Şimdi tasa Anayasa - (TAMAMI)
NABIZ
ŞİMDİ TASA ANAYASA
Öyle anlaşılıyor ki 12 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’nin gündemine Anayasa bir kez daha gelecek. Tarihi bir takım olaylar gösteriyor ki anayasaların yeniden yazılması ya da yasa koyucunun, yani seçilmişlerin anayasaları baştan aşağı değiştirmeleri, anayasayı yasal zemini hazırlanmamış bir tarzda uzlaşma sağlanmadan anayasa değiştirmek pek kolay iş değil. Tarihi okuyanlar bilirler ki 1821 Mora isyanının Osmanlı’nın merkezi otoritesine karşı etnik, sosyal, siyasal, askeri, ‘Masonik, Mafyoz, Carbonalist’ bir başkaldırı olduğunu bilirler. 1789 Fransız devrimi ise, anayasacılık eylemlerini yeni ve farklı bir aşamaya getirmiştir. 18. Yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan bu yeni anayasacılık anlayışı “Yazılı anayasacılık” hareketinin açığa çıkmasına ve mücadelesine sahne olmuştur. 19. Yüzyılda o nedenle yeni bir terim ortaya çıkıyordu; “Constitutiolanism.
Bu yeni süreçte hukukçu anayasacılık dört sınıfta belirginleşiyordu. Bu dört tür şunlardan oluşuyordu:
(Kaynak: Murat Çulcu- Şeytan’ın Çocukları-Sayfa:391- e yayınları)
Bizim anayasa sistemimiz 1876 1. Meşrutiyet, 1908 2. Meşrutiyet ve 1921-24-28 ve sonunda 1961 anayasaları. Bunların hemen tümü ihtilalci-devrimci anayasacılık sistemine uymaktadır. Devrimci- ihtilalci anayasacılık deyimi ideolojik içerikten çok bu tür anayasaların yapıldığı bir süreci ifade ediyordu. Örneğin 1787 ABD anayasası ile 1793, 1793, 1795 anayasaları da bu gruba girmektedir. 19 Mart 1812 birinci İspanya anayasası 17 Mart 1814 Birinci Norveç anayasası da devrimci- ihtilalci anayasalar arasında yer almaktadır. Bu anayasaların en belirgin özelliği yasama organına üstünlük sağlamış olması ve ya iç çatışmalar, silahlı devrimler sonrası kan ve göz yaşıyla yazılmış anayasalar. Çoğunda yargı erki bir oranda bağımsız olmakla beraber Montesquieu’nün kuvvetler dengesinde aktif bir rol oynamıyordu. Yürütme, yasama erkinin emri altında ve bu emirleri icra etmekle yükümlüydü. Devrimci- ihtilalci anayasalar büyük ölçüde Montesquieu’nün öğretisi üzerine düzenlenmişti. Elbette devrimci anayasalarda Jean Jaque Rousseu’nun görüşlerinin de etkisi vardı. Devrimci-İhtilalci anayasaların yasama meclislerini öne çıkaran anlayışına karşı Bonapartist anayasalar kuvvetlerin dağılması yerine tek elde toplanmalarını hedefler. Bu nedenle Bonapartist anayasalar “sözde anayasa” lardır .Nitekim Napoleon döneminde bu anayasaya dayanarak, Napoleon’un tercihi olan imparator yani tek adam yapılmıştır.
CUMHURİYET ANAYASASI
Cumhuriyet anayasası da bir devrimci-ihtilalci anayasadır. Ancak hedeflediği parlamenter sistemde o anayasanın ruhunda var olan bir çeşit ihtilal ve devrimci görüntüyü inkar etmek mümkün değildir.1961 Anayasasına kadar Cumhuriyetin anayasaları 1921’den başlayarak hep silahlı bir gücün etkisini taşırlar ve 1920 de kurulan Büyük Millet Meclisi aynı zamanda bir Kurucu Meclistir de.
Şimdi Anayasa değişikliği tartışmasını başlatan siyaset ve siyasi liderler acaba bu tarihi gözetiyorlar mı? Örneğin; Osmanlı İmparatorluğunun mutlak otoritesine karşı olan Yunan anayasal sistemi, hem Yunan milliyetçiliğine anayasal boyut ve zemin kazandırmıştır hem de “Megalo ideanın” kapsamını genişletmiştir. Cumhuriyetten önceki anayasalara bakarsanız onların bu gruba girmediği dikkatlerden kaçmaz. Yani biraz Bonapartist anayasacılık, biraz Meşruiyetçilik ya da ihsanla kurulan anayasalara örnektir. Sultan Abdülhamit Han uzun süren iktidarı süresince devrimi temsil eden güçler tarafından ya zorla, ya da uzlaşmayla bu anayasaları kabul etmiştir. Bizim Anayasal sistemimizin temelinde kuvvetler ayrılığı, Üniter devlet ve laiklik gibi cumhuriyetin temel ilkeleri dikkati çeker ve 1961 anayasası MBK ve Meclis’in birleşimi olan TBMM değil bunların dışında halkın oyuyla seçilen bir kurucu meclis tarafından yapılmıştır. 12 Eylül ise kendi anayasasını hazırlayan bir Danışma Meclisinin Komutanlarca onaylanmasının ürünüdür.
Şimdi anayasa değişikliğini tek bir partinin ya da uzlaşmayla parlamentonun yapabileceği düşünülüyor ve buna da sivil anayasa adı veriliyor. Ama tarih ve anayasa hukukçuları hiçte bu kanaatte değiller. Hele anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyen 1,2,3 ve 4’üncü maddesini değiştirmek bu anlattığımız anayasal tariflerden hangisine girebilecektir? Dahası bu değişiklikler içerisinde bazı bölgelere özerklik ,ana dilde eğitim ve gelecekte bir federatif yapı ,başkanlık sistemi varsa. O nedenle anayasa hukukçuları anayasaların kurucu meclisler tarafından yapılmasını, ya da 12 Haziran’da kurulacak yeni meclisin “Kurucu Meclis” görevini yerine getirdikten sonra yeni bir seçime gitmesi gerekirken
kurtulaltug@aydinlikgazete.com