Sinema eğitimi üzerine
Binlerce genç bundan sonraki yaşamlarını önemli bir ölçüde belirleyecek ya da yönlendirecek bir tercih yapmanın eşiğinde. Birçoğu aldıkları puanların sonucuna göre ya istedikleri, arzuladıkları yerlere girme şansını elde edecek ya da isteyip de puanlarının yeterli olmadığı durumlarda farklı tercihler yaparak şanslarını belki de hiç düşünmedikleri alanlarda denemek zorunda kalacaklar.
Bizdeki eğitim sisteminin sağlıksızlığı nedeniyle birçok genç ne yazık ki yalnızca bir diploma sahibi olmak için çoğu zaman arzulamadıkları alanlarda eğitimlerini yapmak zorunda kalıyorlar. Puanların yetersiz oluşundan kaynaklanan bu tür isteksiz yapılan tercihler ne yazık gençlerimizin üniversite yaşamına girişlerindeki ilk yanlışları oluyor. Sonrası malum; zoraki bir eğitim, hedeflenen bir diploma ve bunun sonucu kaçınılmaz olan işsizlik…
Yirmi yıl boyunca üç üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi ve bir o kadar da sinema eğitimi veren okullarda ders vermenin kazandırdığı bir deneyimle yüzlerce bu isteksiz yapılan tercihler sonucunda sinema eğitimimi yapan gençler/öğrencilerle karşılaştım. “Nasıl düştük buraya…” dercesine bir diploma sahibi olmak için dört yıl okumak zorunda kalan bu gençlerin hiç ilgi duymadıkları bir alanda nasıl zorluk çektiklerine tanıklık ettim.
İşin en katlanılmaz, en acı olan tarafı ise, öğrenmek istemeyen öğrencilerle onlara öğretmek zorunda kalan hocalarının bir çeşit inatlaşmalarıydı. Bu durum; istenilmeyen, sevilmeyen bir yemeği çocuklarının ağızlarına zorla kaşıkları sokmaya çalışan anne ya da babalarına benzerdi. Ne onlar sevmedikleri yemeği yemekten keyif alırdı, ne de hocalar bu yemekleri onlara yedirmekten. Dört yıl boyunca süren bir oyunda bu yalnızca…
Ancak az sayıda da olsa sinemayı bundan böyle yaşamlarının ayılmaz bir parçası olarak görüp tercihlerini bilinçli olarak yaparak bu bölümleri tercih edenler de vardı. Onların durumu da bir başkaydı… Ya umduklarını bulamazlardı ya da umduklarıyla yetinmek zorunda kalmalarının bedelini mezun olduklarından sonra ödemeye başlarlardı.
Tıp, dişçilik ya da ne bileyim eczacılık bölümünden mezun olanların yüzde doksan dokuzunun aynı mesleği yapmasına karşılık sinema eğitimindeki bu oranın yüz kişiden bir ya da iki (hadi bilemediniz en iyimser bir yaklaşımla beş diyelim) sinemacı olması, istenmeden yapılan tercihler kadar, istenilip de karşılığının yeterli olmayışından kaynaklanan bir başka durum, bu alandaki eğitimin sorgulanmasını gerektiren bir başka gerçekti.
Yüzün üzerinde vakıf (özel) ya da devlet üniversitelerinde sinema eğitiminin yapıldığı düşünüldüğünde daha baştan, sözü edilen durumlar nedeniyle yanlış iliklenen düğmelerinin niye karşılığını bulmakta zorluk çektiği ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak üniversitelerimizin başta sinema olmak üzere tüm sanat eğitimleri verilen bölümleri rastgele tercih edilecek bölümler değillerdir. Bu bölümlere de diğer sanat eğitimi verilen bölümler gibi yetenek sınavı ile alınmaları bir tercih değil aksine bir zorunluluk olmalıdır.