Sıra size gelmeyecek mi?-(TAMAMI)

[2.3.1990 günü Ankara Sanat Tiyatrosu’nda prömiyeri yapılan MEFİSTO (Can Yayınları) adlı oyuna yazdığım önsözden aktarıyorum:

“Klaus Mann’ın Mefisto adlı romanını özgürce tiyatroya uyarlayan Ariane Mnouchkine’in metnin başında Etienne de la Boetie’den yaptığı alıntı, Otto Ulrich’ın attığı çığlığın bir habercisi gibidir. Montaigne’in yakın dostu Etienne de la Boetie (1530-1563) daha 18 yaşında kaleme alarak zorbalığı eleştirdiği “Gönüllü Kölelik Üzerine Söylev” (Discours de la servitude volontaire)’inde olmuş ve olmakta olanları eşsiz bir öngörüyle yorumlamış ve gelecekte olacak olanları yalvaçcasına haber vermiştir:

Hizmet etme özgürleş

“Siz, zavallı ve acınacak insanlar, siz sağduyudan yoksun halklar, siz mutsuzluklarında direngen, erinçlerinde kör gözlü uluslar, kazançlarınıza el konulmasına, tarlalarınızın yağmalanmasına, ata yadigârı evlerinizin soyulmasına göz göre göre boyun eğersiniz! Sanki bunların hiçbiri sizin değilmiş gibi yaşarsınız. Mallarınızın, ailelerinizin, yaşamlarınızın sadece yarısının size bırakılmasını büyük bir bahtiyarlık sayarsınız. Ama bu zararın hepsinin, bu felaketlerin, nihayet bu yıkımın nedeni sayısız düşmanlarınız değildir; fakat hiç kuşkusuz tek bir düşmandır, kendi ellerinizle yarattığınız, uğruna göz kırpmadan savaşa gittiğiniz, onuru adına kendi yaşamınızı her an tehlikeye attığınız düşman. Aslında, bu efendinin iki gözü, iki eli, bir gövdesi var ve aranızdaki en önemsiz kişiden bir fazlası da yok. Sizden üstün yanına gelince: Sizi mahvetmesi için ona kendi ellerinizle teslim ettiğiniz olanaklar! Aranızdan biri olmasaydı, sizi gözetleyen hafiyeleri nereden bulabilirdi? Sizinkileri ödünç almamış olsa, size vurmak için bunca eli nasıl olurdu? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar da sizin ayaklarınız değil mi? Üzerinizdeki nüfuzu sizden kaynaklanmıyor mu? Sizi soyan hırsıza yataklık etmeseydi, sizi öldüren katilin suç ortağı olmasaydı, size ihanet etmeseydi size böyle sıkıntı vermeye nasıl cesaret edebilirdi? Tarlalarınızı o soysun diye ekiyorsunuz; evlerinizi o çalsın diye döşüyorsunuz; kızlarınızı onun şehvet arzularını yerine getirsin diye yetiştiriyorsunuz; oğullarınızı ona asker olsunlar diye, onları ölüme sürsün diye, açgözlülüğüne hizmet etsinler diye, onun intikamlarının cellatları olsunlar diye besliyorsunuz... O daha güçlensin diye, o daha katı olsun diye ve tasmanızı daha kısa tutsun diye güçsüzleşiyorsunuz. Hizmet etmemeye karar verin, özgürleşeceksiniz!”

Sıra size gelecek

Otto Ulrich, Mefisto’nun XV. tablosunun sonunda şöyle konuşur:

“...Almanlara demeli ki: Dinleyin! Geceleyin, topraklarınızdan trenler geçiyor, iyi dinleyin, erkek ve kadın dolu bu trenler. Bugün, komünist ve sosyalist bunlar; yarın, Yahudiler olacak; daha sonra sıra size gelecek. Tren yollarını engelleyin, bu trenleri sürmeyi kabul etmeyin. Lokomotif kazanlarını ısıtan kömürü çıkarmayı reddedin. Ray yapılan çeliği dökmeyi reddedin. Hizmet etmeyi kabul etmeyin, kabul etmeyin hizmet etmeyi!”

Demokrasi için demokrasiyi, özgürlük için özgürlüğü, eşitlik için eşitliği yok ettiklerini anlamayanların tarihten ders almaları olanaksızdır! Kuzuyu bağlayıp canavarı arenaya salanlar bana insan haklarından söz etmesinler!]

Sıra size gelmeyecek mi?

Ve düşünceyi açıklama özgürlüğünü de ağızlarına almasınlar.

Okuduğunuz metin, 10 Şubat 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Mefisto ve Mefistolaşmak” başlıklı yazımın aynısı. “Mefisto” öyle bir roman ki her yıl okunabilir ve öyle bir oyun ki yıllarca sahnede kalabilir. Nitekim, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından 16.12.2009 tarihinde sahnelendi, birkaç tiyatro ödülüne değer görüldü. Ama bir süre sonra, oyunun çevirmeni Özdemir İnce olduğu için, bir daha geri gelmemek üzere sahneden kaldırıldı.

Bugün yayınladığım yazı da her yıl en az bir kez yayınlamam gereken bir yazı olacak artık!

Bu yazıyı bugün yayınlamamın neden ve gerekçesine gelince:

AKP yüksek yönetimi, Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Özgür Gündem, Sözcü ve Yeniçağ gazetelerinin ve iki televizyonun (İMC ve Ulusal Kanal) bir melodram olarak sahnelenen kongresini izlemesini yasakladı. Akreditasyonunun kabul edilmesine karşın AKP’nin tutumunu protesto eden Yurt Gazetesi kongreyi izlememe kararı aldı. TGC, ÇGD, TGS, Avrupa Gazeteciler Federasyonu bu yasağı kınadı.

Geriye kalan bütün gazeteler ve televizyonlar tıpış tıpış, uslu uslu, nazlı nazlı kongreyi izlediler. Ya siyasal partiler?

Bırakın yandaş, tutma, yanaşma, iliştirilmiş gazete ve televizyonları, öteki özgürlükçü ve bağımsız olduğunu iddia eden gazete ve televizyonlar AKP’nin komik ve gülünç kongresini izlemeye gitmeselerdi ülkeyi diktanın boyunduruğundan kurtulmasına katkıda bulunurlar ve tarihe geçerlerdi. Şimdi tarihin çöplük ve kuburundaki mümtaz yerlerini alacaklar.

NOTA BENE: Ataol Behramoğlu’nun son şiiri şöyle bitiyor: “Kimliksizler, omurgasızlar / Hedefisiniz şimdi lanetin. / Ne hizmetinde olduğunuz iktidar / Ne sahte parıltısı şöhretin / Kurtaramayacak sizi bu lanetten, / Halkın içinde yükselen nefretten. / Artık hiç değilse susmayı deneyin. Ne çok hain.”