması halinde) sıcak para giriş çıkışları mili paranın istikrarını ve dolayısıyla ekonominin istikrarını bozan bir etki yaratır. TL’nin aşırı değerlenmesi cari açığı ve dış borçları yeniden yükselteceği için enflasyonu sadece TL’nin değerli tutulması ile kontrol altına almak yeterli olmayacaktır. 1980’lerden sonra sayısız kere izlediğimiz ‘sıcak para filmini’ yeniden izliyoruz.

Sıcak paranın büyüklüğü artarsa Türkiye ekonomisi bir anlamda ‘bağımlılık geliştirecek’ ve kontrol sıcak paracılara geçecektir. Sıcak paracılar faizlerin bu seviyede tutulmasını ve dövizin kontrol altında tutulmasını istiyorlar. Dolayısıyla ekonomi yönetimi yabancıların baskısı altında ekonomi politikalarını belirlemek zorunda kalacak.

TEK ÇÖZÜM ÜRETİME DAYALI, PLANLI, KALKINMACI MİLLİ EKONOMİ MODELİ

Sonuç olarak, ekonomi yönetimi gerek enflasyonun çözümünde gerekse Türkiye ekonomisinin temel sorunlarında kalıcı çözüm üretmekten her geçen gün uzaklaşıyor. Günü kurtaran sıcak para girişi ve bazı ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler günü kurtarmaktan öteye geçmiyor. Türkiye büyük bir ateş çemberi içindedir. Ekonomi sorunu bir milli güvenlik sorunudur. Acilen milli bir ekonomi yönetiminin liderliğinde üretime dayalı, planlı, kalkınmacı ekonomi modeli hayata geçirilmelidir.