’Şiir Dostlarım’

Soranlara, sonuçlarından hiç kimsenin pek memnun kalmayacağı izlenimleri veren yorucu bir seçim maratonundan çıkarken birkaç günlüğüne şiire sığınmaktan daha dinlendirici bir çare öneremiyorum. Böylece siyasal yönseme ve kişisel tepkilerinin dışına çıkarak sonuçları uzaktan değerlendirme fırsatı bulur, zihninizi çapaklardan, duyarlığınızı yosunlardan temizleyerek, bıraktığınız sabahtan daha zinde ve tutkulu bir başlangıçla ve yaşama sevinciyle yeniden işe koyulma isteği duyarsınız... Sözü hemen Aydınlık yazarlarından Erol Ertuğrul’un “Şiir Dostlarım” kitabına getirmek istiyorum.

ŞİİR TUFANI

Kitabında Aydınlık’taki yazılarına da yer veren Ertuğrul’un şiir aşkı üzerine kimi anekdotlar öteden beri kulağıma çalınırdı. Sonra bir akşam Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nin bir şiir buluşmasında tanışıverdik... Ümit Yaşar’ın dizeleriyle girdi söze: “Tanrı’nın bıraktığı yerden biz başlayalım / Yaklaş bana...”

Hal hatırdan sonra say ki bir şiir tufanına yakalandım. Gerisini kitaba yazdığı sunudan birlikte okuyalım:

“Ben ezberden şiirler okuyunca, sevgili Seyyit Nezir, ‘Bana sizden söz etmişlerdi, ama bu gece bir şiir antolojisiyle birlikte olacağımızı söylememişlerdi’ dedi. İlk kez yüz yüze tanışıyorduk, böyle mutlu saatler için ilk kez bir araya gelmiştik. Bu sözler beni daha da mutlandırdı. Bana Aydınlık Gazetesi’nin 13. sayfası için her hafta şiirli bir yazı yazmamı önerdi.”

O gece bir ara Cumhuriyet Gazetesi’nin efsanevî emektarı Sami Karaören’in kulaklarını çınlattığımızda, “Onun anılarından da yararlanalım, yazılarınızda değerlendirin lütfen...” demiştim. Şöyle sürdürüyor sözlerini Ertuğrul: “Sami Ağabey’le telefon görüşmemizin ardından, anılarının yer aldığı yazılar da oluştu. Böylece Aydınlık Kültür Sanat sayfasında şiirli, öykülü, anılara dayalı yazılar yazmaya başladım.”

ŞİİR GELİR KİR GİDER

Erol Ertuğrul’un kitabı, Nâzım Hikmet’ten Can Yücel’e, edebiyat tarihinin anıtlaşmış şairler ve şiirleri üstüne Karaören’in anı hazinesiyle zenginleşen ve Kültür Sanat sayfasında yayımlanan yazılardan oluşmuyor yalnızca. Lise yıllarında şiirseverlerin şiir defterlerini süsleyen, izleri ömür boyu belleklerden silinmeyen nice ünlü popüler şair ve şiiri de ihmal etmiyor Ertuğrul. “Agora Meyhanesi”yle Onur Şenli, “Rüyalarımda” şiiriyle Özgül Özgüven, “Teğmenim”le Ayhan Hünalp, “Karnaval Gecesi”yle Erdoğan Çokduru, “Nokta Noktam”la Rıza Polat, “Anayasso”yla Şemsi Belli ve daha kimler yok ki...

1960’larda Cumhuriyet Gazetesi’nde her hafta düzenlediği şiir sayfası dört gözle beklenen Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Sadrazam Hamamda” şiiri o günlerde Süleyman Demirel’i anıştırıyordu:

Keselerin altında eriyip gitti

Koskoca sadrazam

Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı

Nittünüz devletliyi

Dediler tellaklara

Tellaklar cevap verdi

Biz yıkadık keseledik

Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.

Kir bitti sadrazam elden gitti.

Ülke şiir tufanıyla yıkanacak olursa hangi kirden temizleneceğini daha ilk dizelerde anlamak hiç zor değil...

DÜNYA BIR GÖLGELİKTİR

Kitapta Sami Karaören’in şairlerle anılarının yanı sıra Yaşar Kemal’den İlhan Selçuk’a pek çok gazeteciyle anıları da aşırı sıcaktaki serinlik havasında bir ömürlük gölgeliği andırıyor. Hisarlı Ahmet’in ünlü Kütahya türküsü de öyle diyor zaten: “Bu dünya bir gölgeliktir.”

Ömrünün 50 yılını armağan ettiği gazetesince ölüm yıldönümünde birkaç satırlık anma cümlesi esirgenen yüce gönüllü aydınlanma bilgemizi, gölgelikte iz bırakanlardan İlhan Selçuk’u da, “aşk yüzünden bir de kalp kriz mi geçirdin?” diye ayıplayacak olanlara söylediği şu sözlerle anmayı unutmuyor Ertuğrul:

“Erol’cuğum, ben kalp krizine kalp krizi mi derim, eğer bir aşk uğruna geçirilmemişse...”