‘Şirket devlet’i öneren ilk lider Erdoğan değil...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmek istediğini açıkladı. 

Yani çıraktı, kalfa oldu, cumhurbaşkanlığını “ustalık” dönemi ilan etti; şimdi “patronluğa” soyundu. 

Türkiye Cumhuriyeti bir anonim şirket, o da büyük hissedarı temsil eden yönetim kurulu başkanı olacaksa... 

Bu şirketin “malı” ne, hissedarları kim? 

Kime, neyi, nasıl satacak? 

Daha da önemlisi yöneticiler iyi bir “alıcı” bulduklarında “şirket”i de pazarlayacaklar mı? 

*** 

Bir anonim şirketin amacı, para kazanmaktır. 

Bir devletin amacı ise vatandaşlarını barış içinde özgürce yaşatmak, adil olmak, yoksul ve aç kimse bırakmamaktır.  

Peki, bu “şirket devlet” fikrinin patenti, Recep Tayyip Erdoğan’a mı ait? 

Hayır... 

Ondan onlarca yıl önce bu konuyu ilk kez gündeme getiren kişi, İtalya’nın faşist lideri Mussolini’ydi... 

“Faşizm, şirketçiliktir” demiş ve “İtalya’yı şirket gibi yönetme” vaadinde bulunmuştu. 

Sonuç: 

İtalya’dan battaniyeye sarılmış halde kaçarken yakalandı ve öldürüldü. Cesedi Milano’da Loreto Meydanı’ndaki bir benzin istasyonunun çatısından başaşağı sallandırıldı.  

Halk, bir zamanlar uğruna ölümü bile göze aldığı eski liderinin cansız bedenini tekmeledi! 

*** 

Dönelim konumuza: 

Erdoğan durup dururken neden bu fikri ortaya attı? 

Çünkü türü ne olursa olsun, her şirkette aslında “bir” patron olur da ondan... 

O da en yetkili koltukta oturan kişidir. 

Yani Erdoğan bu sözü geçen sene söyleyemezdi; çünkü ülkemizin en yetkili koltuğunda oturan kişi, o günlerde kendisi değildi. 

Başbakan oldu, cumhurbaşkanı oldu, kendisini önce padişah sonra halife ilan ettirdi; sümme haşa “peygamber”le eş tutanlar bile çıktı... 

Tüm bunlar yetmemiş olacak ki; şimdi bir de anonim şirket yönetim kurulu başkanlığı çıktı! 

*** 

“400 vekil” diye tutturduğu önümüzdeki seçimlerde şuna öyle bir “vergi borcu” çıkarın ki; dünya kaç bucakmış görsün artık! 

DİGİTÜRK! 

Dün Digitürk’ün Beşiktaş’taki yönetim merkezinin önünde, eylemdeydik! 

Çünkü iktidarın kontrolündeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun yönettiği Digitürk, RTÜK’ün ve mahkemelerin kararını tanımıyor. Tüm yükümlülüklerini yerine getiren Ulusal Kanal’ı, sırf muhalif olduğu için yayın ağına dahil etmiyor! 

Milyonlarca izleyicinin dilediği kanalı izleme hakkını elinden alıyor.  

Biliyoruz; Digitürk ve TMSF yöneticileri “emir kulu”, kendilerine ne talimat verilirse onu yapıyorlar! Sözüm; onların “büyük patron”una: 

İstediğin kadar çırpın; yolun sonu göründü. 

Gideceksin! 

GÜNÜN SORUSU 

Bir yıl önce yürürlüğe giren Torba Yasa’ya son anda eklenen bir maddeyle Üçüncü Havalimanı, Üçüncü Köprü ve Körfez projelerinin bağlantı yollarının geçtiği ormanlara AVM, restoran ve otel yapılmasına izin verildiği ortaya çıkmış... Sorum size: 

Hâlâ şaşırabiliyor musunuz?  

İMAM FISILDAYINCA... (125) 

Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yedi aydan fazla bir süredir Cumhurbaşkanlığı’na ait Huber Köşkü’nü boşaltmıyor ya... Dün öğrendik ki seçim sürecinin başlaması nedeniyle 10 gün önce görevinden ayrılmak zorunda kalan önceki İçişleri Bakanı Efkan Ala da konut olarak kullandığı Çankaya’daki Ankara Valilik Konağı’nı boşaltmamış... 

Eeee, imam fısıldarsa cemaat bağırır... 

Tamam canım kızmayın; ben de biliyorum bu atasözünün doğrusunun böyle olmadığını... Sadece sizi düşünüp midenizi bulandırmamak için değiştirdim! 

Ne yani doğrusunu biliyorsunuz diye birilerinin, bir devlet mülkünü de size vermesini mi bekliyorsunuz? 

*** 

Şaka bir yana; kim bu Efkan Ala? 

Görevi bırakmadan birkaç gün önce Meclis kürsüsünden, “Ben bu anayasayı tanımıyorum” diyen hükümet adamı! 

Anayasayı tanımayan, yasa, yönetmelik, tüzük, büzük tanır mı? 

“Bu millet o Valilik Konağı’nı sana çocuklarının üzerine geçirmen için mi verdi?” diye sormaya kalksak, emin olun beyefendinin aklına karpuz kabuğu düşürmekten başka bir amaca hizmet etmiş olmayız! Hemen onu yapmanın da yollarını arar... 

*** 

Uzun sözün kısası, bakalım Efkan Ala işgalcilikte Gül’e yetişebilecek mi? 

KIRMIZI!  

Diyarbakır Asayiş Şube Müdürü Kerim Karaboğa pazar günü sokakta konuşurken elindeki cep telefonunu kırmızı tişörtlü bir kapkaççıya kaptırmış...  

Sonra da polis, kentteki tüm kırmızı tişörtlü gençleri tek tek toplamış... 

Sevgili Müdür: 

Biliyorum; o kırmızı tişörtlü çocuk senin karizmayı fena halde çizdi... 

Şimdi herkes, “Kendi malını koruyamayan biri, milyonlarca insanın canını ve malını nasıl koruyacak?” diye seni konuşuyor... 

Demem o ki; bu saatten sonra o çocuğu yakalaman da efsaneyi geri getirmez... 

Ben senin yerinde olsam hemen polisliği bırakıp “Kırmızı” diye bir marka yaratır, tişört ticaretine girerdim.  

Emin ol, bu şöhretle dünya markası bile olursun!  

GÜNÜN İSYANI 

Hatırlarsınız; İmralı’daki teröristbaşı bir süre önce kendisi için bir sekreterya kurulmasını istemiş, biz de buna “Yok artık” diye tepki göstermiştik... Dünkü gazetelerden öğrendik ki AKP iktidarı bu talebe de “Evet” demiş... Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir hükümlü için, yine hükümlülerden oluşan 5 kişilik bir “sekreterya” kurulmuş... İsyanım bu izni verenlere: 

Apo’yu büyütürken ne kadar küçüldüğünüzün farkında mısınız?