Siyasi istikrarın ekonomiye etkisi

Bir TV programında Global Yatırım Holding’in patronu Mehmet Kutman, grubunun başarılarını ve Türk ekonomisinin geldiği düzeyi anlatırken başarının altında yatan en büyük etkenin “siyasi istikrar” olduğunu sürekli vurguladı. Tabii firma düzeyinde ve kişi bazında zenginleşme, büyüme, başarılı olmada siyasi istikrar önemli. O partinin gözdesi olursanız ekonomik nimetler de ayağınıza gelebilir. Ama esas Türkiye ekonomisinin büyük resmine bakmak gerekiyor. Çünkü yıllardır vatandaş ekonomi çok iyi gidiyor, bunun sebebi siyasi istikrar; aman AKP iktidardan gitmesin, diye aldatıldı. Bu seçim öncesi de aynı yalan pompalanıyor. 

EKONOMİMİZ İPOTEK ALTINDA 

- 2002-2014 arası 588 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. 

- Bu dönemde diğer gelirlerle kapattığımız dış ticaret açığı 145 milyar dolar. 444 milyar dolar da cari açık var. Bu ne demektir? Elde ettiğimiz döviz kazancı üzerinde gelecekte kazanacağımız 444 milyar dolar döviz kazancını yabancılara rehin etmişiz.13 yılda 145 milyar diğer döviz kazancı elde etmişsek, böyle gidersek 30 yıllık diğer döviz kazancımız yabancılara rehinli. 

- Bu döviz açığını dış borçla finanse ederek faiz yüküne de katlanmak zorunda kalmışız. 404 milyar dış borcumuz var. 

YABANCI SERMAYE HANİ GELİRDİ? 

Siyasi istikrar savunmasının en büyük dayanağı doğrudan yabancı sermayenin geleceği iddiasıdır. Eğer bir ülkede siyasi istikrar varsa yabancı yatırım gelir, görüşü ileri sürülür. 

2006’dan itibaren 9 yılda 108 milyar dolar net doğrudan yatırım gelmiştir. Net doğrudan yabancı yatırımın milli gelire oranı yıllık ortalama yüzde 1.8’dir. Bu rakamla mı övüneceğiz? 

SICAK PARA CENNETİ OLMUŞUZ 

Yıllarca düşük kur-yüksek faiz politikası ile sıcak paracılar gelmişler, bize vurgun vurmuşlar, hiçbir vergi ödemeden gitmişler. Bunu siyasi istikrar sağlamış! 

VATANDAŞ BORÇLU 

- Türkiye’de tasarruf açığı var. Brüt tasarruf oranımızın GSYH’ya oranı bu 13 yılda devamlı düşmüş. Ortalaması yüzde 13. Bu tasarruf oranı ile kalkınma olmaz. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 30’larda. 

- Bireysel krediler toplamı 200 milyar doların üstünde ve toplam krediler içindeki payı yüzde 25’lerde. 

- Bireysel krediler nedeniyle vatandaş gelecek gelirlerini tüketmiş. Her yıl bir sonraki yılın gelirini yiyerek geçecek. Ama nasıl geçecek ve nerede tıkanacak, cevabını vatandaş duymak istemez. 

İŞGÜCÜ-İSTİHDAM ARTMAMIŞ 

- Son 13 yılda nüfus artmış, işgücüne katılma oranı nüfusun 50’sini bulmamış. Bu oran yüzde 46-47’lerde gezinmiş. 

- Yaratılan istihdam oranı ise yüzde 41-42’lerde kalmış. 

- Kadının işgücüne katılma oranı yüzde 30’lara gelmemiş. Oysa gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 50’nin üstünde. 

- İşsizlik azalması gerekirken azalmamış, artmış. Resmi rakamlara göre 6 milyon işsizimiz var. İşsizlik oranımız yüzde 9’lardan aşağıya inmemiş. 

ÖVÜNÜLEN BÜYÜME NEREDE? 

AKP iktidarının ve siyasi istikrardan yararlanan işadamlarının övünçle siyasi istikrar için savundukları büyüme göz boyayan birkaç yıl dışında düşük kalmıştır. 13 yılın ortalaması yüzde 5’i bulmamaktadır. 

Son 3 yıldır büyüme yüzde 2.1-4.1-2.9 olmuştur. 2015 ve 2016’da büyüme oranlarının yüzde 5’in altında olacağı tahmin edilmektedir. 

Yatırımlarda ve sanayide üretim, son 3 yıldır düşüşte... 

Dış ticaret açığı veren bir ülke olarak “katma değerli ihracat odaklı bir büyüme modeli” kurulmamış. 

VASAT ÖĞRENCİ MUAMELESİ GÖRMÜŞÜZ 

Kredi derecelendirme kuruluşları bize vasat üstü bir not hiçbir zaman vermemiş. A notuna hasret kalmışız. Üstelik bizi hep uyarmışlar. Uyarılarının altından sopa göstermişler. Son Fitch raporunda olduğu gibi siyasi gelişmelere göre notlarımızı teyit etmişler. 

Artık “güçlü ekonomi için siyasi istikrar şart” balonu patladı. Bu yalanlarla ve zayıf muhalefetle aldanan ve aciz bırakılan vatandaş bu seçimlerde aslında geleceğini oylayacak. Gelecek gelirleri ipotek altında olduğundan bir daha aldanmaması gerekecek. Umarız ekonomiyi bu hale getiren ve siyasi anlamda ülkeye çok büyük bedeller ödettiren AKP için sahne perdesi kapanır...