Sinemanın devirleri

Bugün bayram. Hükümet kurulacak mı, kim kimle koalisyon yapacak ya da erken seçime gidilecek mi? Çözüm süreci, tırmanan işsizlik, eğitim sorunları, dersaneler, ekonominin geleceği vs... Her gün, neredeyse her saat dinlemekten, konuşmaktan ve okumaktan gına geldiğimiz, ama yine de yazıp çizmekten ve de konuşmaktan kendimizi alamadığımız temel sorunlar. Oysa ki bugün bayram. Eskiler bayramların bir şeker tadında olmasını söyler dururlar. Biz de onları dinleyip biraz gülümsemek, biraz da yaşamsal sorunlardan nefes almak için nostaljinin sularına yelken açalım. Yani eskiden sinemalarda olduğu gibi on dakika ara.... Türk sinemasındaki ironik dönemlerinin mucidi Yıldız dergisinin yazarı Metin Onikinci’dir. Onikinci; Yıldız Dergisi’nin 1953 yılının 10 Ekim’inde yayınlanan Filmciliğimizin Tarihi başlıklı yazısında bu dönemlerden şöyle söz eder: “Rulette kazanmak için, riyazi bir metod bulmaya çalışıp da sonradan intihar edenlerin ‘tarihi’ olur da, filmciliğimizin tarihi neden olmasın?Ben şimdi burada, yüzde yüz ilmi bir metodla, filmciliğimizin tarihine kısa bir bakış fırlatacağım (Korkanlar kenara çekilsin)Bence filmciliğimizin tarihini şu devirlere ayırmamız lazımdır:1. Takma sakal devri2- Gözyaşı devri2. Kavuk devri3. Göbek devriBu tasnife belki bazı kimseler itiraz edeceklerdir. Mesela bu cümleden olmak üzere, ilmi kıymetini takdir ettiğim ve kendisine büyük hürmetim olan, meşhur film alimi (filmolog) Or. Prof. A. Temel Karamahmut, bu tasnifi ‘Et ihtikarı ve Filmciliğimiz’ adlı kitabında şöyle yapmaktadır:1. Takma sakallı kambur devri2. Gözlere sürülen soğansuyu devri3. Hasan Tahsin devri4. Et ihtikarı yahut But devriFakat görülüyor ki, bu iki tasnifte neticede aynı yere çıkmaktadır. Yani ‘Hava sokağına’ yahut ‘Yeşilçam sokağına’Takma sakal yahut takma sakallı kambur Devri: Filmin kahramanı bir kamburdur. Kamburun takma sakalı umumiyetle pamuktan yapılmıştır. Burada, filmcilerimizin memleketin pamuk ziraatı politikasına ne kadar hizmet ettikleri meydandadır.Gözyaşı Devri: Fakir ailenin kızı, zengin ailenin oğlu, yahut zenginin kızı, fakirin oğlu ve aşk, neticede izdivaç. Hayır! Felaket. Zengin fakiri sevmez. Fakir zengini çekemez, aşıklar da evlenemez. Kız verem olur ölür, oğlan intihar eder, kızın anası çıldırır, oğlanın babası iflas eder. Mezarlıkta aşir, camide mevlüt ve minarede ezan okunurken film biter. Kavuk Devri: Nemse Sezar’ının başında, Zembilli Ali efendinin kavuğu. Padişahın huzurunda altı kol iskambil oynayan köleler. Haremi dolduran bar kadınları. Gündeliği 20 liraya kiralanmış takalardan. Ahırkapı sahillerinde kale duvarlarına saldıran Fatih’in ordusu, akşama Kasımpaşa kahvelerinde ganimet taksimi.Göbek Devri: Perdede zehirlenmiş bir köpeğin can çekişme ihtilaçları ile kıvranan daha doğrusu sallanan sansür heyetine yutturulabilecek kadar çıplak bir kadın. Pierre Lugo, Afrodit’in göbeği için, tersine çevrilmiş bir kristal kase derdi. Bizim rakkaselerin göbeği ise raftan düşmüş bakır kase. Saat kaç diye sorunca, ‘Kaçmıyor, duruyor’ diyen komikler. Şapkasını giymek için, bacağını kasığına kadar sıvayan baş kadın.”Keşki birileri çıkıp da 60’dan sonraki sinemamızdaki devirleri (dönemleri) böylesine esprili bir şekilde yazsa...Bazı şakalar ya da ironik yakıştırmalar, sanırım gerçeğinden daha beter oluyor...