Sıra Atatürk’e gelince-(TAMAMI)
Hayli zamandır Atatürk, Kemalizm, ulus devlet, bağımsızlık denildiğinde tüyleri diken, diken olanların Atatürk’ün ölüsünden korktukları için Atatürk’e değil de Kemalistlere karşı yalanlarını, hakaretlerini okumaya ve izlemeye alışmıştık. Şimdi içlerinden bazıları meydanı boş buldular, iktidarın kanatları altında Atatürk’e sövmeye, hakaret etmeye başladılar. Bunların piri ve ideologu Atatürk’e “Jacoben devrimci” diyen Nemrut Mustafa Divanı reisinin torunu eski MHP’li bir yazardı. O hiç değilse mürekkep yalamış, kültürlü biriydi.
Van depremini bahane ederek Cumhuriyet’in 88.yıl kutlama törenlerini iptal eden Erdoğan ve Gül kardeşler ekranlarda TSK’ne, Atatürk’e, Kemalizm’e ve tüm ulusal değerlerimize saldırmayı marifet sanıyorlar. Çünkü onlara bu zemin büyük sermaye tarafından hazırlanmış ve sunulmuştur. Cumhuriyeti koruyan ve kollayanlar ise, ya Hasdal’da ya da Silivri’de. Yazık!
Rahmetli gazeteci arkadaşım Teoman Erel bir siyaset adamı için şöyle demişti: “Bu adamın beyniyle ağzı arasında hiçbir bağlantı yok. Beyni çalışmıyor ama ağzı konuşuyor.” Lütfen şu satırları okuyunuz ve 87 yıldır bu ülkenin üzerine titrediği Cumhuriyet’i kuran bir öndere yakıştırdığı sıfatların bilgi noksanından mı, yoksa başka bir nedenden mi geldiğine karar verin.
“Kemalist rejimin kurulduğu yıllarda, hem Takrir-i Sükun hem İstiklâl Mahkemeleri, o dönemin son derece zalim bir dönem olduğunu gösteriyor. Kurulursa alternatif partiyi ben kurarım diyorlar. Ondan sonra Serbest Fırka’yı titreye, titreye zorla kurdurdular, sonrada kapattılar. Sonra gelen ilk seçimlerde (1950 seçimleri) Atatürk’ün kurduğu CHP hezimete uğradı.” (Nagehan Alçı- CNN Türk TV, A. Hakan)
Uygar ülkelerde krallıklar varken...
İnsan şaşırmaz da ne yapar? Önce düzeltelim: O diktatör diye ilan ettikleri insan, dünyanın en uygar ülkelerinde demokrasi değil krallıklar varken Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra Terakkiperver Cumhuriyet fırkasını kurdurmuş, onlar parti tüzüklerine “ İslam-ı Diniyeye bağlı bir parti”olduklarını ilan edince Laik Atatürk o partiyi kapattırmış değildir. Onlar kendileri kapatmıştır. Serbest Fırka da öyle.. Bu yüzü güzel şuh genç kadın görüntüsüne bakarsanız Atatürk’ün yarattığı devrimlerin ürünü. Başı açık, ama beynindeki düşünceler yüzündeki güzelliği şeytani bir çirkinliğe dönüştürüyor
Cumhuriyeti koruyanlar da var
Celal Bayar bir ittihatçıydı hatta belki de son ittihatçı. Kendisi 103 yaşına kadar yaşamını Atatürk sevgisiyle sürdürmüştü. Bir gün bana o feri kaçmış gözlerinden damlayan yaşlarla şöyle demişti: “- O bizim babamızdı. Biz her şeyimizi ona borçluyuz.” Şimdi onun kızı Nilüfer Gürsoy Milli Eğitim Teşkilat Yasasındaki Atatürk İlke Ve İnkılapları Bölümü’nün değiştirmesine ve buna dayanak olarak da Henri Fayol’un kaynak gösterilmesine, Atatürk’ün devrimlerini yok etmek isteyenlere nasıl sesleniyor: “Fayol bu deyimleri kullanmış olsa da kendi buluşu değil. Bunlar Fransız atasözleri. Eşya ve düzenlemeyi, zaman ve zamanlamayı kavramaları için okul çağına ermekte olan çocuklara ilk öğretilen deyimlerdir. Bu basit sözlere derin manalar yükleyerek Atatürk ilkelerinin zaman aşımına uğradığı hükmüne varmak akıl almaz bir mantıksızlıktır. Art niyetin ötesinde Atatürk aydınlanmasından bihaber olmaktır. ‘Biz bazı şeylere gereğinden fazla önem veriyoruz’ sözleri de bunun göstergesidir. Ne acıdır ki böylesine bir düşünce yapısında olan bir kişiye Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı emanet edilmektedir. Eğitimimizin temel kuralı olan Atatürk ilkelerine bağlı vatandaş yetiştirmeyi kaldırıp acaba hangi sistemi veya kuralsızlığı getirmek niyetindedirler? .”
Başka bir Cumhuriyetçi ise törenlerin iptalini şöyle karşılıyor ve Cumhuriyetin kazanımlarını anlatıyordu: “Cumhuriyet dağılmış bir imparatorluğun külleri arasından bir çağdaş devlet, bir çağdaş toplum, bir çağdaş millet çıkarmıştır. Kurulduğu zaman hemen hiçbir şeyi olmayan 13 milyon nüfuslu bir ülkenin, bugün her şeyi vardır ve nüfusu 74 milyona ulaşmıştır. Kadın, toplumun içinde yerini almıştır. Bu, Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biridir. 20 milyona yakın çocuk okula gidebilmektedir. İğneden ipliğe her şeyi satın alan Türkiye, her şeyi yapar ve satar hale gelmiştir. Büyük Atatürk’ün, “Türkiye, mutlaka uygar, mutlaka çağdaş, mutlaka zengin olacaktır” hedefine ulaşmak için sarf edilen gayretler sürdürülmektedir. Yine Büyük Atatürk’ün ifadesiyle; “Cumhuriyet, mesut ve muvaffak olacaktır, muzaffer olacaktır” meşalesini taşıyoruz.”( S. Demirel- L. Tavşanoğluyla röportaj- Cumhuriyet)
İşte iki dünya görüşü böyle.
Fikir özgürlüğü adına, neoliberalizm adına ne hallere geldik. Kararı siz verin.