Sıcak paraya teslimiyet dolar kurunu düşürecek!

ABD'nin en büyük bankalarından biri olan Wells Fargo, 14 Mayıs'taki Türkiye genel seçimleri öncesi iki senaryo içeren bir not yayımladı. Not sonrası Türk medyasında “İktidar Değişirse Dolar 14 TL Olacak” başlıkları atıldı. Hatta Korkusuz gazetesi senaryoları manşetine taşıdı. Nedense kimse Amerikan bankasının senaryolarının ayrıntılarına bakmadı. Dolar kurunun düşeceği senaryoda muhalefetin "kredibilitesi yüksek" politikalar uygulayacağı ifadesine değinip geçildi.

ORTODOKSLAR BATARKEN...

Bankanın senaryosunun yer aldığı metne baktığımızda, şu ifadeler dikkatimizi çekti:

  • “Seçimin hemen ardından, daha güvenilir ve ortodoks bir para politikası çerçevesinin uygulanması beklendiğinden, lira 2023 yılının ikinci çeyreğinin sonuna kadar yüzde 20 güçlenebilir.”
  • “Daha uzun vadede, merkez bankacıları daha sıkı para politikası uyguladıkça ve potansiyel olarak pozitif reel faiz oranı dinamikleri yaratırken, lira rallisi muhtemelen devam edecek.”
  • “Daha güvenilir bir para politikası çerçevesi ve yeni bağımsız bir merkez bankası, sermaye akışını TL ve lira cinsinden varlıklara çekiyor. Bu senaryoda lira 2023 yılını 15 TL civarında bitirebilir ve 2024 ortalarında 14 TL'ye ulaşabilir.”

Amerikan bankasına bakın siz. Kendileri uyguladıkları sözde Ortodoks özde neoliberal politikalar yüzünden dünyayı bir finansal krizden diğerine sürüklerken, daha geçen hafta ABD'de üç banka iflas açıklamışken, bize yaptıkları öneri; bu politikaları uygulayıp 'Sermaye akışını TL ve lira cinsinden varlıklara çekmek.” Mümkün mü? Tartışalım.

O İŞLER ÖYLE KOLAY DEĞİL

Ekonomist Arda Tunca, Politikyol adlı sitede kaleme aldığı “Türkiye ekonomisini seçimden sonra ne bekliyor?” başlıklı yazıda bakın ne diyor: “Faizi enflasyonla uyumlu noktaya getirmek için faizi bir anda enflasyon seviyesine çekmek iflaslara neden olabilir. Faizin sert artırımı bankalara zorla aldırılan menkul kıymetler nedeniyle bankacılık sisteminin ağır hasarlarla karşılaşmasına neden olabilir. Dolayısıyla, ekonomide fiyatlamaların doğru yapılabildiği bir noktaya gelinmesi zaman alacaktır.” Yani öyle hemen seçim sonrası Ortodoks para politikasına dönüş kolay değil.

Bunun yanında mevcut döviz fiyatları halihazırda zaten reel anlamda düşük. “19 TL'yi aşan dolar kuru nasıl düşük?” diye sorabilirsiniz. Anlatalım. 2021 aralık ayında 18 TL'ye kadar çıkan dolar kuru sonra 12 TL'ye kadar çekildi. Daha sonra kademe kademe 18-19 TL bandına oturdu. Aylardır o bantta. Fakat o süreçte enflasyon 20'lerden 90'lara doğru sıçradı. Şimdilerde yüzde 55'lerde. TL reel anlamda bir önceki döneme kıyasla değerlendi. Bu yüzden yurt dışına çıkanlar aldıkları mal ve hizmetlerin Türkiye'ye göre uygun fiyatlı kaldığını dile getirir oldular. Bu yüzden ihracatçılar enerji fiyatları ve altın dışında da ithalatta yaşanan artışa dikkat çekiyorlar.

İHRACATÇI BU İŞE NE DER?

İhracatçılar demişken 10 Mart 2023 tarihli Hürriyet gazetesinde Gamze Şener imzalı haberde görüşlerine yer verilen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe bakın ne diyor: “(Müşterilerin) Bizimle devam edebilmeleri için en azından başka ülkelerden alacakları fiyatlara yakın bir fiyat verebilmemiz lazım. Türkiye gittikçe pahalı bir ülke haline geliyor. Merkez Bankası ile yaptığımız toplantıda da rekabet gücümüzün düştüğünü, rekabetçi kurda ve fiyat tutturamama konusundaki sıkıntılarımızı da anlattık. Ekonomide ve kurda sürdürülebilirliğin olması lazım.”

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu da aylık ihracat değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı: “Üretici fiyat endeksinin katma değeri hayli yüksek olan makine sektöründe dahi yüzde 63.4 ve fakat genel imalat sanayiinde yüzde 78.7 arttığı düşünülürse, ihracat odaklı büyümeyi merkeze alan ekonomimizde rekabetçiliği riske girmiş sektörlerimiz için döviz kurunda bir kıpırtıya büyük ihtiyaç duyulduğunu söyleyebiliriz.”

SOROS'TAN MI PARA ALINACAK?

Seçimde şayet muhalefet kazanır da dolar kuru bir den psikolojik etkilerle 14-15'e düşerse, ki bu pek mümkün değil, ihracatçı tarafında seyreyleyin gümbürtüyü. Çünkü enflasyonist ortamda dolar düşerse Türkiye tedarik açısından pahalı, ithal mallar için ucuz bir ülke olur. Dış kaynak nereden gelecek de böylesine büyük bir tüketim ekonomisi fonlanacak? Sermaye akımları dünya için ayrı bizim için ayrı mı çalışacak? İşte bir başka soru. Kısaca yanıtlamaya çalışalım.

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre küreselde gelişen ülkeler özelinde şubat ayında borçlanma senetlerine 17.9 milyar dolar ve hisse senetlerine 4.9 milyar dolar giriş oldu. Toplamda 22.9 milyar dolarlık net giriş, ocak ayındaki 66 milyar dolara kıyasla düşük kaldı. Gelelim mart ayına; ABD'de banka iflasları ve riskten kaçınma eğilimini zirveye taşıdı. Kimse bu ortamda risk iştahının yüksek olmasını beklemesin. Bu sürecin ne kadar süreceği tartışmalı. ABD'de başlayan ve Avrupa'da İsviçreli Credit Suisse ile devam eden süreç daha çok su kaldıracak. 2023 yerel finans krizlerini yaşadığımız bir yıl olmaya aday. Bu ortamda hangi spekülatör; sıkı regülasyonların kaldırılması zaman alacak ve piyasarı dağılmış bir ülkeye öyle sırf yeni iktidarı desteklemek için para getirir? Getirse getirse Soros vari adamlar bu işi yapar. Arjantin'in batmasına neden olan Akbaba fonları kimse aklından çıkarmasın. Yoksa birilerinin aklında ülkeyi yine IMF boyunduruğuna sokmak mı var?

İŞÇİ SINIFINI DÜŞÜNEN KİM?

Diyelim ki var. Bu ne kadar mümkün? Prof. Dr. Ümit Akçay, Kriz Notları adlı blog sitesinde yayınladığı “Sermayenin İç Savaşı Mı? İşçi Sınıfına Karşı Savaş Mı?” başlıklı yazısında dikkat çeken tespitler yapmış. Aktarıyorum: “Kendi aralarındaki çelişkiler farklı sermaye fraksiyonlarının işçi sınıfı karşısında hızla birleşmesine engel değildir.... Tam da bu nedenle önemli olan alternatifler. Madem bir iktidar değişiminin eşiğindeyiz. Muhalefetin gelenine sormalıyız: Muhalefetin alternatifi nedir? 2002-2013 modeline geri dönmek mi? Takipçisi olmamız gereken bu. Yoksa, hep aynı şeyleri söyleyen 'iktisatçı' önerilerinin kimseye bir faydası yok. Olsa olsa, iki farklı sermaye stratejisinden birini savunmaya tekabül ediyor bu pozisyonlar.”

EMEKÇİ SINIFLAR İÇİN DEĞİŞEN NE OLACAK?

Diğer yandan Akçay, 16 Kasım 2022 tarihli Hürriyet gazetesine kaynak göstererek MÜSİAD ve TÜSİAD'ın IMF'ye yönelik birbirine zıt tutumlarına değinmiş. Son 20 yılda iş dünyası örgütlerinde nüfuz elde etmiş sermayeye karşı TÜSİAD'ın kurumsal görüşünü tercih ederek IMF'ye gidecek bir “Altılı Masa İktidarı”, bileşenleri itibarıyla da çok mümkün değil gibi geliyor bana. Bu bakımdan iktidar kalsa da değişse de Amerikan bankasının ortaya attığı iki seçenekli senaryo pek gerçekçi değil. Türkiye'nin ihtiyacı olan ise kamucu bir milli hükümettir.