Siyasete yerleşmiş ‘büyük inkar’cılık
Başdanışmanlar anayasası, 21 Ocak 2017’de TBMM’den çıktı. O günden beri nerede olduğu belirsiz. TBMM’de mi bekliyor? Cumhurbaşkanına gitti mi?
Ortada resmîleşmiş bir iş yok.
“Milletçe” bekliyoruz.
*
Bu anayasa değişikliği nerede hazırlandı?
AKP merkezinde mi, TBMM’deki AKP grubunda mı? Cumhurbaşkanlığında mı? Buna ilişkin resmi bir açıklama yok. Beştepe’de hazırlandığını hepimiz öylece ortalıktan biliyoruz.
Bu anayasa değişikliğinin yapılmasına ilişkin emri kim verdi? Ortada böyle bir emir var mı?
Süreç Ekim 2016 başında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “tıkanıkları açalım” sözüyle başladı. AKP’nin kendisinden böyle bir talebi yoktu; ortada dünden farklı yeni bir durum da yoktu. Bahçeli “tıkanıklık sorunu”nu nerede ve nasıl görmüştü?
Süreç Bahçeli’nin lafı ile başladığına göre, tıkanıklık açacak bir değişiklik hazırlansın konusunda “kanuni emir”, Ekim ayı içinde verilmiş olmalı; o emir nerede?
Böyle bir “emir” yok görünüyor.
*
Gazetelerde, Refah Partisi’nin Kayseri Belediye Başkanı olan Şükrü Karatepe’nin bir söyleşisi belirdi. Şimdiki görevi Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı. Beştepe’de bir “heyet” olduğunu, üyelerinin “zaman içinde sürekli değişti”ğini, üye sayısının “15 kişi kadar” olduğunu, ayda bir toplandıklarını, işe sürekli dahil edilen 5 kişi olduklarını (kendisi, başdanışmanlar Mehmet Uçum, Özlem Zengin, şimdi Anayasa Mahkemesi üyesi Yusuf Şevki Hakyemez ve YÖK Başkanvekili Yavuz Atar), farklı uzunluklarda üç-dört metin hazırladıklarını, sonra bunlardan biri üzerinde durulduğunu söylüyor.
Bu sözlere göre “heyet”, Bahçeli temelli anayasa değişikliğiyle kurulmuş değil. Önceden beri var ve bir tür “inceleme heyeti” niteliğine sahip. Daha önceden kurulmuş olan bu “heyet”, kes-yapıştır usulüyle çalışıp ortaya bir metin çıkarmış.
Demek ki eldeki metin, bu çalışma düzeneği nedeniyle yalap şalap ve iler tutar yanı yok.
Devlet geleneğinde yaban ot gibi duran danışmanlar anayasası, bu kadar oluyor demek ki.
*
Başlayışı dumanlı. Yapılışı devlet ciddiyetinden uzak. İçeriğinin iler tutar yanı yok. Metnin şu anda nerede olduğu belirsiz.
İşte bu ‘başdanışmanlar anayasası’na “milletçe” karar vererek ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyeceğiz!
Neye?
AKP Genel Başkanı “millet”e “neye diye sorma, kim evet kim hayır diyor, ona bak yeter” diye akıl veriyor. Sen boşver içinde ne var ne yok! Anlamazsın zaten gibi bir laf!
Muhalefet, kendisi meşruiyetten eksik bu süreci Anayasa Komisyonu masasına oturarak meşrulaştırdı. Şimdi de, anayasaya aykırılığı göz yaşartacak boyutlarda olan bu metni “millet hoşlanmıyor” diyen medya kutbu kılavuzlarının sözüne bakarak Anayasa Mahkemesi’ne götürüp götürmemeyi tartışıyor.
*
Öyle bir “millet” anlayışı yaratıldı ki, böylesi görülmedi.
Anlı şanlı siyaset, hem iktidar hem muhalefet ehlinin ağzından “millet”in cahilliğinden dem vura vura, milletle asla ilişkisi olmayan bir cehalet yarışına girdi. Gemisini yürüten, kaptan! Aldat, goygoyculuk yap! Kandır, hoşa gitmeye bak. Suyuna git, sen işini gör!
*
Millet’in adı silinince demek ki böyle oluyor. Egemenliğin sahibi, kendi egemenliğini oylamaya koşturulabiliyor. “Geriliği” ve “cahilliği” gerekçe gösterilip, devlete ve topluma her türlü sıradanlık layık görülebiliyor.
Kim kimi tutsak aldı dersiniz?
“Milletin cahilliği” siyaseti mi tutsak aldı? Yoksa siyasete yerleşmiş büyük inkâr, ulusun kendisini mi?
Türk Ulusu kendisini inkâr eden bu siyaset oyununu seyrediyor…