‘Sıcak para’ siyaseti ve ABD ile ilişkiler
Gündemde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için bulunduğu ABD’deki temasları var. Hükümet’e yakın basın, ziyaret ile ilgili pembe hayaller pompalayadursun, durum pek parlak görünmüyor. Gerçi, sonuçları konuşmak için henüz erken ama esas yönü Türkiye’ye sıcak para gelmesini sağlamaya yönelik olduğu anlaşılan Erdoğan ve heyetinin ziyaret programı da duruma ilişkin bir fikir veriyor. Tabii sıcak para akışı konusu, ekonomiden çok siyaset konusu. O nedenle öncelikle durumu belirleyecek esas etken, Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri.
Peki bu konuda durum ne? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre durum iyiye gidiyor. Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin New York’ta 18 Eylül’de düzenlediği yemekte konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ile ilişkiler konusunda şunları söyledi: “Başkan Biden ile dostluk ve işbirliğimizin güçlendirilmesi hususlarında mutabık kaldık. Sayın Biden ile kurulmasını kararlaştırdığımız stratejik mekanizma, ülkelerimiz arasındaki diyalogun derinleştirilmesine katkı sağlıyor. Türkiye-ABD ilişkileri her geçen gün gelişiyor. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl rekor seviyeye ulaşarak 32 milyar doları aştı. Önümüzdeki dönemde ortak çıkarlar temelinde işbirliğimizi daha da geliştireceğiz”.
Buna karşılık, Ankara’nın resmi ve gayri resmi girişimlerine rağmen ABD Başkanı ile bir programın ayarlanamaması önemle kaydedilmeli. Daha ötesi, Erdoğan ABD’de bulunduğu sırada, Azerbaycan’ın Karabağ’da kalan son nokta olan Hankendi’ye yönelik operasyonuna en başta ABD’nin sert tepki göstermesi, “ABD ile uyum” hevesinin umulan sonuca ulaştırmayacağını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
YENİ YAPTIRIMLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BM Genel Kurulu toplantısına katılmak için ABD’ye hareket etmesinden iki gün önce, ABD Hazine Bakanlığı beş Türk firmasına ve bir Türk vatandaşına yaptırım kararını ilan etti. Gerekçe şuydu: “Rusya’nın ambargoları delmesine ve Moskova’nın Ukrayna’ya karşı savaşına yardımcı olmak”. Reuters’e demeç veren bir ABD Hazine Bakanlığı yetkilisi, “Son 18 aydır Türk hükümetiyle ve özel sektörle kaygılarımızı paylaştık ve ambargo koyduklarımızla iş yapmalarının önemli bir risk oluşturduğunu anlattık” diye konuştu. (Reuters, 14 Eylül 2023)
ABD’nin dünyanın efendisi olma iddiasıyla sürdürdüğü Türkiye’yi hedefleyen bu haydutluğa Ankara’dan resmi olarak herhangi bir tepki verilmediğini hatırlatalım. “Birkaç firmaya yaptırımdan ne olur, fazla büyütmeye gerek yok” diyerek bu durumun üstünü örtmek isteyenler olduğunu biliyoruz. Fakat esas mesele, böyle bir yolun açılmasıdır. Konu, Türkiye’nin egemenliği ve bağımsız dış politikasıyla ilgilidir. Geçen bir buçuk yılda ABD Hazine Bakanlığından Türkiye’ye yapılan üst üste ziyaretlerde Türkiye’deki finans sektörünün yanı sıra özel sektör de açıkça tehdit edildi. ABD Hazine Bakanlığı yetkililerinin doğrudan özel sektörle görüşmeler yapmasına izin vermek ise başlı başına bir fecaattir.
Türkiye’ye S 400 alımı nedeniyle ABD’nin hasımlarıyla mücadele kanunu çerçevesinde yaptırımlar da uygulanmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin, etrafındaki ABD üsleri ile sadece silahlı olarak değil, çevremizdeki ülkelere uygulanan yaptırımlarla da kuşatıldığını vurgulayalım. ABD, Rusya’ya, İran’a, Suriye’ye yaptırımlar uygulamakta, Irak’ta ise bölgesel ortaklıkları baltalamak için askeri ve siyasi operasyonlar düzenlemektedir. Çevremizdeki ülkelere uygulanan yaptırımlardan, Türkiye halihazırda ve potansiyel olarak büyük kayıplara uğramaktadır.
NESNEL DURUM
Suriye’de Arap aşiretlerin isyanı, Irak’taki gelişmeler, Erdoğan’ın da katıldığı G 20 toplantısında Türkiye’yi ve Çin’i devre dışı bırakmaya yönelik koridor planları gibi son bir ay içindeki gelişmeler ve Azerbaycan’ın son harekatının da açık bir şekilde ortaya koyduğu nesnel durum şudur:
Suriye’nin kuzeyinden Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya kadar uzanan tek bir cephe vardır. Bu cephede ABD bir yanda yer almaktadır. Diğer yanda ise Türkiye, Azerbaycan, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile birlikte İran, Rusya ve Çin bulunmaktadır. Gerçek ortada durmaktadır: Türkiye’nin menfaati, ABD ile değil, çıkarlarının birleştiği bu ülkelerle işbirliği yapmaktır. Ekonomideki çıkmazdan kurtuluşun başka formulü yoktur. ABD ile uyum, AB ile yeni başlangıç hayalleri ile çıkılan yolun sonu hüsrandır.