Sinema dergileri üzerine
Ülkemizde sinema alanındaki dergicilik, her zaman sorunlu olmuştur. 30’lu yıllarda yayın yaşamına giren bir sinema dergisini önsözünde yer alan yakınmalarla, günümüzde yayın yaşamına yeni başlayan bir sinema dergisinin önsözünde dile getirilenler karşılaştırıldığında bir çok şeyin değişmediğini- ya da bu alandaki temel sorunların hala yerli yerinde olduğunu- görmek mümkün olmaktadır. Hele hele önsözlerin dışında kimi dergilerin kapanışlarında kaleme alanın veda yazıları, aradan onca yıl geçmesine karşılık, sanki aynı kişinin kaleminden çıkmışçasına birbirlerine çok benzerler. Bu aşırı benzemeyi, klasik bir sözcükle, ülkemizdeki sinema dergilerinin, biraz kaderci olacak ama, değişmeyen yazgısı olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz...
Her zaman yinelenir, bir kez daha yineleyelim, sinema ne yazık ki izlendiği denli okunmuyor ülkemizde. Bu okunmayış, dergilerin sinemaya yaklaşımındaki tavır ve alandan çok, sınırlı olan okurdan kaynaklanmaktadır. Örneğin belirli dönemlerde sinemaya farklı açılardan yaklaşan dergilerin tirajları gibi yayınlandıkları zaman birimleri de pek değişik olmamış, aşağı yukarı benzer sürelerde kapanmak zorunda kalmışlardır. Birkaç örnek dışarda bırakıldığında, sinemayı kuramsal açıdan irdeleyen dergilerin neredeyse tümüne yakınının yayın ömürleri, bir ile, bir buçuk yıl -yani 12 ila 15 sayı- arasında olmuştur. Sinema alanında ömürleri tek sayı olan dergilerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. 1928’den önce yayın yaşamına atılan ve çoğunluğu ekalliyetten olan yayımcıların yayınladığı yarı Fransızca yarı Osmanlıca olan dergilerin tirajları hakkında ne yazık ki kesin bilgilere sahip değiliz. Tek bildiğimiz, bu dergilerin de pek uzun ömürlü olmadığı, tutmayan bir derginin kapatılarak, yine aynı yayıncı tarafından bir başka adla, yine sınırlı bir tirajla piyasaya sürüldüğüdür. Bu dergilerin bir diğer ortak özelliği de, hemen hemen tümünün içeriklerinin yabancı sinemayla sınırlı olduğudur.
Geçmişte hem zamana hem de tiraja yönelik sinema dergiciliğinin öncülüğünü 50’li yıllarda Yıldız, 60’lı yıllarda Ses ve Artist dergisi yapmıştır. Her üçünün de ardında güçlü bir sermayenin bulunması, bu dergileri uzun ömürlü olmasını sağladığı gibi, teknik ve baskı açısından döneminin ileri tekniğini kullanmasıyla sinema dışındaki okurun da bu alana yönelmesini sağlamıştır. 60’lı yılların ortalarında yaygınlık kazanan sinemayı bir eğlencenin ötesinde bir sanat olarak ele alan, küçük sermayeli, amatör dergilerin şansı bin öncekiler gibi olmamış, bu dergiler de kısa ömürlü olmanın yazgısına boyun eğmek zorunda kalmışlardır.
Sinema dergiciliğinde rastlanan bir olay da, kimi dönemlerde birçok derginin, aynı anda yayın yaşamına atılarak piyasanın taleplerini zorlaması olmuştur. Sonuçta arz ile talep arasındaki dengesizlikten bu dergilerin bir çoğu aynı anda yayın yaşamlarına son vermek zorunda kalmışlardır.
Günümüzde ise sinema dergiciliğinin durumu ne yazık ki eskisinden pek farklı değildir. En uzun ömürlü dergiler bile mali bir krizin pençesi altında, çıkmakla çıkmamak arası bir tedirginliği yaşıyor. Tirajlarının durumları ise hiç iç açı değil. Hatta bir çoğunun tirajının 60’lı yılların dergiciliğinden bile daha az olduğunu söyleyebiliriz.
Nüfusun ve de sinemayla ilgili alanların (okullar, öğrenciler, TV, diziler, sinema salonları vs...) eskisine oranla bir hayli çoğaldığı bir dönemde bu durumun pek de normal olduğunu söylemek, ya da sinema, izlendiği denli okunmuyor gibisinden bilinen klasik saptamaları girişmek pek inandırıcı olmuyor artık..
Sanınım esas sorun; günümüz okurunun beklentilerini karşılayacak bir dergiyi yapıp yapmamakla, dışardaki sermayenin bu alana geçişini sağlamaktaki inandırıcılıkta yatıyor.