Sıcak paranın sonbaharı

Geçen haftanın son günü TSPB (Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği) 2021 yılı finansal piyasa özet verilerini bir rapor halinde kamuoyuna açıkladı. TSPB TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) ve MKK (Merkezi Kayıt Kuruluşu) kaynaklarından derleyerek bu raporu hazırlıyor. Rapor her yıl Türkiye sermaye piyasalarının büyüklüğüne ve ürünlerin dağılımına dair genel tabloyu ortaya koymak üzere hazırlanıyor. Bu yıl açıklanan rapor sermaye piyasalarının geçirdiği kritik dönüşümü göstermek açısından önemlidir.

SICAK PARA KAÇIYOR

Yerli yatırımcıların (yurt içi yerleşiklerin) finansal varlıkları 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 39 artarak 7.3 trilyon TL’ye yükselmiş. Yabancı yatırımcılar (Yurtdışı yerleşiklerin) payı ise sadece yüzde 6 artarak 653.3 milyar TL olmuş. Bu rakamlar bize yerli yatırımcıların portföylerinin önemli oranda büyüdüğünü gösteriyor ki bu sermaye piyasalarının istikrarı açısından olumlu bir gelişme. Diğer bir olumlu gelişme ise BİST (Borsa İstanbul)’te bakiyeli yatırımcı sayısının rekor seviyeye ulaşması oldu. TSPB verilerine göre yıl içinde BİST’te bakiyeli yatırımcı sayısı 2 milyon 674 bin olmuş. Yatırımcıların hisse senedi piyasasına rekor seviyede ilgi göstermesi halka arzlara olumlu yönde yansıdı. 2021 yılında 4’ü yatırım ortaklığı olmak üzere 53 şirketin halka arzı gerçekleştirildi. Söz konusu halka arzlardan şirketlere sağlanan kaynak ise 21.6 milyar TL oldu. Bu veriler bize halka arzlarda rekor seviyeleri gösteriyor.

&&&

Raporda dikkat çeken bir nokta yabancı yatırımcıların hisse senedi varlıklarındaki payının geldiği seviye oldu. TSPB verilerine göre hisse senedi yatırımlarının toplamı 872.4 milyar TL. Hisse senedi varlıkların yüzde 60.2’i yerli yatırımcıların yüzde 39.8’i ise yabancı yatırımcılara ait. Yabancı yatırımların payı uzun yıllardan sonra ilk kez bu seviyeye gerilemiş bulunuyor. 2020 yılında büyük oranda gerilemeye başlayan yabancı payı 2021’de gerilemeye devam etmiş. Dolar bazında hesaplandığında yabancı yatırımcıların payı 2004 yılından bu yana görülen en düşük değer olan 22.86 milyar dolara gerilemiş. 2004 yılında yabancıların hisse senedi varlığı 15.41 milyar dolardı.

DİBS (devlet içi borçlanma senetleri)’inde daha çarpıcı bir tablo görünüyor. 2020 yılında 8.82 milyar dolar olan yabancıların DİBS varlıkları 2021 yılında 4.74 milyar dolara gerilemiş. Yani, yüzde 46 ile oransal olarak en büyük düşüşlerden birisi gerçekleşmiş. Bununla birlikte yabancıların yatırım yaptığı diğer bir kalem olan döviz hesapları 24.85 milyar dolardan 22.86 milyar dolara gerilemiş.

&&&

Tüm bu verileri alt alta koyup toplam yabancı yatırımcı portföy büyüklüğüne bakarsak; ‘sıcak para’ olarak adlandırdığımız yabancı portföy toplamı 46.04 milyar dolara gerilemiş. Önceki yıl toplam 62.73 milyar dolar portföyü olan sıcak para geçen yıl 16.69 milyar dolar daha çıkış yapmış. Sıcak para 2004 yılından beri ilk kez bu kadar düşük oranda portföy tutuyor. Zira 2004 yılında toplam portföy 20.81 milyar dolardı. 2008 krizinde 52.68 milyar dolara kadar gerilemişti ancak ertesi yıl 31.12 milyar dolar giriş yaparak 83.8 milyar dolara ulaşmıştı. Sıcak para portföyü özellikle Rahip Brunson krizi sonrası adım adım eriyor. 2017 yılında 109.41 milyar dolardan 67.8 milyar dolara gerilemiş.

MANDACILARIN HÜZNÜ

Bu tablo mandacı iktisatçıları çok üzmüş görünüyor. Özellikle hisse senedi piyasasının fiyat seviyesinin çok düşük olması (1.5 sent) kendilerini endişelendirmiş. Sıcak paraya bel bağlayan ve ekonomiyi sadece sıcak para ile döndürme anlayışına sahip olanlar durumdan vazife çıkarmaya başladılar. ‘kim bu hisseleri alacak şimdi?’, ‘yabancılar olmadan olmaz’, ‘itibarımız sıfır’, ‘insan hakları, demokrasi yok, ondan yabancılar gelmiyor’ replikleri yeniden tekrarlanmaya başladı. Sıcak para ile büyüme dışında başka bir vizyonu olmayan IMF güdümlü iktisatçılar ‘yenilen pehlivan güreşe doymaz’ misali neoliberal repliklerden başka bir şey söyleyemiyorlar. Neoliberalizmin tezlerinin son 40 yıl içinde defalarca iflas etmiş olması, IMF’nin kendisi dahi yapılan özelleştirmelerden tutun, kamunun ekonomideki rolüne kadar özeleştiri babında raporlar yayınlamış olmasına rağmen mandacıların bu ısrarını nasıl yorumlamalı?

&&&

Biliyoruz ki mandacıların sadece yabancılara güvenen kendini aşağı gören kompleksli yaklaşımları hiç bitmeyecek. Peki, mandacı iktisatçıların iddia ettiği gibi bu tablo bize felaket mi yoksa fırsat mı gösteriyor? Şu anda görünen şey şu; sıcak para 2013’ten beri büyük oranda çıkış ve dolar/TL yüzde 650 civarında değer kazanmış. CDS primleri rekor seviyelere ulaşmış, rating şirketleri notları rekor oranlarda kırmış. Dolasıyla sıcak paranın dolar/TL’yi daha fazla zorlayacak alanı oldukça daralmış durumda. Öte yandan Türk ekonomisinin ithalata bağımlı yapısı ve ‘güven eksikliği’ nedeniyle iç piyasadan kaynaklanan dolar/TL talebinin yüksek kalmasına sebep oluyor. Demek ki hükümetin yurtiçi döviz talebine dönük olarak adımlar atması elzemdir. Bu da yerli yatırımcının döviz dışındaki alternatif yatırım araçlarına dönmesini sağlamak ve ithal ikamesi politikalarını bir an önce uygulamaya başlamaktan geçiyor.

BANKACILIK SİSTEMİNE ALTERNATİF ÖNERİLER

Geçen yılsonunda dövize alternatif olarak Kur Korumalı Mevduat uygulamasına başlanması TL’nin desteklenmesi adına önemli bir adım oldu. Bu ürünler geliştirilirken BİST’in bulunduğu seviye göz önüne alınarak hisse senedi yatırımlarını özendiren yeni ürünler piyasaya sunulabilir. Bu adım atılırken küçük yatırımcıların fiyat dalgalanmalarına karşı korunması konusu dikkate alınmalıdır. Küçük yatırımcıları korumanın çok sayıda yolu bulunuyor. Uluslararası bankacılık deneyimleri ve finansal ürünler çok sayıda seçenek geliştirmeye olanak sağlıyor. Hisse senedi piyasasına hisse senetlerinden oluşan yatırım ortaklıklarına ve portföy yönetim şirketlerine dönük teşvik edici bazı düzenlemeler yapılabilir. Böylece yatırımcıların günlük olarak piyasaları takip etmektense yatırımlarını profesyonellere emanet ederek uzun vadelere yayılan yatırımlar yapmaları sağlanabilir. Yatırım fonlarında bulunan yüksek maliyetler bu piyasanın büyümesine engel oluyor. Yatırım fonlarının hak ettiği büyüklüğe erişmesi için maliyetlerin düşürülmesini ve destekleyici ek politikalar uygulanmalıdır. Bu düzenlemeler çerçevesinde Bireysel Emeklilik Sistemi’nde bulunan hisse senedi portföylerinin ağırlığının artırılması hisse senedi piyasalarını destekleyecek başka bir önlem olacaktır. Halka arzlar şirketlerin kurumsallaşması ve finansal kaynaklara ulaşmasında büyük önem arz ediyor. Halka arzlarda bürokrasiyi daha da azaltacak düzenlemeler ve özellikle KOBİ’leri halka arza yönlendirecek ek düzenlemeler yapabilir.

Sonuç olarak hükümetin faiz ve bankacılık sistemi dışındaki alternatif finansman kaynaklarına erişimi kolaylaştıracak adımlar atması hem ekonomiyi hem de TL’yi destekleyici bir etki yapacaktır.

Kaynakça; https://www.tspb.org.tr/tr/veriler/