Şişli ve Safranbolu Belediyeleri

Sinemamızın dört yapraklı yoncasından sayın Fatma Girik’in yaşamını ve sinemacılık serüvenini konu alan kitabı yazarken, sayın Girik’in Şişli Belediye Başkanı olduğu sıralarda anlattıklarının büyük bir kısmını, kitabın içeriğiyle pek ilgisi olmadığı gerekçesiyle yazmamıştım. Anlattıklarının bir kısmı kelimenin tam anlamıyla dehşet verici şeylerdi. Şimdilerde Şişli Belediyesinde olup bitenleri okudukça, yazmadığıma pişman oldum. Girik, yıllar önce sözü edilen belediyesinin kirli çamaşırlarını, sanki günümüzde olacakları biliyormuşçasına yaşamış, ama kimselere duyuramamıştı. Ne de olsa serde sosyal demokratlık var, dercesine...

Amacım, herkesin bildiği  Şişli Belediyesinde olup-bitenleri yazmak değil. Politikaya herkes kadar uzak ve de yakınım. Üstelik ne Şişli Belediyesi, ne de bu belediye ile analojik bir kıyaslamaya gireceğim Safranbolu Belediye Başkanlarını tanırım. İki belediyeyi ele alıp söz konusu yapmam, yalnızca belediyecilik anlayışlarındaki farklığı ortaya koymaktan ibarettir. Birisinde kavga, iftira, sürtüşme huzursuzluk var, diğerinde ise etkinlik ve geçmişi geleceğe taşımaya yönelik eserler... Birisi sosyal demokrat bir partinin Türkiye skalasında en fazla oy aldığı, İstanbul’un en gözde ve de en zengin ilçelerinden biri, diğeri henüz çiçeği burnunda bir kentin küçük, ama sevimli bir yöresi. Ama yaptıkları etkinlikler ve ortaya koydukları yapıtlar, büyüklük ve zenginlikleriyle tam anlamıyla ters orantılı.

Nasıl mı? Çalışma masamın üzerinde çalıştığım konuyla ilgili birçok kitap var. Bu kitapların çoğu ise o küçük, sevimli ilçemiz olan Safranbolu Belediyesi’nin yayınlandığı kitaplar. Deyim yerinde ise her biri tuğla kalınlığında, görünüşleri denli içerikleriyle de paha biçilmez eserleri. Biri üç ciltlik -daha sonra devamı yayınlandı mı bilmiyorum- Recep Karacakaya, İsmail Yücedağ ve Nazım Yılmaz’ın hazırladıkları Safranbolu Şer’iyye Sicili. Yani tarihçilerin, toplum bilimcilerinin, kent bilimcilerinin en çok gereksinim duyduğu bir hazine. Yine aynı belediyenin yaptığı diğer önemli eserler. Bu küçük belediye yalnızca ortaya koyduğu yapıtlarla geçmişi geleceğe taşımıyor, dahası, her yıl, o küçük mütevazi bütçesiyle  onlarca eski evi restore ederek dünya mirasına armağan ediyor. Dahası, bir dizi sanatsal etkinliklere imzasını atıyor.

İKİ FARKLI YAPILANMA

Ya Şişli Belediyesi. Tek sorunu Yılbaşında Nişantaşı’nın süslenmesi oluyor. Eski Şişli Belediye Başkanına sahip çıkıp, şimdikini eleştiren yine sosyal demokrat kökenli bir komşu belediye başkanı ise bu yılkı Yılbaşında, Şişli’nin süslenmesinin geleneğe aykırı olduğunu söylüyor. İşte iki belediyenin belediyecilikten anladığı. Biri geleceği yarınlara taşıyan değerli eserleri yayınlayıp, onlarca evi dünya mirasına armağan ederken, diğerinin tek sorunu bir günlük süsleme olabiliyor. Yazık ki yazık...

Yılbaşı süslemelerine hiç kimsenin itirazı yok. Yeni yılı renkli, ışıltılı ve coşkulu karşılamaktan daha güzel ne olabilir ki? Ama bunu Şişli gibi bir belediyenin tek etkinliği olarak algılayıp algılatmak niye?

İki belediye, iki farklı etkinlik. Birinde koltuk kavgası, diğerinde nice eserler verme çabası. Birinin mesleği politika, diğerininkinin ise bilim adamlığı, akademisyenlik. Biri koltuk peşinde gününe oynuyor, diğeri ise dünü yarınlara taşıma çabasında.

Biliyorum şimdi bir çok kişi, benim yandaş olup olmadığımı sorgulayacak. Ne gam... Daha önce de belirttim, ikisini de tanımam. Birisi sempati duyduğum bir partinin belediye başkanı, diğeri ise benim düşünce yapımdan çok uzaklarda olan bir partinin belediye başkanı. Ama yaptıkları ortada.

Yerel yönetimleri nesnel olarak algılamanın tek yolu;  bizden olanla olmayanın peşin hükümlülüğü değil de, bize verilenle bizden esirgenenlerin ne olduğunu görmektir. Kimi zaman bu görme biçimi, bizi  haksız yere sevimsiz suçlamalarla baş başa bıraksa da...